Önce tanımlamak, ilk olarak tarif etmek gerekir. İletişim nedir? Etkili iletişim nedir? Empati ve sempati nedir?
İletişim, insanların bilgi, duygu ve düşüncelerini karşı tarafa aktarmasıdır. İletişim, kendini anlatma, başkalarını anlama, muhatabını etkileme için yapılan bilinçli ve maksatlı çaba ve çalışmalardır.
İletişimin bir hedefi vardır. Bu hedef ya düşüncelerin ya da duyguların birer ifadesidir.
İletişimin üç unsuru vardır. Birinci unsur iletişimi başlatan (gönderen) taraf, ikinci unsur, iletişimdeki mesaj ve üçüncüsü de iletişimin gönderildiği (alıcı) taraftır.
İletişimde en çok önem taşıyan husus “etkili, doğru ve yerinde” olup olmadığıdır.
Söz, ses ve davranış şeklindeki üç iletişim öğesinin en etkin ve en verimli bir şekilde kullanılarak iki ya da daha fazla kişi arasında sağlam ve güçlü bir ilgi ve yakınlık kurulmasına etkili iletişim diyoruz. “Doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişiye doğru mesaj vermek.”
Etkili bir iletişim kurmak isteyen kişi, bireysel farklılıklara, gönüllülüğe, kararlılığa, netliğe, karşıdakinin özel durumuna, mahremiyete, pratikliğe ve hızlılığa önem vermelidir.
Etkili iletişimde 10 temel kural: 1-Farkına varmak (İlgili olmak) 2-Selamlaşmak (Tebessüm, göz teması) 3-Hitap ses tonunu ve sözcüklerini yerli yerinde seçmek ve kullanmak (İçten ve samimi konuşmak) 4-Tanışmak (Kişilerin isimlerini öğrenmeye dikkat etmek) 5-Gerekiyorsa yazışmak (Söz uçar, yazı kalır) 6-Telefonda konuşma sırasında gereken kurallara uymak (Önce isim söyleyip kendini tanıtmak, az konuşmak, karşı tarafın vaktini almamak) 7-Kişisel alanlara saygı göstermek (Kişinin özeline giren sorular sormamak) 8--Beden dilini yerli yerinde kullanmak (Jest, mimik ve diğer beden dilini kibar, nazik ve edeplice kullanmak) 9-Görgü ve edep kurallarına riayet etmek (Adab-ı muaşeret, ölçülü ve güzel hareketler) 10-Protokol kurallarına riayet etmek (Yerini ve haddini bilmek)
Etkili iletişimde Söz, tavır ve davranışlarımız;
Mütevazi ve samimi,
Yapıcı ve sorun çözücü
Yol gösterici,
Güven ve umut verici,
Değer verici ve değer katıcı,
Empatik düşünceye dayalı,
Sempatik düşünceye dayalı,
Etik düşünceye dayalı,
Mutluluk ve huzur verici,
“Edelim-yapalım” türü birlikte hareket etmeye yönelik, olmalıdır.
Empati, bir olay, bir durum esnasında, kendinizi karşıdaki insanın yerine koymak ve “ben onun yerinde olsaydım ne hissederdim” diye düşünmektedir.
Empati “açı değiştirmek, bakış değiştirmektir.”
Diğer insanları anlamaya çalışmanın en zirve halidir.
Başka insanların ne düşündüğünü anlamanın en kestirme ve en doğru yolu empati yapmaktır. Sempati kavramı da empatiye yakın olsa da çok önemli nüans vardır. Sempati, karşıdakini anlamaya ve kendinizi onu yerine koymadan, sırf merhamet ya da şefkat gibi insanı duygularla, acıyı, sorunu paylaşma duygusudur.
Empati ve sempati farkını şu örnekle daha iyi anlayabiliriz. Bir arkadaşınız bir imtihanı kaybetmiş olsun. O imtihan ile o yerde işe girecekken o iş imkânınından mahrum olduğunu düşünelim.
Empati yapan kişi, arkadaşına şöyle seslenir: “Seni anlıyorum. Oldukça zor bir durum.” Sempati yapan kişi ise arkadaşına şöyle seslenir: “Sana üzülüyorum. Oldukça zor bir durum.”
Bu örnekte görüldüğü gibi, bir kişinin durumunu anlamak empati, bir kişinin durumuna üzülmek sempatidir.
Görüldüğü gibi, esasında ikisinde de “oldukça zor durumda olanla ilgilenmek var.”
Bu nokta itibariyle sanki empati ve sempati arasında fark yokmuş gibi düşünebilirsiniz. Bu kadar basit değil tabi.
İkisinin arasında çok büyük fark var.
Birincisinde yani, empatide “içselleştirme ve durumu adeta birebir yaşama vardır.”
Sempatide ise “birebir yaşama yoktur.”
Nasreddin Hoca bir tefekkür insanı ve büyük âlimdir.
Her fıkrası bir ders mahiyetinde olduğu, gibi her fıkrasında çağımıza ışık tutan yön vardır. N
asreddin Hoca, bir gün evinin damında kar kürerken, birden kendisini yerde buluyor. Nasreddin Hoca’nın damdan düştüğünü görenler koşup da yanına geliyor. İçlerinden biri Hocam, “sana doktor getirelim, senin halinden en iyi doktor anlar” diyor.
Nasreddin Hoca da, “hayır beni en iyi doktor anlamaz. Beni en iyi damdan düşen anlar. Bana damdan düşen birini getirin” diyor.
Bu fıkradan çıkan sonuç şudur. Nasreddin Hoca’nın damdan düştüğünü görüp de başına toplananlar ya da onu tedavi etmek için gelen doktor, olsa olsa sempati yapar. Ancak, damdan düşen bir kişi Nasreddin Hoca’nın yanına geldiğinde empati yapar. Çünkü aynı acıyı birebir yaşadığı için empati yapar ve aynı zamanda sempati duyar. Bu durumda bir sonuca varmış bulunuyoruz.
Her empatide sempati de vardır. Ancak, her sempatide empati olmayabilir. Öncelik empatide olamlıdır.