YÖK başkanı “akademik entelektüel kimliğimiz zayıf” diyor. Yani akademisyenler kara cahil, ham yobaz demeye mi getiriyor? Akademisyenlerin özellikle de sosyal konulardaki akademisyenlerin desteklenmesi gerekiyormuş. Sosyal konulardaki akademisyenler aynı zamanda toplum bilimi, milletlerarası alakalar, toplum dinamikleri gibi konularda inceleme değerlendirme ve araştırmalarıyla toplumsal olaylara yön vermesi gereken bilim adamları olması gerekir.
72 rektörün yayımlanmış bir kitabının olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu adamların sadece tveet atarak kendilerini ispata çalıştıkları bunun da kabul gördüğü için “bilimi var mı, kitabı var mı” diye pek dikkate alınmadığı ortaya çıkmıştır. Daha önce “taşrada akademisyen olmak” diye bir makale yazmıştım. Taşradaki hiçbir araştırması olmayan adamların kibrinden egosundan geçilmediğini oysa büyük şehirlerde bunların esamesinin okunmadığını yazmıştım.
Geçenlerde Gazi Üniversitesi’nden bir okutman hoca feryat ediyordu. “Dil bilimi sınavlarında rüşvetin dönüğünü, beşbin lira verene bu sınavdan geçme garantisi verildiğini, kendisine de bu konuda teklif geldiğini ancak kabul etmediğini, şayet kabul etseydim bu gün ben de başka bir tirt taşıyacaktım” diyor. Yani2002 den sonra yapılan dil sınavlarında bence diğer branş sınavlarında da var. Endüstri Meslek Lisesi seviyesinde öğretmenlik bilgisi olanların nasıl teknik konularda Prof olduklarını hayretle takip ediyoruz. Bu dönemde “bizim adam, bizim cemaatten, bizim vakıftan” gibi sadece tarafgirlik belirten ölçüyle alınmış nice bilimsiz bilim adamı kılığındaki soytarının var olduğu konuşuluyor. Bilimsel makale konusunda 2002 öncesinde İran’dan önde olan Türkiye şimdi üç basamak aşağıya inmiştir. Üniversitelerin başarısızlığını tescili olan bu olay elbette devletin yükselmesi gelişmesi ve ilerlemesi konusunda geri kaldığımızın bir göstergesidir.
Yakın zamanda İngilizce öğretimi konusunda danışılmak üzere İngiltere’den akademisyenler getirilir. Bu adamlar bizdeki Ankara’daki İngilizce öğretmenleriyle tercüman aracılığı ile konuşur. Bu facia üniversitelerde de aynen var. Hızlı eğitimden mezun olmuş bir cümleyi kekelemeden güzel bir telaffuzla söyleyemeyen profesör kılığındaki soytarılar var. Üstelik bölüm başkanı müdür veya başka unvanlarla da desteklenmiş bir kof zevatın varlığına birebir şahit oldum. “Bilimsiz alimden, adaletsiz hakimden, devleti yönetenlerin emrindeki kadıdan hayır gelmez” diye güzel bir söz vardır. Elbette hayır gelmez bu kendisine hayrı olmayan hayırsızlardan.
Bir zamanlar “masonların yandaş kayırmacılığından” şikayet edenlerin masonları fersah fersah geçtiklerine şahit oluyoruz. 2002’den sonraki profesör atamaları gözden geçirilmelidir. O beşbin lira verenin dil sınavını geçtiği” iddiası da dahil bilim sınavından nasıl geçtiği yeniden değerlendirilmelidir. Dışarıda okuyup gelen gençlerin diploma denkliği için belli derslerden herhangi bir üniversitede sınava girmeleri şarttır. Aynen böyle bir usulle kendi üniversitesi dışındaki bir üniversitede yeterlilik sınavına tabi tutulmalıdırlar. ”Ayıp olur” diyenler olacaktır. Bu gün ayıptan da öte utanç veren tablolar var karşımızda.
Hep “faydasız ilimden hayırsız evlattan, haram kazançtan…”diye sıralarız. Şimdi ilimsiz alim kılığındaki şarlatandan sana sığınırım demek gerekmektedir.