Ekberşah

Bahattin Demiray

Emri altındaki toplulukları, yanlış bilgilendiren, geçmişteki kavimlerin yanlışlarından ibret almayanlar İlahi emirlere duyarsız olanlar, ülke topraklarının kaybedilmesine, masum insanların kanının akması ile çeşitli acıların ve zulümlerin yaşamasına neden olmuşlardır.

Yüce kitabımızda; "23/34- Gerçekten, tıpkı kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz o takdirde siz, hiç şüphesiz ziyandasınızdır" buyurmaktadır.

Peygamberin getirdiği vahye ve O’nun liderliğine itiraz eden, kendi üstünlük ve egemenliklerinin oluşturduğu anlayışın sona ermemesi için bir takım anlayışlarını ortaya koyarak kendine bağlı olduğu kitleleri dünya hayatına razı eden, ahret hesabını düşünmeyen, sözde, insanın faydasıymış gibi kendi hedefi ve menfaatini elde etmek için, özgürlük vaat ederek medeniyet, huzur, refah, güven sağlamak gibi sözlerle aldatarak milletin inancını toplum düzenini yok etmekten zevk alan, Dünya hayatında, makam ve zenginlik-refahı ile şımarmış ve ahrete ulaşmanın yalan olduğunu söyleyen Allah'ın emri, peygambere itaat duygusunu kırmak için, itaat esasını bir esirlik ve ziyan şeklinde göstererek yok etmeye çalışan, aldatanlar kalplerindeki fesat ve kötülükleriyle, kendi duygu ve nefsinin benzerini tercih edenler ile hüsrana uğramış, aldanmış, zarar ve ziyana düşmüş ve yüce yaratıcıdan uzaklaştıranlardır. Bolluk içinde Yaşayıp, ahlaksızlık, gayri meşru kazancı mubah gören şımaran yaradılış fıtratını e bozma anlayışına yöneltenler, hayır ve iyilik duyguları taşlaşmış bu yüzden, ilahi emirlere duyarsız, haramlar ve günahlarla lüks, konfor içinde, dünyada şımarıkça bir hayat sürdürme adına, Müslümanlar arasında zenginlere varlık hakkı tanımamaya savaş açar. Dinin emirlerini çok iyi bilerek, kendi toplumsal hayatını, yaşatmak için, emirlerinin yerine getirilmesi bir hak olduğu düşüncesiyle, inanan insanları kullanarak,  kendine tabi olanların ailelerinin mağduriyeti ile silahsız masum insanların ölmesine ve yaralanmalarından dolayı kul hakkı ile ahretinin ziyan etmesine neden oldular.

Tîmûr Hân’ın soyundan olan Ekberşah; Babasının vefatı üzerine 1556’de on dört yaşında hükümdar oldu. Gençliğinde oyun ve eğlence ile vakit geçiren, Dini konularda kendisinin tek yetkili müctehid olduğunu ileri sürerek bütün Hindistan için Dîn-i Hak veya Dîn-i İlâhî adı ile yeni bir din kurduğunu îlân etti. Dîn-i ilâhî adıyla Mecûsîlerden "Ateşe Tapmayı" sarayında asla söndürülmeyen bir ateş yakıldı ve ışıklar yakılırken saygı için ayağa kalkmak farz kabul edildi. Hıristiyanlardan çan çalmayı, istavroz (haç) çıkarmayı ve birtakım âyinleri aldılar. sapık dini adamlarının da yardımıyla çevresine kabul ettirmeye çalıştı. İslâm dîni ile alay etmesi, emirleri olan ibâdetler ve Arapça’nın öğrenilmesi yasaklamış, bayramları kaldırılıp yerine parsîlerin on dört bayramı koymuş, Nevruz bayramını en muhteşem şekilde kutlanmasını karşı olanları dahî bu törenlere katılmaya zorlamış, Güneşe; sabah, ikindi, vakitlerinde ve gece yarısı tapılmasını ister. Her sabah güneş doğarken bir Brehmen’in yardımıyla sarayın bir penceresinden görünür ve sarayın önünde biriken halk birden yere kapanarak secde etmesini halkından istemiş.

