Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı görmek için ekonomist olmaya gerek yok. Herşey ortada. Görünen köy kılavuz istemiyor. Devletin bütçe açığı da vatandaşın bütçe açığı gibidir. Vatandaşın cebine giren para ay sonunu getiremiyorsa yetersiz bakiyesi vardır. Ya borçlanacaktır. Ya da varsa elindeki varlıklarını satacaktır. Devlette elindeki varlıklarını satmış var olan kamu mallarını fona devretmiştir. Vatandaş yaşanan olumsuz siyasi ve ekonomik gelişmeler nedeniyle işyerini kapatarak arayış içerisine girmiştir. Artan işsizlik ikinci dünya savaşında yaşanan sonuçlara ulaşmıştır.
Devletin kamu harcamaları, bütçe disiplini gibi, Sayıştay gibi, maliye Merkez Bankası ve diğer ekonomiyi denetleyen kurumlarca, ekonomik gelişmeler denetlenerek planlanarak yönlendirilmesinin yapılması gereklidir. Devleti yöneten siyasi iktidarın bu denetim kurumlarını hiçe sayıyor ve yasal olmayan uygulamalar ile yönetiyorsa elbette keyfiliğin bir sonucu olarak bütçe açığı olacak dış borç artacak, ödemelerde zorluklar yaşanacaktır. Kurumlar işlemez hale getirilir, her şeyin doğrusunu ben bilir ve ben yaparım denirse, inatla da yönlendirilmeye kalkılırsa sonuç alınamaz ülke zora girer.
Devreye dış ülkelerden yatırım yapmak için gelen şirketler, dünyada kabul görmüş araştırma şirketlerinin raporlarını ele alarak o ülkede yatırım yapılabilir mi yapılamaz mı? Diye değerlendirmeye başlarlar. Bu kredi değerlendirme kuruluşlarından en önemli olanı da MOODY’S adlı reyting şirketidir. Verdiği araştırma raporları ile yatırımcılara yol göstermektedir. Verdiği analiz raporlarının doğruluğu ile ayakta kalabilecek kuruluştur. O nedenlerle verdiği raporlara itibar edilmektedir. Yapılan bütün uyarılara rağmen ekonomide ki gidişatı umursamayarak “Bizi kıskanıyorlar” diye bahaneler uydurarak yan çizenler bu günkü yaşanan zorlukların mimarlarıdırlar. Amaç popülist politikalardır. Kendi toplumunu oluşturmaktır.
Türkiye’nin iç ve dış borçlarını ödeyebilmesi için önce gelir yaratması gereklidir. Tasarrufları artırıcı tedbirler alması gereklidir. Büyümeyi sağlaması işsizliği önlemesi gereklidir. İstihdama yönelik yatırımlar yapması gereklidir. Bunları sağlayamayan siyasi iktidar bu anlayışla ne dış ne de iç borçları ödeyebilir ne de istihdam yaratacak yatırım yapabilir. Ekonominin yarattığı zorluklar altında yapılan siyasette ezilir gider. Vaktiyle ekonomimiz düşe kalka giderken, daha işin başındayken takındığınız faiz inadı yüzünden ülkenin sıkıntıları büyüyerek bu günlere gelinmiştir.
Merkez Bankasının siyasi baskı korku nedeniyle yapamadığı faiz artışını, piyasaların işleyişini bozmak pahasına sıkılaştırmada ek tedbirler alma yolundaki direnmede ki inadınız yüzünden piyasalar bir türlü istikrar kaydedemiyor. Her şey ateş pahası. Halk bu olumsuzluklar karşısında ezildikçe eziliyor. Oy gerekçesi ile dağıtılan bulgur ve makarna gibi fakir mutfağı da bunun göstergesi değimlidir? Zor yaşam koşullarında fakir mutfağını oluşturan gıdalara halkın itibar etmesi bu yüzden değimlidir? İnadınız yüzünden Merkez Bankası ve ekonomiye düzen getirecek kurumların rasyonel karar almaları da engellenmiştir. Halkın durumu ortada bütçesini dengelemek adına dünyanın en çok makarna tüketen ilk 10 ülkesi arasına girdik. Beceriksizliğin, yönetememenin, plansızlığın sonucu dibe vuran ekonominin düze çıkması için işsizlik fonunda ve diğer kamu kaynaklarında biriken tasarruflara el atarak onları da tüketmeye başladık.
MOODY’S adlı kredi değerlendirme kuruluşunun Türkiye’nin durağan seyreden ekonomisini negatife indirgemesini piyasalar bu gün için pek fazla ciddiye almasa da ileriki zamanlarda yaratacağı kriz pek iç açıcı olarak görülmemektedir. Hükümet edenlerin, ekonomide ki gelişmeleri ve işsizlik rakamlarını eksilterek göstermesine rağmen varılan gösterge rakamlarının ilerde telafisi zor olarak görülmektedir. MOODY’S in açıkladığı raporda bile tespiti yapılanlar bu yöndedir. Türkiye’nin kredi görünümü üzerinde ki iç ve dış borçlardaki şokların somut bir şekilde arttığı belirtilmektedir. Ve maalesef kaynaklar gerek referandum nedeniyle gerek siyasi hırs nedeniyle israf edilmektedir.
2016 yılından kalan zayıf ekonomik ve siyasi performansın etkisinin geçici olduğu hükümet edenlerce açıklansa bile, yıl içinde devam eden siyasi söylem kavgasının diplomatik dil yoksunluğunun yarattığı olumsuzluklar, devam eden savaşın varlığı içerde ve dışarıda devam eden küresel çalkantılar nedeniyle seyreden ekonomimiz üzerinde güven oluşturmamaktadır. TL de yaşanan sert düşüşler yüksek enflasyon işsizliğin dizginlenemeyen artışı dış baskıların ülkemiz aleyhine oluşturduğu olumsuz yansımaları yüzünden ekonomimizde ki gelişime engel oluşturmaktadır. Bu olumsuz gelişmeleri durdurabilmek için hükümet edenlerin aldığı mali yapıyı bozmak adına tedbirler sonuç sağlamaktan uzak kalmaktadır. Alınan tedbirlerin yetersizliği de alınması gereken asıl tedbirlerin önünde engel oluşturmaktadır.
Siyasi söylemler,50 yıldır girmek için kapısında beklediğimiz AB de tam olumlu gelişmeler sürecine girilecekken, yaratılan oldubittilere kurban edilmektedir. Yapılanlar ve gelinen nokta AB değerlerinin tam zıddıdır. Olmadık antidemokratik uygulamaları yap, ülkeyi OHAL ile Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönet, dış politikana diplomatik olmayan bir dille “Ey- Hey” ile yön vermeye kalk sonrada eloğlu bekle ki yatırım yapmaya gelsin! Devlet olanaklarını ve kaynaklarını referandumda sorumsuzca harca, önüne gelen müttefiklerinle kavga et, popülist çabayla iç politikaya yön ver sonra da bekle ki istikrar sağlansın ekonomi gelişsin! Meydanlara çıkıp gelecek vaat edenler şimdiye kadar bu topluma ne verdiniz de ne istiyorsunuz? Ekonomiyi mi? Turizmi mi? Ticaretimizi mi? Geliştirebildiniz? Büyüme oranımızı mı? Artırabildiniz! İşsizliği mi önleyebildiniz? Bu toplum için ne yaptınız da ne istiyorsunuz?
Ne yaparsanız yapın bu kafayla mızrak çuvala sığmıyor işte…