Tanınmış besteci Firangiz Alizade, dünyaca ünlü, deha bestekâr, Akademik, Gara Garayev’in sınıfında okumuş, bu kıymetli şahsiyetin çağdaş ruhunu iyiden-iyiye içine almış, onun zekâ ve uygar fantezisinden gıdalanmıştır. Hala genç iken 1972 yılında diploma çalışması olarak yazmış olduğu “Piyano ile orkestra için Konçerto’su Azerbaycan’da “dodekafon” üslubunda yazılmış ilk Piyano konçertolarından sayılıyor. Çünkü aynı üslupta hocası Garayev de eserlerinde bu üslubu zamanla kullanmış ve Moskova’daki Ermeni camiası, zayıf kıskançlar tarafından kendisini Politbüro’ya şikâyet etmişler. Ermeni masonlar tarafından deha besteci Garayev, “Pravda”, “İzvestiya” ve “Sovetskaya Kültüra”(“Sovyet Kültürü”) Gazetelerinde eleştirilere maruz kalmıştır. Yalnız Ulu Önder Haydar Aliyev, KGB ve Politbüro karşısında Garayev’e siper olmuş, onu korumuştur. Sonuçta Ermenilere gereken ders verilmiştir. Gara Garayev SSCB’nin “Sosyalist Emeği Kahramanı” yüksek Ödülü, Lenin Mükâfatı ve Devlet mükâfatları verilmiştir. Sonralar ise SSCB Bestecileri Birliği Başkan Yardımcısı ve SSCB Milletvekili seçilmiştir.
1976-1980 yıllarında Moskova Bolşoy Operasında çalıştığım yıllarda Garayev’le yakın, sıcak ilişkilerim vardı. Haftada en azından iki, üç defa buluşuyorduk ve Moskova sokaklarında tur atıyor, her konuda uzun konuşmalar yapıyorduk. Garayev’in “dodekafon” üslubunu kullandığına göre Ermeniler tarafından eleştirilere maruz kaldığı hakkında Ulu Önder Haydar Aliyev’in siyasi yaşamıyla ilgili “Üstün Zekâ”(2006, Ankara) kitabında geniş yazmışımdır.
DEHA BESTEKÂRIN USTA ÖĞRENCİSİ
Yetenekli öğrencisi sayılan Firangiz Alizade’nin de aynı üslupta yazmış olduğu Konçerto, hocasının da beğenisini almış ki, Garayev bu genç kızın parlak geleceğine inanmıştır, onu çalışmalarında daima desteklemiştir. Frangiz hakkında çok duymuştum ve bir gün Besteciler İttifakı Sekreteri, görkemli besteci Tevfik Guliyev makamında beni Firangiz’le tanıştırdı. Sonra ben konkurla Bolşoy Operasına işe girdim, oradan Yemen’e gönderildim, baya buluşamadım kendisiyle. Kader bizi Türkiye’de yeniden buluşturdu.
Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Fikri Sağlar bana Mersin Devlet Operasını kurmak görevini vermişti. Güçlü ekibe ihtiyacım vardı ve Bakü’den Nazim Rızayev’i ve Firangiz Alizade’yi Mersin’e davet ettim. Hep birlikte Mersin Devlet Operasının kurmaya devam ettik. Müdür Yaşar Eskin bir teklifte bulundu; Necati Cumalı’nın “Boş Beşik” piyesini bana verdi: “Hocam, dedi, bu piyesten bir bale librettosunun kurgusunu siz yazın ve Firengiz Hanım da ilk profesyonel bale eserini bize armağan etsin”, dedi. İlginç teklifti ve kısa zaman diliminde ben bale librettosunun kurgusunu yazdım ve Firangiz Hanıma ilettim, o da hemen çalışmalarına başladı. Fakat çok zor şartlarda; nota kâğıdı bile bulunamayan ortamda; Firangiz Hanım beyaz kâğıda kendi kalemiyle çizgiler çekiyor, notaları yazıyordu. Ama sonuçta verimli ve değerli bir çalışmaya imza atmış oldu.
Biz Mersin operasını 1993 yılında deha Üzeyir Hacıbeyli’nin “Arşın Mal Alan” operetini sahneye koyarak açtık. Finalde Türklerin geleneksel “Çayda Çırak” düğün korosunu ekledik, çok da beğenildi. Bale olarak da “Boş Beşik” ile dünya prömiyerini yaptık. Bakü’den Devlet Sanatçısı Tevfik Guliyev’i de ilk temsile davet ettik. Mersinliler büyük bayram yaşadılar; bir yandan Hacıbeyli’nin dünyayı feth eden klasik opereti, öte yandan genç besteci Firangiz Alizade’nin Türkiye’de ilk defa yazmış olduğu 3 perdeli klasik balesi seyircileri adeta büyülemiş oldu. Azerbaycan klasik musiki sanatının büyük bayramı ve zaferi oldu… Sonra her iki temsilleri Ankara Devlet Operası sahnesinde, 1993 yılı Nisan-Mayıs aylarında sergiledik ve Ankaralılar her iki temsili ayakta alkışladılar ve bizleri övdüler.
