Önceki yazıda da belirttiğim gibi, aralarında Ali Çetin Beyin de bulunduğu sivil toplum kuruluşu başkan ve yöneticilerinin öncülüğünde ‘Anadolu Birliği’ ve ‘Anadolu Gazetesi’ hayaliyle üst düzey isimleri buluşturan bir toplantı yapılmış, Anadolu’nun ne kadar sahipsiz, yalana, talana, istismara açık olduğu gerçeği dile getirilmişti.
Toplantıya; birliğimizin mayası, dirliğimizin temeli, yokluk günlerinin cefa, varlık günlerinin vefa örneği Anadolu insanını, hemşehri dernekleri aracılığıyla temsil eden federasyon, dernek ve vakıfların yöneticileri katılmıştı.
Başkent’in deneyimli gazetecilerini bünyesine katarak, Ankara ve Anadolu’ya dönük yeni yayınların hazırlığı içinde olan yayın grubunun Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çetin Beyin, Anadolu’nun sesi olacak bir gazete müjdesi vermesi herkesi heyecanlandırmıştı.
***
Öncelikle şu gerçeği vurgulamak gerekiyordu: Anadolu illeri hem kendi aralarında çekişme içindeydi hem de bu çekişme ve dağınıklığın olumsuz etkisi altındaydı.
***
(2006 yılı itibarıyla, dönemin) Gerek, Kırşehirli Dernekler Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Alan’ın “Ulusal basın dertlerimizi dile getirmiyor” sözleri; gerekse, Çankırı Dernekler Federasyonu Başkanı Adem Can’ın “Bugüne kadar bizi kullandılar” feryadı Anadolu’nun ne kadar istismar edildiğini gösteriyordu. Yozgatlı Dernekler Federasyonu Genel Başkanı Ahmet Koç ve tüm konuşmacılar çareyi şöyle dile getiriyordu: Anadolu Birliği kurulmalı…
BUNUN İÇİN GEREKEN ŞEY…
Bunun için öncelikle Anadolu insanının sesini duyuracak, sorunlarını sahiplenecek bir gazete, radyo ve televizyona ihtiyaç vardı.
Sözünü ettiğim toplantı, Ali Çetin Bey önderliğinde çıkarılacak yeni gazetenin Ankara’ya dönük bir mahalli gazete mi, Anadolu’ya dönük bölgesel bir gazete mi olmasının istişare edilmesi için düzenlenmişti. Genel kanaat; Anadolu’yu kucaklayan bir gazete olması şeklinde tezahür etti.
Gazetenin, illerin federasyonlarını bir araya getirerek Anadolu Birliği’ne katkı sağlaması istendi. Bu ne demekti? Bu, Anadolu insanının güçlü bir ‘lobi’ olarak sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta söz sahibi olması demekti.
Şikayetçi olmanın bittiği, icraatın öne çıktığı; dar çıkarcı dernekçilik yerine ortak menfaatlerle yoğrulmuş kitlesel bütünleşmenin önem kazandığı; Anadolu insanının başta Ankara olmak üzere her yerde sesinin duyulacağı, sözünün geçeceği bir döneme doğru gidildiği yola girilmişti…
Yeter ki herkes kendi gücünün ve bir olmanın, iri olmanın, diri olmanın önemine inansın ve gereğini yapsındı.
“Sesimizi duyuracak bir yayın organı yok” mazereti de yakında biteceğine göre, her şey daha kolay olacaktı… Birlik şarttı…
***
O dem durumu şöyle özetlemiştim:
Her şeherin kendince bin sorunu var imiş
Duyulan bu gerçekle yüreğimiz dağlandı
Ayet, hadis, atalar; birlik olun der imiş
Zor sanılan bu birlik bir gecede sağlandı
YARIN: Nereden Nereye… Tipo’dan WEB Ofsete oradan dijital yayıncılığa