25 yılını eğitime adayan biri olarak; yayın, eğitim yönetimi, eğitim teknolojisi, ölçme sistemleri ve içerikleri ile daha birçok alanda farklı deneyimlerimiz oldu. Geriye dönüp baktığımda geldiğimiz noktanın başladığımız noktanın çok gerisinde olduğunu görmek çok üzücü. Eğitimin her alanında mı, hayır tabii ki. Eğitim teknolojilerinde yapay zekâ desteğiyle öğrencilerin bire bir takibi, değerlendirilmesi, yönlendirilmesi; okul bina sayılarının artmasıyla kısmi olarak sınıf mevcutlarının azalması gibi farklı başlıkları olumlu gelişmeler olarak sıralayabiliriz.
Kıymetli okuyucularımız, hangi açıdan hem geriliyor hem de geriliyoruz? Özverili ve vizyonel çalışmalarıyla; hem vicdanını hem formasyonunu birleştirerek öğrencilerine hedefler koyan ve bu hedefler doğrultusunda geleceği şekillendiren öğretmenlerimize karşı bakış açısı ve onlara karşı davranış eğilimleri açısından.
Bundan yıllar önce velilerle; verilen ödevin çok zaman alıp almamasıyla ilgili değil de ödevin içeriği ile ilgili değerlendirmeler yapılıyordu. Öğretmen danışılandı, liderdi, önderdi.
Prens ve prenseslerin konformist yaşamlarında mutlu anlar kılmak için değil ülkemizin geleceğine yön verecek, geleceklerini planlayabilen ya da gelecekleriyle ilgili düşleri olan, ülkemizi ve dünyayı tanıyan bir nesil yetiştirmek için mücadele eden biz öğretmenlerin bir saygınlığı vardı. Yaşam standartları iyi, özgüvenleri tamdı. Ancak bugün maalesef öğrencileri tarafından alay edilen, tartaklanan ve hatta öldürülen... Kimileri tarafından aşağılanan, dövülen, önemsizleştirilen bir meslek grubu olarak nitelenmeye başlandık.
Oysa neydi; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”
Son yıllarda öğretmene yönelik şiddet vakalarının artması, bu değerli mesleği icra edenleri ciddi anlamda korkutmakta ve işlerini yaparken tedirgin olmalarına neden olmaktadır. Öğretmenleri fiziksel, duygusal veya sözlü saldırılara maruz bırakmak yalnızca eğitimin kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda öğretmen motivasyonunu ve güvenliğini de tehlikeye atar. Öğretmenlere yönelik şiddet, toplumsal yapımızın temelini tehdit eden bir sorundur. Toplumun en önemli rol modelini vasıfsız hale getirmektir.
Milli Eğitim Bakanlığının “Öğretmenlik Meslek Kanunu” çalışmasında yer alan “Öğretmenlere karşı işlenen "kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarında" cezalar "yarı oranında" artırılacak. Hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacak.” teklif maddesi bir açıdan öğretmenleri memnun etse de genel bakış açısını düzeltmeye yönelik çalışmaların yapılması şart.
Öğretmenler verilecek cezalara güvenerek değil huzurla sınıflarına girmelidir. Öğretmenler; "Öğrenciyi uyarırsam başıma bir şey gelir mi?" korkusuyla sınıfa girmemelidir. Öğretmenlerimizin mesleki saygınlıklarını geri vermek için toplum olarak gereken duruşu sergilemeliyiz. Zira en başta da belirttiğim gibi geleceğe geçmişten güçlü girmeliyiz. Bunun için de öncelikle geçmişteki standartlarımıza acil dönmeliyiz. 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanun’da “Maarif hizmetlerinde aslolan muallimliktir.”