Ekonomik iflas kapıyı çalarken!

Selami Mutlu

Siyasi İslam düşüncesi ile yola çıkanlar idare ettikleri ülkenin ekonomisini de hukukunu da demokratik gelişmişliğini de dış itibarını da iflasa sürüklemişlerdir. 130 milyar dolar borçla alınan ülkemizin borcu 550 Milyar dolara varan bir borca ulaşmıştır. Genç Osmanlılar rüyasıyla yola çıkanların ülkemizi ulaştırdıkları hedef iç açıcı değildir. Ulaştırmak istedikleri hedef Ortadoğu coğrafyasına ait bir özlemdir. Oysa Türkiye kendine Uygar ülkelerin yolunu çizmiş olan Mustafa Kemal’in yolundadır ve bu yolda uzun bir mesafe kaydetmiştir. Bunu kendi özlemleri ve düşüncelerinin hayali ile yol alınmasına çalışmak ülkeyi değiştirip-dönüştürmek bu gün yaşanan kaos ortamını ve sefaleti de beraberinde getirmiştir.

Her ülke kendi varoluş ilkeleri içersinde kendi öz değerleriyle uygar dünyadaki yerini almış durumdadır. Başkaca ülkelerin değerlerine özenerek yol almaya kalkması ülkemizi içinden çıkılamaz ortama sürüklemiştir. Ülkenin ekonomik yapısı zaten ortadadır. Türk lirasının değer kaybı adeta süreklilik kazanmıştır. Kurların her artış kaydedişi ekonomimizi daha da zora sokmaktadır. Merkez Bankası’nın yaptığı örtülü faiz artırımları, zorunlu karşılıklar için yapılan hamleler, piyasadaki Türk Lirasının kısılması, kurların yükselişini durduramamaktadır.

Finans dünyasının kendine özgü kuralları vardır. Bu kuralların geçerli olduğu yerler mevcuttur. Kur artışını da faizi de birlikte baskı altında tutamazsınız. Türkiye’de gün geçtikçe kötüleşen ortamın, tüketici güvenini de olumsuz yönde etkilemeye devam ettiği görülmektedir. Bu durumda Merkez Bankası’nın yapacağı tek şey kalmıştır. Para basma yoluna gitmek. Ancak bu yol da enflasyonu yükseltip para değerini düşüreceği için sonuç getirmeyecektir. Bir Nisandan bu yana Türk Lirasının %9,7 oranında değer kaybına uğraması satın alma değerlerini de düşürmüştür. Değersizleşen liranın basımı yoluna gidilmemesi ise memur ve emeklilerin maaş ve ikramiyelerinin bile ödenemeyecek duruma gelmesini bile getirebilir. MB de ki göstergeler iç açıcı değildir. Vatandaşın kalp parası diyerek bir kenarda tuttukları para benzeri gibi MB de tutulan ve savaş, deprem, sel gibi felaketlerde kullanılabilecek ihtiyat bütçesini bile kullanılmak üzere genel bütçeye aktarılmıştır.

Hukukun ve ahlakın iğfal edildiği İstanbul seçimlerini yenilemek için bu ihtiyaç bütçesinin bile kullanılır olması üzücüdür. Ülkenin bu zorluklardan çıkmasının tek yolu şeffaf ve doğru olmaktır. Demokrasiye-Hukuka-Adalete yönelerek planlı programlı bir üretim yolunu benimsemektir. Türkiye adeta hiç gelişmeye hiç niyeti olmayan her şeyini dışarıdan ithal etme yoluna giden her durumu rant ile ölçen bir ülke görünümündedir. Oysa ülkemiz hızlı büyümeye ihtiyaç duyan bir ülke. Her yıl 800 bin yeni istihdam yaratmak zorundadır. Bunun için de istihdama yönelik yatırımlar yapmak gerekir. Bunu sağlamanın yolu da ülkede güven ortamını sağlamaktır. Yaşanan tehdit ve şiddet yolu Parti liderini yumruklamaya, gazeteci dövülmeye, siyasi muktedirlerce vatandaşı fişlemeye kadar varmıştır. Bu yol ülkeye güvensizlik getirir. Bu yol ülkeye gelecek yatırımcıyı engeller, sıcak para girişini engeller. Böylesi güvensizlik ortamında her gün ekonomik reformlar açıklamanız bile lafta kalır. Şovdan öteye gitmez.  Para politikaları ve ekonomi için daha rasyonel politikaları oluşturmak gerekir.

Ülkede hem cari açık var hem de ülkeye sermaye girişini siyasi tercih ve tutumunuz nedeni ile sağlayamıyorsunuz. Tabiidir ki kur artışı da enflasyon da lirada ki değer yitimi de olacaktır. Medya da her gün boy gösterip “Döviz düşecek, ışık göründü” gibi sözler söylemek artık inandırıcılığını da yitiren demeçler vermek günü geçiştirmektir. Görünen ışık ekonominin duvara çarpmak üzere olduğunun göstergesidir. Halkın refah mutluluğunu-işini, aşını sağlamak üzere oy verip seçtiğimiz siyasilerin sadece kendi bekalarını ve doyurdukları çevreleri için, ülkenin sorunlarını görmezden gelerek İstanbul’un rantını gözetir siyasi tavır sergilemesi kabul edilemez. Ekonomiyi sıfırlayanların ülkeyi şiddete ve yolsuzluklara itenlerin İstanbul seçimini de tekrar kaybetmeyi de göze almaları gerekir.