ÖZEL HABER: MUHAMMED AYBER
0’dan 100’e Girişimcilik Serisi, yeni kurulan ve sürdürülen iş girişimlerinin hikayelerini anlatarak ve mevcut seviyelerini göstererek Türk girişimciliğinin ulaşacağı noktayı anlatmaya çalışacaktır. Serinin ilk konuğu ise ‘Yolculuk’ isimli kısa filmin hem senaristliğini hem de yönetmenliğini yapan, Cannes Film Festivali’nde özel sergisine davet edilen, ayrıca Akdeniz Film Festivali ve Sofya Film Festivali’ne davet edilen Alanguva Medya Kurucusu Furkan Gökbak.
Gökbak anadolugazete.com.tr’ye yaptığı açıklamalarda girişimciliğe başlarken neler yaşadığını anlattı. Ayrıca Gökbak, ‘Yolculuk’ filminin çekimlerinde yaşadığı ilginç hikayeleri dile getirdi.
"ÇÖPÜN KENARINA KONULAN EŞYALARI TAMİR EDİP SATTIM"
“Üniversite son sınıftaydım. Benim üniversiteye girdiğim günden itibaren aklında hep Cannes Film Festivali'ne üniversiteyi bitmeden bir tane kısa film göndermek vardı. Hep aklımda olan bir şeydi. Birçok kez denedim ama olmadı. Ya kabul edilmedi ya da benim içime sinmedi. Daha sonra oturdum ve bu senaryoyu yazdım. Aralık ayında çekime başladık. Tabii öğrenciyim, bir bütçem yok, param yok. Bir bütçe lazım. Evde bir gitarım vardı, internet üzerinden onu sattım. Daha sonra çöpün kenarına konulan eşyaları alıp tamir ederek onları internet üzerinden satıp filmin bütçesini oluşturdum."
“SETİN YEMEKLERİNİ BABAANNEM GÖNDERDİ”
"Filmin konusu da şu: Aynı köyden iki kişinin yolda karşılaşması ve sohbetleri üzerine geçmişleriyle ilgili bazı sırları öğrenmesini içeriyor. Birisi üniversite öğrencisi diğeri de 35-40 yaşlarında bir erkek. Bozkır mantığında bir köyde insanların sosyalleşmek için patika yollarda yürüyüp, belirli yerlerde oturup muhabbet etmesini içeren bir mantıktaydı film. Çekim anı çok zorlamıştı, hava yağmurluydu. Bizim öncesinden gidip ayarladığımız açıların hepsi hiç oldu. Babaannem sağ olsun setin yemeklerini gönderdi."
“BAKANLIK DESTEK VERMEDİ”
"Sonrasında filmi Cannes Film Festivaline kısa film köşesine gönderdik. Kabul edildiğini öğrendiğimde çok sevinmiştim. Bakanlıktan festivale katılıp filmimizin tanıtımını yapmak için destek istedik. Ancak bakanlık destek vermedi. Maddi durumlardan ötürü ödül kazandığımız festivale katılamadık. Daha sonra Selanik Film Festivali’nde özel seçkiye davet edildi. Akdeniz Film Festivali’ne davet edildi. Sofya Film Festivali’ne davet edildi."
“ARTIK HAYALİMİ GERÇEKLEŞTİRME VAKTİNİN GELDİĞİNİ DÜŞÜNDÜM”
"Artık hayalimi gerçekleştirme vaktinin geldiğini düşündüm. Uzun metraj bir film çekmek istiyordum. Uzun metraj için kolları sıvadım ve oturup yazmaya başladım. Ben uzun metrajı yazmayı bitirdiğimde pandemi patladı. İlk başta film tek mekan bir filmdi. Sonra kardeşimle beraber oturup senaryoyu düzelttiğimizde film, tek mekandan çıkıp çok kollu bir hikayeye sahip oldu. Film hazırda, şu an bekliyor. Büyük film şirketleri gelse dese ki ‘Senin senaryonu çekelim ama şu sahneyi değiştirelim.’ kabul etmem. Ben çok büyük emekler verdim. Bir senede senaryomu tamamladım ve filmi olduğu gibi çekmek istiyorum. Senaryoma çok güveniyorum. Pandemiden sonra ilk çekimlere başladık. Tabii maliyetli bir iş, hazırda bir birikmişim de olmayınca çekimler yarıda kaldı. Tabii param da bitti."
"BEREKETİ TEMSİL EDİYOR"
"Sonrasında çevremde bu işleri yaptığımı bilen kişilerin bazı çekim talepleri oldu. İşte ‘Dükkanımı çeker misin?’, ‘Bir ürünüm var bunun çekimini yapabilir miyiz?’ şeklinde talepler oldu. Pandemiden sonra bunları yaparak ufak ufak geçimimi sağladım. Daha sonra madem böyle bir talep var, neden bunu profesyonelleştirmiyorum diye düşündüm. Askerden bir arkadaşımla birlikte Alanguva Medya’yı kurduk. Sadece reklam filmi ve video prodüksiyon olarak düşünüyorduk ancak gelen taleplerden sonra tam kapsamlı bir ajans olarak çalışmaya başladık. Bu isim benim çok sevdiğim bir isim. Alanguva, Türk mitolojisinde bir geyik ve bereketi temsil ediyor. 'Bereket'te Türk milleti önemlidir. İsmimiz gibi bereketli oldu ve işlerimiz açıldı. Bize düğün sormaya başladılar. ‘Düğün çekiyor musunuz? Düğün hikayesi çekiyor musunuz?’ diye soruluyordu. Daha önce hiç düğün hikayesi çekmemiştim. Sonra bizimle çalışan bir arkadaşımız 8 yıldır düğün hikayesi çekmiş, sağ olsun ‘yapalım’ dedi. Sonra ‘Shine Story’ adı altında bir firma daha açtık. Böylelikle iki firma ile bu işlerimize devam ettik."
"HİKAYESİ OLAN REKLAMLAR HAZIRLIYORUZ"
"Reklam filmlerinde müşterinin ne istediğini tam olarak anlamadan asla işe başlamıyoruz. Tam olarak anladıktan sonra, hikaye kurgumuzu yapıp örneğin bir restoran için mutfakta servise kadar firmayı en güzel şekilde anlatan bir hikayesi olan reklamlar hazırlıyoruz."
"KIRK BEŞ KURUŞLA BAŞLADIM"
"Ben bu işe başlarken cebimde kırk beş kuruş para vardı. Kırk beş kuruşla başladım, şu an kazanıyor muyum? Çok şükür kazanıyorum. Benim için yüz diyebileceğim nokta uzun metraj senaryolarımı çekmektir. Yüz benim için maddi bir tatmin değil. Maddi tatmin olarak ise ellideyim diyebilirim."
"BİZ FİKİR İŞÇİSİYİZ"
"Bizim işimizde tabii ki fikir çok önemlidir. Ben hep şunu derim: Biz fikir işçisiyiz. Düşünmemiz lazım, yeni konseptler ortaya koymamız lazım, dolayısıyla iyi de bir dinleyici olmamız lazım. Yani firma ne istiyor, onu iyi algılayıp firmanın fikri o konsepte olur mu olmaz mı görmemiz lazım. Firmaya farklı fikirler verip onları da memnun etmemiz lazım.”