Zilleri taktı
Cik cik yaptı
Döndü dolandı
Şöyle bir baktı
Bir oynadı, bir oynadı
Oynamaya doymadı...
Her oyunun bir mevsimi vardır. Örneğin yaz aylarında mavi gök yüzüne özgürlük heyecanı ile yüklü bir çocuk gibi enerjisi bedenine sığmayan UÇURTMALAR salınmaz. Uçurtma mevsimi ilkbahardır. Deli rüzgârların kabına sığmayıp taştığı, ama üşütmeden ara sıra bağırıp çağırarak ceketleri parkaları şişirdiği, sümükleri akıtıp kol yenlerine sildirdiği dönemdir uçurtma mevsimi…Fırıldak, Aşık, Bilye, Beştaş Bahar aylarında oynanır. Beştaş ile Aşık oyunlarında oyun için bir planlama, zamanlama, gruplaşma yoktur…
BEŞTAŞ iki kız çocuğunun fırına ekmek almaya giderken ya da bakkaldan salça alıp gelirken karşılaştıkları yerin hemen bir köşesinde çökerek ceplerinden çıkardıkları taşları minnacık pembe ellerinden yere savurmalarıyla başlar.
BİLYE oyunu, cepten çıkarılan gökkuşağı renkli irili ufaklı bilyelerin oyun alanı ortasında nemli ıslak toprağa boydan boya çekilen bir çizgiye dizilerek ENEK denilen başka bir bilyeyle vurulup, vurulan bilyelerin alınması esasına dayanılan bir oyundur. Aynı mahallenin çocuklarıyla oynanabildiği gibi, ayrı mahalle çocukları arasında TURNUVA şeklinde karşılaşma yapılarak da oynanabilir… İlerleyen zamanla bilye vurmaktan, vurulan bilyeleri toplamaktan parmak uçları nemli topraklarda çamurlanmış, ütülen bilyelerin konulduğu cepler şişmiş, cep ağızları sökülüp kirlenmiştir. Akşam eve gelindiğinde çamurlu, cep ağızları sökülmüş pantolonlar, annelere gösterilmemeye çalışılıp odanın bir köşesine saklansa da anneler, içgüdüsel midir nedir kesinlikle bu pantolonları bulduklarında dayak kaçınılmaz olur, babaannelere anneannelere, dedelere sığınılır…
FIRILDAĞIN mevsimi yoktur. Her ortamda, her alanda, her mevsimde döndürülür. Çocukluğumuzda bilhassa biz erkek çocukları hepimiz kendi yaptığımız fırıldakları (TOPAÇ) çevirdik. Bu topaçların Anadoluda bir adı da FIRILDAKtır. Bu fırıldaklar, ters piramit şeklinde sekiz on santim uzunluğunda, dört beş santim genişliğindedir. Üst taraftan aşağı doğru daralıp incelir, sivrilir. Aşağı gelen sivri tarafına kabara denilen at nalı çivisi çakılır ki, aşınma önlenip, denge sağlansın…Sert bir yere bırakılıp soldan sağa doğru bir parmak hareketiyle çevrildiğinde devrilmeden dönüp hızı zirveye ulaşır. Hız azaldıkça sağa sola yalpalayan sarhoş bir mahalle kabadayısı gibi sallanarak düşer.
Fırıldakları çevirmek için, elli atmış santimetre uzunluğunda ince düzgün sopalar ile sopaların uç kısmına bağlanan elli atmış santimetre uzunluğunda kınnap ipi gereklidir. Buna kamçı da diyebiliriz. FIRILDAK’ın uç kısmından başlanıp yukarıya doğru sarılan ipin sarma işlemi bittiğinde fırıldakla beraber yere savrulup ipin fırıldaktan boşanması sağlanır. Serbest kalan fırıldak dönmeye başlayınca eldeki kamçıyla vurularak hız kazandırılır. Fırıldak kamçıyı vurdukça hız kazanarak döner döner döner…
Apartman yöneticisi seçiminden tutun da, muhtar seçimlerine, dernek seçimlerine, belediye başkanlığı seçimlerinden parti genel başkanlığı seçimlerine kadar tüm seçimlerde kulisler, ayak oyunları, adam tavlamalar, açık kapalı küfürler dövüşler, hediyeler, rüşvetler gırla gider. Bazen lüks bir otel, güzel bir restorant, cebine üç beş kuruş harçlık konulan delegeler kendilerini dünyanın merkezi sanıp naz üstüne naz yaparlar. Bunların tutarlı bir ideolojileri, belli bir dünya görüşleri hatırı sayılır bir eğitimleri de yoktur. Her devirde, adamına göre, rüzgâra göre fırıldak ipinin uzunluğuna göre dönen FIRILDAKLARDIR…Üsdat rahmetli Aziz Nesin bu tür fırıldaklara ZÜBÜK demişti, ancak Zübüğün de belli yerlere gelmesi için FIRILDAKLARA ihtiyacı vardır. Yani, Zübüğü de bulunduğu yere FIRILDAKLAR getirmiştir. Ancak ZÜBÜK’ de, Zübük olmadan önce fırıldak olarak meydanlarda epeyce dönmüş, zamana göre, çıkarına göre sahip değiştirip gene dönmüş dönmüştür…Hatta bazen sahibiyle keyfe gelip;
“Dön baba dönelim
Sırtı sırta verelim
Vur ellere ellere
Koy elleri bellere”
Diye türkü söyleyerek coşmuşlar, oynaya oynaya nefes nefese kalmışlar, Selda’nın türküsünde olduğu gibi;
“Bir oynamışlar, bir oynamışlar, oynamaya doymamışlardır”
FIRILDAKLAR, zehirli mantarlar gibidir. Her mevsimde, her ortamda üreyip çoğalırlar. Bazen bir belediye başkanının, bazen bir parti genel başkanının hatta hatta bazen bir muhtarın bile merdiveninin dibinde yatıp, her an göze görünüp, başlarını okşatıp döndürülmek isterler…
Geçen hafta, Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu KUVAYI MİLLİYE’nin partileşmiş şekli olan CHP’nin kurultayı vardı. Kurultaylar, genelde partilerde, parti içi organlarda görevli, parti yönetiminde söz sahibi kişilerin belli bir dönem sonunda değişmesiyle, ülkenin geleceğiyle ilgili görüşlerin belirlenip, kararların alındığı alınan bu kararların ülke insanına, ülke seçmenine duyurulmasını içerir. Hatta bazen daha da ileri gidilerek alınan bu kararlara, MANİFESTO da denilir.