Bu dîne göre, Ekber Şah, Allah’ın mutlak vekîli idi. Ona bağlananlar; mal, can, namus ve îmân adına neleri varsa hepsini ona vereceklerdi, dîne girmek için sarığını çıkarıp eline alma ve Ekber Şâh’ın ayağına kapanması gerekliydi. Bu hareketiyle, bütün fenalıkların başı sayılan hırs ve bencillikten kurtulmak olarak kabul ediliyordu. Ayağına kapanan kimseyi, kaldırır, sarığını başına geçirir, böylece o kimse zahirî hayâttan kurtulup hakîkî hayâta girmiş sayılırdı. Ekber Şah ona, üzerinde kendi resmi ile Allahü ekber yazılı bir şilt verirdi. İslâm dîninin bildirdiği gibi selâmlaşma, abdest almak yoktu. Et yemek yasaktı. Faiz, içki ve kumar helal kabul ediliyordu. Yılbaşı kutlamasında, hükümdar meclisinde içki içmek şarttı. Müftü ve kadılar bile bunu günah saymıyor. Altın ve ipek kullanmak, kurt ve aslan eti yemek helal sayıldı. Domuz, yalnız helal sayılmakla kalmayıp kutsal hayvanlar arasına sokularak, sabahları onu görmek uğur kabul edildi. Sarhoş olmak yasak ama doktorların rapor vermesi şartı ile şarap mubahtı. Ölüleri defin yerine, yakmak veya denize atmak tercih ediliyordu. Eğer bir kimse ölüsünün islâmî usullere göre defn edilmesini isterse, Ekber Şah, cenazenin ayakları kıbleye gelecek şekilde gömülmesini emretmişti. Bizzat kendisi de İslâm'a inat olsun diye ayaklarını daima kıbleye doğru uzatırdı. Halk alınlarına Hintçe'de "kaşka" denilen bir dövme yaptırıyor, omuzlarına ve vücutlarının yan kısmına cenyo (zünnar) kuşanıyorlardı. Sığırları kutsal sayıyorlardı. Yeni dîne girenler; “Ben filan oğlu filan, babamdan, anamdan Öğrendiğim İslâm dîninden kendi arzum ile çıktım. Şah Ekber’in İlâhî itikadını kabul ediyor ve böylece mal, can, namus ve dînimi fedaya hazır olduğumu beyân ediyorum” sözlerini ihtiva eden bir beyannameyi doldururlar ve bunu yeni dînin imâmı sayılan Ebü’l-Fadl’a teslîm ederlerdi.

Ekber Şah;İnançlar ve dinler arasında eşitlik esâsına uyuyorum diyerek, İslâm dîninin îmân ve ibâdet esaslarını değiştirmeye çalışmış, Allahü teâlânın isminden sonra Peygamber efendimizin ismini zikr etmeyi yasaklamış. İslâm dînini tamamen terk ederek, Sulh-ü küllinin (herkesin barış içinde yaşaması ve inancında serbest olması) savunucusu olduğunu söylemesine rağmen, Müslümanlara en çok baskı ve zulüm yaparak İslâma düşman oldu.

1605 Ekim ayı başında şiddetli bir dizanteriye yakalandı, ardından da dili tutuldu. Kendisi; sözleriyle, fikirleriyle ve davranışlarıyla, Müslümanlara yaptığı zülümüyle dinden çıkmış olmasına rağmen, cenazesi İslâmî usûllere göre kaldırıldı. Cesedi saraydan on kilometre kadar uzaklıkta olan Sikender adı verilen bahçeye defn edildi. Oğlu tarafından üzerine büyük bir türbe yaptırıldı.

Tarihte, insanın insana itaatinden faydalanan kendine bağlı bulunduğu kitlelerin dünya hayatlarının ilerisini hiç hesap etmeyen, İlahi mahkemeden korkmayan medyayı, bir takım kurum kuruluşları, anarşi ve terör ile orduyu kullanarak insanların hem dünyasını hem de ahretini ziyan ettiren insanlarla doludur. Selam ve duayla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.