Eğitim çıkmazımız!

Halil METİN

Eğitim bir milletin en önemli varlık nedenlerinin başında yer alır. Ülkemizin en önemli ve en acil sorunu da ne yazık ki eğitimdir. Bir millet, bir devlet eğitimi boşlayamaz, ihmal edemez. Eğitim sistemlerini oturtamamış milletlerin gelecek kuşaklara emanet edeceği, onlara sunacağı bir medeniyetten söz edemeyiz.

Günümüz eğitim sistemine yakından baktığımızda derin, yapısal, felsefi ve ideolojik sorunları bünyesinde barındırdığını görürüz. Bu sorunları da öyle daha çok okul yaparak, daha fazla öğretmen atayarak, sınıfları teknolojiyle donatarak çözemeyiz. Nitekim son yıllarda yapılan okul sayısı, sahip olunan materyallerin zenginliği daha çok atanan öğretmenler niceliksel olarak bir şeyler ifade etse de kalite ve nitelik açısından özgül bir dönüşüm gerçekleştirmeye yetmemiştir. Şekilci ve transfer eğitim modeli, “gavurun” arabasına binip, akıllı telefonunu kullanarak cakas atmaya benzemez. Bir milletin geleceğini yok eder.

Üniversiteden bir hocam, kendi çocuğu üzerinden bir gözlemini paylaşarak okula başlamadan önce daha zeki ve yaratıcı olan çocuğunun eğitim sistemiyle ortalama bir zekâya gerilediğini fark etmiş; acı da olsa “geri zekâlı olmasından korkuyorum” diyerek kara bir espriyle olayın ciddiyetini anlatmaya çalışmıştı. Bunlar hafife alınacak konular değildir; söylediğim gibi eğitim bir milletin bekâ meselesidir.

Eğitim sisteminin geçmişten günümüze getirdiği değişmez felsefi ve ideolojik arka planı sorgulama ihtiyacı duymadan, soruna bütüncül çözüm bulmamız mümkün değil. Derdim Batı ile değil hemen itirazlar yükselmesin! Biz güçlü bir medeniyet tasavvuruna sahip olmazsak eğitimde dönüşümü elimize yüzümüze bulaştırırız. Bulaştırıyoruz da; medeniyet inşasının sadece İmam Hatip Lisesi açmakla olmayacağını da görmemiz lazım.

Sorun şunda, sorun bunda demeyeceğim; ama öğrenciler okullara ayakları geri geri giderek giriyorlar. Ders bitişinde ise koşarcasına çıkıyorlar. Dersler onlar için çok sıkıcı. Mevcut eğitim sistemi tek tipleştirici, ezberci, şekilci, sıralayıcı, dışlayıcı karakteri ile önümüzde duruyor.

Sınav sistemine dayalı eğitim sisteminin güncel ve daha somut olan sorunlarına YKS sınavı üzerinden kısaca bir göz atalım ne demek istediğim biraz daha somutlaşacaktır. Eğitimin içeriğini geçtim; verilen eğitimde bile içler acısı bir tablo karşımızda var. Bakınız; 1 milyon 877 bin 568 adayın ortalama doğru cevap sayıları: Matematik 40 soruda ortalama 3,923, Fizik 14 soruda 0,467, Kimya 13 soruda 1,109, Biyoloji 13 soruda 1,669 … Üniversite sınav sonuçlarına göre Türkiye ortalamaları yerlerde sürünüyor. Fen ve Matematik ortalamaları hadi kötü; öz dilimiz olan Türkçe de bile Türkiye ortalaması yüzde 50'nin altında kalmış. 41 bin aday sıfır çekmiş, 496 bin aday barajı aşamamış. Bunları kim ciddiye alacak? Bu rakamlar alarm veriyor. Daha da vahimi sosyo-kültürel erozyona uğramaları.

Ülkesini seven herkes bu duruma içerler ve sorunun çözümüne odaklanır. Baraj altında kalmış, sıfır çekmiş yüzbinlerce öğrenci! Eğitim sisteminin altında kalan “zavallı geleceğimiz.” Bu kadar vahim bir tablo varken MEB ne düşünüyor acaba?

Yani; sorular mı çok zor, yoksa eğitim mi dibe vurmuş durumda? MEB, YÖK, ÖSYM başta olmak üzere eğitimle ilgili ne kadar kurum, kuruluş ve STK varsa kafa kafaya verip, eğitim sorununu çözmek zorunda. Türkiye'nin bu utanç tablosundan sistemli bir şekilde kurtarılması gerekiyor.

Eğitim konusunda önemli bir noktaya kıymetli hocalarımızdan Yusuf Kaplan, köşesinde şöyle dikkat çekiyor ve uyarıyor: “Kültür, medya ve eğitim artık iç içe geçmiş durumda. Kültür dünyasından ve medyadan bağımsız bir eğitim sistemi kısa devre yapar. Genç kuşakların zihin dünyalarını aile de, okul da şekillendirmiyor artık. Kültür endüstrisi, özellikle de medya şekillendiriyor. Film kültürü, müzik kültürü, dijital kültür, genç kuşakların zihin dünyalarının, zevklerinin, beğenilerinin şekillenmesinde okuldan daha fazla etkili bir işlev görüyor çağımızda. O yüzden eğitimde yapılacak bir atılım, kültür ve medyayı da eğitim sürecine dâhil edemezse, genç kuşaklara ulaşma, onların dünyalarını zenginleştirme imkânını yakalayamaz.”

Yazının başına dönecek olursak; kuru, ezberci ve muhtevadan uzak eğitim sisteminin sonucunda, kültürel değerlerinden yoksun, kafaları karışık, okuduğunu anlamayan nesiller yetiştiriyoruz demektir. Bu da yok oluşa göz kırpmaktır. Doğrudan geleceğimizi ilgilendiren bu temel sorunun çözümü bazı siyasi ve şahsi hesaplara dayalı olarak alelacele çıkarılan yasalarla, günübirlik değişen kararlarla düzeltilemez. Ülkesini seven herkesin bu konuda birinci dereceden sorumlu olması gerekiyor. LGS ve YKS ortalamaları neden bu kadar düşük? Sorun nerede, suç kimde?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.