Piyasada ramazan dolayısıyla, büyük değişimler yaşanıyor. Bir yandan iyi yansımalar olmasına rağmen bir yandan da kötü sonuçları görmekteyiz. Ramazan nedeni ile iç piyasada bir hareketlilik söz konusu ancak bu hareketlilik, fiyatların yukarı yönlü ilerleyişine engel olamıyor. Pazar fiyatları mevsimsel düşmesine rağmen diğer gıda maddelerinde yükseliş; hepimizi üzüyor.
Özellikle et fiyatlarındaki artışın sebeplerini incelemeye alacak olursak, devlet desteğine rağmen fiyat düşüşüne henüz rastlayamadık. Aksine tam tersi yönde yükselişi yaşıyoruz. Pekiyi bu durumun önlemesini nasıl sağlarız.
Benim tavsiyem T.İ.G.E.M. lerde büyük ve küçükbaş hayvancılık kapasitesini bir an önce artırarak; özel sektörün piyasadaki et fiyatı konusundaki etkinliğini azaltmaktan geçiyor.
Gıda fiyatlarındaki artışın sebebi ise, T.M.O. nin piyasadaki etkinliğinin azalması, birçok ürününü ithali sebeptir.
Önemli bir sebepte çiftçimizin artık üretimden elini ayağını çekmesi olarak görmekteyim. Onların ellerini üretimden çekmesinin en büyük etkisi ise akaryakıt fiyatlarının, gübre fiyatlarının ve zirai ilaç fiyatlarının çok yüksek oluşudur.
Doğal bir üretime geçemediğimiz gibi, kimyasallara boğazımıza kadar batarak bile işin içinden çıkamıyoruz. Sanırım devletimiz tarım ve hayvancılık politikalarını yeniden gözden geçirip. Devletimizin kesinlikle üretim potasının içine girmesi, üretim fiyat ilişkisinde vatandaşımızın ve üreticimizin lehine adımlar atmasını milletçe bekliyoruz.
M. Kemal ATATÜRK yaşadığı süre içinde ve uyguladığı politikalarla; hem komünizme hem de materyalist emperyalist düşüncelere karşı bir duruş göstermiştir. Ekonomide karma ekonomik sistemi seçerek. Ne devletin tamamen bütün işi üstlenmesini, ne de bütün ekonomiyi özel sektöre bırakıp. Dümenin tamamen onların eline geçmesini istememiştir.
Çünkü tamamen ekonominin devlet eliyle hareketliliği tek yönlü bir düşünce ile olacaktı. Ancak özel sektörü de plana dahil ederken; iplerin tamamen özel sektörün elinde olmasını da engellemiştir. Kartelleşmeye izin vermeyip; çok yönlü bir ekonomik politika izlemiştir. Asıl sıkıntımız üretim az, tüketim çok. Talep çok, arz az olunca fiyatlar otomatik olarak artıyor.
Milli takımsız maç olur mu? Hadi devletimizin üretim konusunda yeniden sahalara bekliyoruz. Etkin devlet; güçlü millet.
Bu yolla işsizliğin bir nebzede belini kıralım ne dersiniz. Çok çalışmamız lazım çok.
* * *
Geçenlerde ABD başkanı Trump, Suudi Arabistan’la 110 milyar doları silah ticareti olmak üzere 350 milyar dolarlık ticaret anlaşması yaptı. Trump’un keyfine diyecek yok tabi ki! Eline birde kılıç alıp; kılıç dansı yaptı.
Ancak Suudi Arabistan 110 milyar dolarlık silahla kime saldıracak; Amerika’ya mı? Rusya’ya mı? Yoksa Çin’e mi? Belki de İsrail’e saldıracak. Tabi ki! Hayır. Kime doğrulacak o silahlar bilmiyorum ama bu anlaşmayı ABD ile değil de; bizimle yapmasını arzu ederdim. Silah sanayinde olduğu diğer sektörlerde de Suudi Arabistan’ın taleplerini karşılayacak, ürünlerimiz mevcut. Zaten Arapları anlamıyorum. O kadar petrol zenginleri oldukları halde ülkelerine yatırımları yok. Yarın petrol bitince ne yapacaklar. İşte o zaman yeni bir Arabistanlı Lawrence bulunur elbet. Arapları Türklere kışkırtıp, Osmanlı dönemindeki gibi hainlikleri muhtemeldir.
* * *
Lütfen çöpe ekmek atmayalım. Yemeklerimizi yiyebileceğimiz kadar alalım. İsraf edip çöpe dökmeyelim.
Kısacası her türlü israftan kaçınalım.