İnsan nedir? Hayat nedir? Sonsuzluk nedir? Ey insanoğlu! Nereden geldin? Neden buradasın? Nereye gidiyorsun? İşte size altı soru.
Aklı olan her insan işte bu altı soru üzerinde düşünmek zorundadır. Ben bu altı soruya ezel ve ebed soruları diyorum.
Gelin bu ezel ve ebed soruları üzerinde kısa bir fikir turu yapalım. Üzerinde düşünelim ki kurtuluşa erelim. Bu soruları basite alırsak, maazallah, hüsrana uğrarız. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Yaradanımız (cc), bize yüzlerce kez; “akletmez misiniz? Düşünmez misiniz?” diye ikazda bulunmaktadır. Bizden düşünmemiz istenen hususlar esasında bu altı soru etrafında düğümlenmektedir. Bizden istenen, “insan, hayat ve sonsuzluk, Dünyaya gelmek, Dünyada beklemek ve Dünyadan gitmek” üzerine düşünce geliştirmemizdir. Gel gör ki, insanın üzerinde en az düşündüğü, üzerinde en az kafa yorduğu hususlar bunlardır. Heyhat ki heyhat!
Bu hususlar üzerinde en çok kafa yoranlar ve düşünenler, Peygamberlerdir. Ve Peygamberlerin yolunda yürüyen Mütefekkirler ve Âlimlerdir. Bizler de, (yani akıl sahibi herkesi kastediyorum) bu hususlar üzerinde düşünmek zorundayız.
Akıl sahibi olduğu halde bu altı hususu düşünmeyeni ve hiç hesaba katmayanı, insandan sayma gitsin. Eğer bir insan, kendisini, bu hayatı ve sonsuzluğu düşünmüyorsa, nereden geldiğini, neden burada olduğunu ve nereye gittiğini hiç umursamıyorsa taş desem taş değil, hayvan desem hiç değil, toprak desem olamaz.
Taş dedim de, hayvan dedim de, toprak dedim de, aklıma üç farklı ayet geldi. İşte o ayetler:
“(Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.” (Bakara Suresi, 74. Ayet)
“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” (Furkan Suresi, 44. Ayet)
“Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir.” (Nebe Suresi, 40. Ayet)
Evet, bir insan bu soruları düşünmüyorsa, nereden geldiğini, neden bu Dünyada olduğunu ve Dünyadan sonra nereye gittiğini tefekkür etmiyor ve doğru yolu bulmuyorsa, taştan daha katı bir kalbi vardır. Hayvandan daha aşağıdadır. Böyleleri ahirette toprak olmak isteyecekler, ancak olamayacaklar.
Öyleyse, insana gerek ki, bu düşünceler içinde olsun ve ezel-ebed düşüncelerine sahip olsun. Bu düşüncelere sahip olana insan denir. Bir insan ezel ve ebed düşüncelerine sahip değilse, insandan sayma gitsin.
Dünyada asıl maksadını düşünmeyeceksin ve bilmeyeceksin. Hayvandan farksızsın o zaman. Belki de daha aşağıdasın.
İnsan olacaksın, akıl sahibi olacaksın ve bu asli soruları düşünmeyeceksin. Olur mu öyle şey! Elbette olamaz.
Ey insanoğlu! Eğer hayvandan daha aşağıda olmak istemiyorsan, taştan yumuşak bir kalbe sahipsen ve ahirette de pişman olmamak dilersen, işte sana bir düşünce yolu, işte sana düşünmen gereken ezel ve ebed düşünceleri. İstiyorsan bu ezel ve ebed düşüncelerini (ezel ve ebed sorularını) tek tek bir kez daha yazayım:
Sen nesin? Hayat nedir? Sonsuzluk nedir? Nereden geliyorsun? Neden bu dünyadasın? Bu Dünyadan sonra nereye gidiyorsun?
Bu sorular üzerinde düşünen, cevabını veren ve gerekli tedbirleri alan hem bu Dünyada, hem de Ahirette kazanır, vesselam…