Ekonomik iflasa doğru!

Selami Mutlu

Nasıl oluyorsa fiyatlar artarken enflasyonu düşen tek ülke biz oluyoruz! Artan fiyatlar ve enflasyon karşısında ücretlilere yapılacak enflasyon zammını düşük tutmak için oynanan oyun adım-adım sergileniyor. Kasım ayı TÜİK açıklamasına göre enflasyon 1.44 oranında düşüyor. Aralı ayında da düşüş oldu diye açıklanırsa ücretlilerin maaşına yansıyacak enflasyon farkı o oranda düşük tutulacak. Böylece maaşlara yansıyacak olan enflasyon farkı gerçek enflasyon değerlerinin altında kalacak. Aylardır düşüş kaydeden fiyatlar karşısında enflasyon artışı ile rekor kıran değerler, söz konusu çalışanlar olunca birden düşüşe geçmiş durumda.

Üretici fiyatlarının yıllık %41 düzeyinde seyrettiği bir ülkede enflasyonun düştüğünü söylemek hayatın gerçeklerine aykırıdır. Yaşanan hayatın gerçeklerini söyledi diye TÜİK Başkan yardımcısını görevden almakla gerçekler örtülemez, gizlenemez. Buz üzerine yazarak gösterilmeye çalışılan hayatın gerçekleri buz eriyince ortaya daha acı bir şekilde çıkar. Bu aldatmaca ülkeye de iktidarlara da yarar getirmez. Gerçeği ve doğruları ifade ederek halka anlatma yolunu seçmek daha birleştirici ve doğru olacaktır. Önümüzde ki Mart yerel seçimlerinde üç oy daha fazla alırım hesabı ile bu yola başvurulması da etik olmaz.

Tüm Cumhuriyet varlıklarını özelleştirme adı altında yandaşlarına yok fiyatına satacaksın, arsa fiyatına satılan bu varlıkların çoğu işlevsiz durumda kalacak üretim yapmayacak, sonrada ülke ekonomisi zora girince, enflasyon ve fiyatlar tavan yapınca da “Tasarruf tedbirleri” diye Valilere talimat üstüne talimat göndereceksin. Elbette ki kamu da tasarruf tedbirleri alınmalıdır. Buna karşı duran da yok zaten. Ancak önce yaptığınız ve yapmakta olduğunuz saraylardan, uçaklardan, lüks otomobillerden, kamu için kiraladığınız yandaş konutlardan, kamu için kiraladığınız makam otolarından tasarruf etmelisiniz.  Evet, siz önce kendi çevrenizden tasarrufa başlamalısınız. Bu girişiminiz takdir görecek toplumu da bu yönde tetikleyecektir. Zira balık bile baştan kokar.

Kamunun harcamalarına bir bakın. Sadece kiralanan araç ve hizmetlere harcanan para ile 61.6 bin kişi istihdam edilebilir boyutta. Tasarruf sözcüğü havada kalıyor. Yöneticiler personel servisleri yerine makam araçlarında geziyor. Kamuya kiralanmış lüks binalarda ikamet ediyor. Bu mu tasarruf diyesi geliyor insanın. Bir tarafta saltanat sürenler öte tarafta iş başvurusu yapan kuyrukta bekleyen on binler var. Bu acı tablonun baş mimarları ise Müslümanlıktan dem vurup laf üretir durumdadırlar.

Yaşanan ekonomik kriz vatandaşların gıda karşısında ki satın alma gücünü de son bir yılda yarı yarıya yakın azalttığını gösteriyor. Ekonomisini yabancı ellere teslim edenler siyasi bağımsızlıklarını da yitirmiş durumdadırlar. Böyle bir teslimiyet içersinde olan ve karar almakta geç kalan Merkez Bankası “Ekonomide ki yavaşlamanın enflasyon üzerinde bir etki oluşturabilmesi için enflasyon beklentilerinin çıpalanarak geriye dönük endeksleme mekanizmalarının zayıflatılması ve döviz kuru enflasyon sarmalının kırılması önem arz etmektedir” denmektedir. Teşhis doğru ama tedavi yolda olunca da halkın da yatırımcının da ekonomiye olan güveni,  durmadan düşüş kaydetmektedir.

Enflasyon düşüyor diye yapay bir algı yaratacaksın, fiyat artışları karşısında ücretliye gerçek enflasyonun altında enflasyon farkı vereceksin kendine gelince de gerçek enflasyon değeri olan %26 oranında enflasyon zammı alacaksın. Ne acı bir çelişkidir bu. Artan fiyatlar karşısında halk geçim zorluğu ile baş başadır. Piyasada satışlar beklenenin de altındadır. Satış olmayınca da üretim azalmaktadır. Üretim azalınca da dış ticarette beraberinde gerilemektedir. Ticaretin getirisi azalınca da ithalatta zora girmektedir. Tasarruf sağlanamayınca da yatırım gerçekleşememektedir. Gördüğünüz gibi hepsi birbirini tetikler durumdadır.

Tasarruf sağlanamayınca da, dayan milli varlıkların satışlarına, dayan hazineye sonrada avuç aç yabancı ellere borç verin diye.  Bu arada olan yine vatandaşa olmaktadır. Yani anlayacağınız ÜFE- TÜFE derken vatandaş TUFA ya gelmektedir.