Engelsiz şehir

Sefer Aşır Eraslan

Şehir tasarımcılarının dikkat ettiği bir güzel yenilik elbette şehirlerin engelliler de yaşadığı gerçeğine göre planlanmasıdır. Yani engellilerin şehirde desteksiz tek başlarına dolaşmalarının yanında bazı desteğe muhtaç insanların da destekçisi ile birlikte rahat yaşama imkanının verilmesi gerekir. Gerek kaldırımların iniş ve çıkış rampalarının yapılıyor olması gerese kaldırımlara çekilen sarı şeritle görme engellilere destek ve kolaylık sağlanması ne güzel.

Bir Özbek misafirimle Kızılay meydanında dolaşıyoruz. Devamlı olarak yerdeki sarı çizgilere bakıyordu. Bazen de çaktırmadan üzerinden geçip ayağını sürterek “ne cahilsin onu da mı bilmiyorsun” dedirtmemek, için denemeler yapmaktaydı. Bakalım nereye kadar gidecek, işi çözebilecek mi derken “Hocam bu sarı çizgiler neye yarıyor” dedi. Biraz da böbürlenerek “bak bizde böyle işte” dercesine bir tavırla ”ondan sizin kaldırımlarda yok mu” dedim. Oysa humanizma açısından fırsatı ve sözü kimseye kaptırmayan sosyalist zihniyet onlarda bunu düşünecek çapta değildi. Onlar maddi işlerle uğraşırlardı.

Bakü’de elektrik direklerini değiştiren Türk şirketi kalın beton direkler yerine bizdeki alüminyum ince zarif görünümlü direkler dikmişti. Halk bunlar “Bakü’nün küleğine (rüzgarına) dayanmaz kırılır neden böyle ince direkler yaptırıyorsunuz” diyorlardı. Şehir hakimi Hacıbala Bey TV ye çıkıp “Biz sosyalist sistemde insana değer vermeyiz. O kalın direkler devrilse altında kalanın canı çıkar. Bu direkler devrilse bile insan hayatına kıymaz” demişti.

Özbek arkadaşa biraz da iftihar ederek “İşte bu gördüğün sarı çizgiler görme engellilerin ellerindeki bastonu kolayca sürüp gitmeleri için, yolu daha kolay bulmaları için yapılmıştır” dedim. “Aman Allah’ım ciddi misiniz hocam demek onu bile dündünüz. Böyle bir devlet hep var olsun” dedi ve elindeki telefonla otuz metrelik bir bölümü kendisi de üzerinde yürüyerek çekti. Özbekistan’a varıca önce bilmece olarak soracağım sonra da ne güzel bir anlayış olduğunu buna şahit olan biri olarak anlatacağım” dedi.

Engelli olanlara destek olan insan sayısı bizde batıdan daha çok. Çünkü batı o engellilerin daha rahat yaşamaları için her türü kolaylığı sağlayarak onun yanında yeni bir veya birkaç insanı istihdam etmemenin yollarını aramış ve bulmuştur. Böylece masraflar daha aza indirgenmiştir. Üst geçitlerdeki asansörü engelsizler kullanmasa veya metrolardaki asansörleri kullanmak yerine yürüyen merdivenleri kullansak herhalde onlara haklarını vermiş oluruz. Yoksa onların önceliğini ellerinden almış oluruz. Engellilerin destek yoluyla topluma kazandırılmasıyla hem ekonomik olarak rahatlayacağız hem de daha huzurlu ve mutlu bir toplum olacağımız mutlaktır. Onlara acımak suretiyle yardım yerine destek vererek hayata kazandırılmalı ve onları mutlu etmeliyiz.

Peygamber Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri ile onların iman edip İslam’ı kabul etmeleri için konuşurken bu kalabalığı göremeyen fark edemeyen Abdullah Ümmü Meftun gelir oraya. “Rabbim beni kendisi yüzünden azarladığı kişidir” der. Bu toplantıda sık sık Efendimizin sözünü keser Ümmü Meftun. Bu durumdan rahatsız olan Peygamber Efendimiz ona arkasını döner. Onunla konuşmaz, suratını asar. Toplantı bitip oradakiler dağılacağı sırada “Abese” suresi nazil olur. Bu surede Peygamber efendimize uyarı niteliğinde ifadeler ayetler vardır. “Yanına görmeyen (ama) birisi geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü” buyrulmaktadır.

Engellileri sadece bedensel engelliler olarak düşünmemek gerekir. Zihinsel engelliler, psikolojik engelliler olarak da düşünüp şehrin tasarımını onların rahat edeceği şekilde tasarlamak gerekir. Parklar, oyun alanları spor sahaları hep onlara da hitap edecek şekilde yapılmalıdır ki onlar bir külfet olarak düşünülmesin mutlu insanlar diyarı olarak varlığını kabul ettirsinler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.