İLK TÜRKİYE KLASİK BALESİNİ FİRANGİZ YAZDI
Firangiz Hanım Mersin’den İsviçre’ye ve Hollanda’ya gitti, orada ilk defa CD’leri basıldı. Bu onun ilk Avrupa seferiydi, bildiğim kadarı. Artık Sovyetler dağılmıştı, kapalı sınırlar açılmıştı ve Firangiz Alizade de Avrupa’da tanınmaya başladı. Bana göre Mersin’e gelişiyle Firangiz’in hayatında Avrupa ve dünya ülkeleriyle teması uğurla devam etmeye başladı. Daha sonra ABD, Fransa, sonralar İngiltere daha nice ülkeler sırayla onun yolunu bekledi. Seri anlaşmalar, siparişler üzerine yağmaya bu gün de devam etmektedir. Başta ABD, İngiltere, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri Azerbaycanlı cesur besteciye siparişler veriyor.
Peki, Batılı devletler, özellikle ABD, İngiltere, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri Firangiz Alizade’yi neden özetle seçmişlerdir? Siparişler onun üzerine neden aralıksız yağmaya devam etmektedir? Bunun sırrı hala 1970 yıllarından belliydi: Firangiz - çağın, yaşadığımız devrin ruhunu, çağdaş besteci ekolünün tarzlarını, nabzını iyi anlamış, deha Hocası Gara Garayev’in dest-hattını, üslup ve tarzını doğru idrak etmiştir. Elbette ki Firangiz’in yaratıcılık ruhunun temelinde milli müziğimizin abu-havası, muğam sanatımızın etik-estetik tecessümü yatıyor. Ama Firangiz çağın ruhunu ve asrın taleplerini de iyi idrak etmekte, kavramakta ve asrın taleplerini milli makamlarımızın abu-havası üzerine aşılamakta ustadır, diye bilirim.
FİRANGİZ, ÇAĞIMIZIN TANINMIŞ BESTEKÂRIDIR
Bu sentezi ise Batı ve Avrupa aydınları, müzik endüstrisi çok beğeniyor ve alkışlıyordur. Bütün sırlar burada saklıdır ve Firangiz’in ustalığı - iki farklı kavramı, milli zemin ile çağın taleplerini tek avuçta ustaca aşılaya bilmesiyle alakalıdır. Bu ananeyi Üzeyir Bey 30’lu, 40’lı yıllarda zirveye taşıdı; Garayev milli zemin üzerine Çağ’ın ruhunu ustaca aşılayan deha olarak yükseldi; Firangiz ise Hocasının üslup ve tarzını XXI-XXII. yy. taşıyacak güce sahip bestekârımızdır. Örneğin, 1970 yılında yazmış olduğu Sonat, üç hisseden oluşan bu eser, Avusturya ekspresyonist akının önde gelen ismi Alban Berg’e ithaf olunmuştur. Romantik akına ait eser CD’ye yazılmıştır. Başka bir “Aşk havası” eseri –1998 yılında yazılmıştır ve Viyolonsel ustası Monigettti’nin doğumunun 50 yılına ithaf edilmiştir. Eser Tallinn’de, müzisyen tarafından ifa edilmiştir. Bu eseri yeniden çalışan besteci bu seferinde “Flüt için solo” olarak işledi. Sebep ise M. Füzuli’nin “Leyli ve Mecnun” eserinde iki seven gencin doğanın koynunda buluşmaları oldu. “Doğa”, yahut ta “Hava” olarak adlanan eserde romantik abu-hava, musiki havası, tabiatın çeşitli ünsürleri yer alır. Defalarca CD’ye yazılmıştır.
“İmpuls” piyano ile Viyola için eseri ise Amerikalı Viola ustası Hilari Hah’nın siparişi üzerine bestelenmiştir ve ilk defa 2014 yılında Rio-de-Janeyro şehrinde seslenmiştir. 2015 yılında CD olarak satışa çıkarıldı.
Frangiz Alizade, Azerbaycan bestekârlık ekolünü dünyaya yayan usta müzisyendir, ülkemizi sınırlarımız dışında uğurla, büyük başarıyla temsil eden gerçek sanat fedaisidir. Aynı missiyayı tiyatro ve opera alanında ben de yıllardır, ta 1976 yılından Sovyet Cumhuriyetleri sahnelerinde, Polonya’da, Yemen’de ve günümüzde Türkiye’de yapıyorum. Her ne kadar zor şartlarda olsam bile milli tiyatro ve opera sanatımızı üst seviyede temsil etmenin mutluluğunu yaşıyorum. Örneğin, “Meşedi İbad” ile Yemen Milli Devlet Tiyatrosunu açmışım (Mart 1982); “Arşın Mal Alan” ile Mersin Operasını açtık (Ocak 1993); “Köroğlu” operamızı Bişkek ( Eylül 2009), Almatı, Astana, Ankara, Bakü, İstanbul (Temmuz 2010), Mersin Opera sahnesinde (Ocak 2016); “Leyli ve Mecnun” operamızı Ankara Devlet Operasında (Mayıs 2016) sahneye koymak her ne kadar zor şartlarda olsa bile, bunu başardım ve çok mutluyum.
Firangiz’i başarılarına göre daha çok seviyorum, çünkü her ikimiz milli müziği, opera ve tiyatro sanatımızı dünyada tanıtmaya devam etmekteyiz. Her ikimiz buna göre mutluyuz… Devamı var