Ekonomide istikrarsız seyir içte ve dış dünyada güven sarsıcı olmaktadır. Bir yandan insan hakları ihlalleri, milletin iradesi sonucu temsilen seçilmiş vekillere karşı işlenen hukuksuz işlemler, ülkenin hukukta adalette demokrasi de ki imajını sarsmaktadır. Ekonomiye yön verenlerin istikrarsızca sen otur sen kalk diyerek yaptıkları atamalar, sadece ülkenin ekonomik dengelerini bozmakla kalmıyor, ülkede ki enflasyonu dış ve iç dünyamızda ki güven oluşumunu da olumsuz yönde etkiliyor. Ne varlık fonuna aktarılmış değerlerimiz Sayıştay denetimine tabi tutulmaktadır ne de yapılan ihalelerin şeffaflığı sorgulanması mümkündür. Ülkede para ve maliye politikalarında çaresizlik ve tıkanma görülmektedir. Ülke yürütülen yanlış ekonomik politikalar nedeni ile “faiz-kur-enflasyon” kıskacının sarmalına girmiştir.
Bu günlere gelene kadar onlarca defa reform yapıyoruz, ekonomide uçuşa geçiyoruz denmesine rağmen halkımıza başlıkları değiştirilerek sunulan reform söylemlerinin içi boş çıkmıştır. Toplumumuz çaresizlik içerisinde günden güne fakirleşmektedir. Daha on yıl öncesinde bile var olan fert başına düşen Milli gelirimiz olan on bin TL. az bulunarak bunu aşmamız gerekir denirken bu gün geldiğimiz noktada sekiz bin dolarlar seviyesine kadar düşmüş durumdayız. Ülke 19 yıl gibi uzun bir zaman aynı iktidarca yürütülmektedir. Tüm ekonomi alanında ki akademisyen ve ekonomistlerin uyarılarına rağmen, ısrarla aynı yanlışı devam ettirmekteyiz. Aynı yanlış anlayışla devam eden ve ettirenler ülkenin bu gün yaşadığı zorluklara neden oluşturmuşlardır.
Sen kalk-sen otur gibi yürütülen ekonomik programlar ülkeyi düze çıkaramamıştır. Bunun hiçbir getirisi olmadığı gibi ülkede ki güven unsurunu da yok etmiştir. Bir ülkede demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin liyakate dayalı atamaların, kurumların bağımsızlığı sağlanmadığı müddetçe, ithalat kıskacından kurtulmadığı kendi üretim kaynaklarını planlayıp çiftçinin sanayicinin yanında olunmadığı müddetçe ekonomide bir gelişme sağlanamaz. Sen kendi yerli üretimini ihmal edip ithalat kapılarını açarsan, planlı bir üretim ekonomisini hayata geçiremeyip ithalata mahkûm olursan elbette ki döviz sıkıntısı çeker ve ülkede istikrarı sağlayamazsın.
Oy devşireceğim diye yandaşlarının altına uçan halıyı verir atamalarını da liyakatten uzak tutarsan, partili yandaş şirketlere ihaleler yağdırıp tasarruf tedbirleri yerine israfa kapı aralarsan hazırladığın hiçbir içi boş reform paketinin getirisi olmaz. Ekonomiyi oluşturan zincirin halkalarını biri birine kenetler durumda tutmak gerekir. Her halka domino taşları gibi biri birini tetikleyerek sonuç getirir. Ülkede yapılması gereken ekonomiye-yargıya-adalete- özgürlüklere İnsan Haklarına karşı uygulanan zihniyet değişiminin sağlanması gerekir. Mevcut zihniyet yapısı sonuç getirmemektedir. Zihniyet değişimi çağa ve bilimse değerlere bağlanmadığı müddetçe de gelişme beklemek hayal olur.
Bir yandan kıt kaynaklarla seçimlerde elinizden alınan büyükşehir belediyelerinin yaptığı yoksula destek kampanyalarını yasaklamak bir yandan engel oluşturucu oldubittilerle, el koymalarla engel oluşturmak sadece o bölge insanını mağdur etmez hakkınızda da olumsuz yorumlara yol açar. Ülkede olumsuz ekonomik koşullar yaşanırken yoksul kesime belediye yardımlarına bile destek oluşturmanız gerekir. Uzlaşmaz katı bir zihniyetin varlığı ülkede gerginliği-kutuplaşmayı da beraberinde getirir. Hoşgörüsüzlük-inat-gurur ve dildeki erozyon varlığı yerini, politik ve diplomatik inceliğe bırakmalıdır. Bütün bu varoluşlara rağmen siyaset, büyükşehir belediyelerine karşı kelepçe görevi oluşturacak kararlar ile o kent insanlarını mağdur etmemelidir.
İçi boş getirisi olmayan reform söylemleri ve şovları ekonomiye çare olmamıştır. Sen otur-sen kalk denilen Merkez Bankası bürokratlarının biri faiz oranlarını 200 Baz puan artırmış yenisinin de faiz oranlarını düşüreceği rivayeti varken ekonomi de nasıl bir istikrar oluşur? Faiz oranı yüksekliğinde OECD ülkeleri arasında birinci dünya ülkeleri arasında da 17’inci sıraya geldik. İç ve dış dünya ya zihniyet değişimi mesajları verilmediği müddetçe, gerçek ve kararlı reformlar yapılmadığı müddetçe ekonomide gelişme beklenemez. Sen otur-sen kalk gibi istikrarsız atamalar yaparak ancak piyasadaki fırsatçılara, istikrarsız faiz kararlarını bekleyenlere kazanç kapısı oluşturursunuz. Bir gün atadığınız ve uğruna methiyeler düzerek yücelttiğiniz bürokratları daha koltuğunu ısıtamamışken ‘’söz dinlemiyor’’ diye görevden alırsanız ülkede nasıl bir gelişme sağlayabilirsiniz?
Albert EİNSTEİN’in bir sözü vardır, “Her gün aynı şeyi tekrarlayıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir” der. Bu gün yaptığınız yanlış tekrarlar sonucunda ülkenin geldiği nokta gözler önündedir. Bir yıl içerisinde ödenmesi gereken kısa vadeli dış borç tutarı ocak sonu itibarıyla 190 Milyar dolardır. Sizi rakamlara boğmadan söyleyeyim toplam borcumuz 435 milyar dolardır. Ve hazine 53 milyar dolar eksidedir. Yurt dışı haberler ise ülkenin ekonomisinin zora girdiğini ifade etmektedir. Ancak yaşanan bütün bu olumsuzluklara karşı bahane hazırdır. Türk ekonomisine karşı finansal saldırı var. Böyle bahanelerin arkasına sığınmak yerine ülkeyi yöneten siyasi muktedirlerin aynaya bakarak kendi yaptıkları yanlışları görmeleri gerekir.
Faiz artınca faiz lobisi, döviz artınca dış güçler demek yerine biz nerede yanlış yapıyoruz denmelidir.