Ekonomimiz salgına karşı durabilir mi?

Selami Mutlu

Vaktiyle ülke ekonomisi lükse israfa, önceliği olmayan yatırımlara yönelmeyip de, bir mirasyedi anlayışıyla yönetilmeseydi, ekonomi RANT getirici bir anlayışa mahkûm edilmeyip aklın ve bilimin öncülüğünde yol alınmış olsaydı, istihdam yaratan üreten planlı bir ekonomi ile yönetilmiş olsaydı, bu gün korona virüsünün yarattığı zorlukları göğüsleyebilir konumda olurduk. Maalesef geç kalınan uygulamada zorluk çekilen bir konumda olmazdık. Aklın ve bilimin kabul etmediği bir anlayışla yönetmek hem devleti hem de vatandaşı zorluklarla baş başa bırakmıştır.

Dünyanın en kırılgan ekonomilerinden birine sahip olan Türkiye de yetkili ağızlar bakın ne diyor. “Hayatın %95’şi virüs nedeniyle durdu.” Bilindiği gibi hayatın durması beraberinde üretimde de aksamaları beraberinde getirir. Duran ve üretemeyen bir ekonomide ya devlet güçlü olacak ve vatandaşın gereksinimlerini karşılayacak ya da borç para temini yoluna gidecek. Avuç açmak zorunda kalınan ülkeler hep sırt çevirdiğine göre kala-kala devletin kasasının güçlü ve dolu olmasına kalıyor. Var olan bütçe açığının dışında Merkez Bankası’nda ki kara günler için biriktirilen İhtiyat Bütçesi de harcanmış olan ülkemizde ayrıca özel sektörün yurt dışına olan borcu 172 Milyon dolara ulaşmıştır.

Duran ve üretemeyen ekonomilerde karşılaşılan felaketler karşısında eve kapatılan çalışamayan işçinin-esnafın gelirini kısmen de olsa karşılayabilmek için güçlü bir ekonomiye güçlü bir bütçeye sahip olmak gerekirdi. Bunları sağlayabilmenin yolu da ülkenin rezerv kaynaklarının satılmamış, ideolojik saplantılar nedeniyle yok edilmemiş olması gereği vardı. Başlangıçta var olan varlıklarımız böyle zorlu günlerde borç para temininde bize garanti altına alıyordu. Salgın dönemi yaşanırken istediğiniz kadar fırsatçıları stokçuları engelleyeceğiz, gereksiz zam yapanları izin vermeyeceğiz deseniz de fırsatını bulanlar yine yapacağını yapıyor. Ne de olsa köşe başını tutan firma ve şirketler sizin yandaş ve ortaklarınızdan oluşuyor.

Bu kulak arkası sallamalar ve kollamalar devam ettiği müddetçe ekonomiyi düze çıkarmak zorlaşacaktır. Salgın sonrası var olacak ekonomik zorlukların ve işsizliğin faturasını yine halkımız çekmektedir. Zaten vergisini ödemekte zorlanan halka bir de vergiye ek vergi getirmek de ne demek? Vergilere ek zam yapmak sanki vergi maliyeti artmış gibi önlem almanın mantığı olmasa gerekir. Vergiye ek vergi getirmek yönetenlerin ekonomiye getirdikleri içler acısı durumunu da göstermektedir. Zengin sınıfının vergilerini silerek silinen borçlarını halkın sırtına yükleyerek ekonomiyi düze çıkaramazsınız.

Korona virüs salgınının yarattığı ve zorda olan ekonomimizi daha da derin bir durgunluğa sevk etmiştir. Türkiye’nin finansman açığını nasıl karşılayacağına ilişkin yaşanan belirsizlikler, yıl içerisinde ödenmesi gereken 170 milyar liralık dış borç ile kaynak yaratamayan ihraç edemeyen ve üretemeyen ülkemizi daha da zora sokacaktır. Elbette bu salgın esnasında alınacak önlemler öncelikli olarak insan odaklı olacaktır. Ancak bu nedenle oluşan çöküşü önlemek için bir üretken ve planlı bir üretim ekonomisi izlenmelidir. Temel ihtiyaç ürünleri fırsatçılara bırakılmadan denetlenerek tedarik zinciri oluşturulmalı ekonomide yer alan işçi ve esnafın hijyen korunmaları sağlanarak ekonomimiz işler hale getirilmelidir.

Türkiye adeta gerginliklerin ve değerlere saygısızlığın ötekileştirmelerin yaşandığı bir ülke haline geldi. Verdiğim vergi ANITKABİR’e gitmesin diyerek etiket bastırıp ortalığa saçan meczupların varlığını da gördü. Bunu düşünce özgürlüğü diye kabul etmek değerlere saygısızlık, ülkenin kurucusuna ihanetten başka bir şey olamaz. Onun kurduğu ülkede varlık ve makam sahibi olanlar ona borçludurlar. İhanetin bedeli milletin laneti ile son bulur. Bu güne kadar ülkede yapılan savurganlığa- lükse-ilgisiz rant getiren yatırımlara-cumhuriyetin millete emanet ettiği yatırımları satanlara karşı durmayıp, kalkıp verdiğim vergi ANITKABİR’e gitmesin demesi kadar büyük bir hainlik olamaz. Mustafa Kemal ATATÜRK bu ülkenin birleştirici bir unsurudur. Ayrı düşünce ve yolda olanların bile sığındığı bir liman olmalıdır. Onu unutturma hafızalardan silme çabası olanlar ancak bu topluma kaosu-ötekileştirmeyi-kin ve nefreti, çatışmayı getirirler.

Ülkesini seven hiçbir yurttaşın bu ihanet içerisinde olmaması gerekir. Ülkenin bu gün geldiği zorluklar ortadadır. Milletçe duyduğumuz ihtiyaç salgınla ve dibe vuran ekonomiyi düze çıkarmak olması gerekirken, ülkenin içine dinamit koyarcasına kaos yaratıcı çağdışı kalmış ideolojilerin, havanda su döverek kendi değirmenlerine su taşıması affedilemez. Hedefimiz ve ilkemiz salgınla mücadelede insan sağlığını korumak ilkemiz ülke ekonomisini düze çıkararak halkın refahını sağlamak olmalıdır.