Parti Manifestosu:
Yeminli ifade, imzalı bildiri anlamına gelir. Bir partinin seçim sonucunu kazandığı taktirde yapacaklarını ve hedeflerini yeminli olarak ifade edip, imzalı olarak kitlelere duyurması demektir.
Kurultayda bir ülke savrulurken bir partinin savruluşunu da izledik. Kurultay sonucu belli iken, bu kadar masrafa bu kadar gösteriye bu koşullarda ne gerek vardı demekten kendimizi alamadık.
*Kılıçdaroğlu ve ekibinin anlamadıkları ya da anlamak istemedikleri ittifak adı altında her türlü yıkıcı, bölücü, Atatürk, Cumhuriyet düşmanı, yetersiz ve tek özellikleri FIRILDAK olanların partiye alınıp onlara görev verilerek onlardan MEDET ummaktır.
*CHP özüne, kuruluş ayarlarına, Kuvayı Milliye ruhuna dönüp gerçek Atatürkçüleri, yurtseverleri, bağrına basmadığı sürece sokaktaki vatandaşa güven verip seçimi kazanamaz..
*On seçimdir hep bu denendi, hep kaybedildi. CHP’nin başarısı; FIRILDAKLARIN partiye alınmasına değil partiden uzaklaştırılmasına bağlıdır. Son Yerel Seçimde alınan başarı; mevcut saray hükümetinden kendi seçmeninin bile umudunu kesip yeni arayışlar içinde olması ile CHP Belediye Başkanı adaylarının kişisel çaba, özveri ve kararlı tutumlarının bir sonucudur.
*Baykal’ın kaset komplosunun ardından alalacele; “Aman muhalif sesler çıkarmayalım, aman AKP’nin eline koz vermeyelim!” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu göreve getirildi. Önce partinin adının önüne “y” harfi getirilerek partinin adı; “Ychp” yapıldı. O günden sonra sanki bir yerden emir almışlar gibi PKK sempatizanları, Liboşlar, kimliksizler, partiye üye oldular. Zamanla il ve ilçe örgütleri bunların eline geçerek, gerçek Atatürkçüler, Kemalistler, küstürüldü yönetimden uzaklaştı ya da uzaklaştırıldı…
*Her zaman başkalarına Demokrasi, Demokratlık çağrısı yapan bir parti liderinin önce kendisinin demokrat olup, *DELEGE* sistemini kaldırarak parti Genel Başkanının parti üyelerince seçilmesini sağlaması gerekir. Cumhuriyetle yaşıt, Türkiye Cumhuriyetinin bel kemiğini oluşturan bir parti bu organizasyonu her türlü şartlarda yılların birikimi ve deneyimi ile yapabilecek güçtedir.
*Çökmenin yıkılmanın eşiğine gelmiş bir ülkede bugün CHP nin aldığı oy oranı %25, %30’u bile geçmiyorsa bunun birinci nedenini CHP ye sokaktaki vatandaşın güven duymamasında aramak gerekir. Gene her zaman bahsettiğimiz Parti içinde LİYAKAT sistemini kaldırıp; kerameti kendinden menkul isimler Parti Meclisine, Genel Başkan Yardımcılıklarına getirildi, EKMELEDDİN İSLAMOĞLU gibi yeminli Cumhuriyet düşmanlarına CHP seçmenince oy verdirttirildi.
*Kurultay bildirgesinde AKP’ce dağıtılan ASKERİYEDEN, Kıbrıstan, Kıta Sahanlığından, Yunanistan tarafından silahlandırılan bize ait olan adalardan, özelleştirme adı altında satılan Cumhuriyet birikimlerinden, soygundan, vurgundan talandan, hesap sorma mekanizmalarından hiç bahsedilmedi. Sanki kurultay, *yapmış olmak için yapılmış* bir kurultay gibiydi…
Kurucu iradeden ayrılıp, altı oka sahip çıkılmadığı, CHP nin kuruluş iradesindeki çağrıyı görüp, etkin bilinçli, korkusuz muhalefet yapılmadıkça Kuvayı Milliye ruhu yakalanmadığı sürece Parti Meclisini değiştirmek birbirini aratmayan isimlerin sadece nöbet değişimi anlamına gelecektir.
Bu gün Osmanlının son dönemini aratmayacak kadar yıkımın eşiğine gelmiş bir ülkenin kurtuluşu için ; CHP’nin içindeki FIRILDAKLARI temizleyerek kuruluş ayarlarına, Kuvayı Milliye ruhuna dönüp, Samsundan çıkar gibi bir muhalefete başlaması kaçınılmaz gözükmektedir…