Garabağ Gazisine Vatanımda Kimse Sahiplenmedi

Eflatun Neimetzade

Azerbaycan’ın Güneyinde, İran sınırının on kilometreliğinde, Erçivan İlçesi yerleşiyor. İlk ve Orta Okulu orada, Puşkin adına Okulda okudum. Sınıfta on bir kişiydik. Siyaset adında komşumuzla dostluk ediyordum. Fevkalade dürüst, saf kalpli dostumla dersten sonra ormana odun getirmeye giderdik. Hazarın kıyısında çimerdik, çeşit-çeşit oyunlarla eğleniyorduk. Tüm okulun göz bebeği ve sevimlisiydi Siyaset… Epey zamandı onu görmüyordum.

Yakınlarda küçük kardeşimin cenazesine, doğduğum Erçivan İlçesine gitmiştim. Aziz dostum yanımda oturmuş, bana manen ve ruhen güç veriyor, kalbimin acılarını gidermeye çalışıyordu. Yemekten sonra ailesini, çocuklarını sordum. Bana öyle bir konu anlattı ki şaşırıp kaldım.

Ülkemizin kalkınması, Azerbaycan’ın uygar devleti olarak dünyada yükselen nüfuzuyla ilgili beş yüzün üzerinde sayfa dolu yazılar yazdım. Fakat dostumun, Garabağ Gazisi oğlunun trajik durumu içimi yaktı. Vatan topraklarını savunurken ciddi hastalanmış, elinin parmağını yitirmiş, uzun zaman Hastanenin Psikiyatri bölümünde tedavi görmüştür. Dostum anlatıyordu:

“1974 doğumlu oğlum Garabağ savaşlarında 1992-93 “snayperci” olarak ön cephede görev yaptı. Bir parmağını yitirdi ve ruh hastalığına müptela oldu; doktorlar “Ruhu bozulmuştur”, dediler. Oğlum uzun zaman Hastanelerde tedavi gördü… Fakat sağlığına kavuşamadı. Hastaneden çıkıp Harbi Bölüme gitti, Garabağ savaşçısı Aras oğlum gereken belgeleri toplaya bilmedi ki, Savaş Gazisi olarak maaşa bağlansın. Oğlumu çok git-gele saldılar, kendisiyle hiç ilgilenmediler. Oğlumdan para istediler: “Sen hastasın, biliyoruz, seni maaşa bağlayacağız. Biliyorsun da bu iş parasız olmuyor. Paranı getir, Gazi Belgesini verelim ve seni maaşa bağlayalım…” Bunu Astara Harbi Komissarlığında oğluma bildirdiler.” Bu anlattıkları beni çok rahatsız etti. Hemen Aras’ın telefonunu aldım. Bakü’ye geldim ve kendisiyle telefonda konuştum. Bana aynısını anlattı.

Gazi Belgesini Almak İçin de Rüşvet İstediler

 “Garabağ Savaşında Alay Komutanım, Albay, Gurban Ejderov idi… Gece sert soğukta Snayperçi olarak elim tetikte sabahlara dek bekliyordum. Pek çok düşmanı alnından vurmuşumdur… Bütün geceyi sabahlara dek tetikte beklerken donmuş parmağımı kestler… İki yıl 742.  Alay’da vatan topraklarını korudum. Astara reyonu Harbi Komissarlığında Mehman adında memur benden rüşvet istedi… En son 2016- 17 yıllarında resmi dilekçe yazdım. Bana cevap bile vermediler… Bu vatan yolunda sağlığımı yitirmişim. Elimin parmağını kestiler. Tedavi bile olamıyorum. Maddi gücümüz yoktur… Bakü’de Harbi Bakanlığa da gittim, dilekçe verdim, orada da benimle ilgilenen olmadı. Yapacak hiç ne yoktu. Ağabeyim Saint-Petersburg’da yaşıyor… Vatandan ayrılmak zorunda kaldım. Baş götürüp gittim…”  

        Dostum Siyaset anlatıyor: -Oğlum sonuçta baş götürüp Saint-Petersburg’a gitti. Tam otuz beş yıldır oralarda çalışıyor… Bu arada sporla yakından ilgilendi ve Serbest Güleş alanında Saint-Petersburg Şampiyonudur. Büyük oğlum ise Rusya Şampiyonudur. Çok üzgünüm, oğlum Aras, Garabağ’da, 742. Alayda, ön cephede savaştı… Savaşta parmağı kesildi, ruh hastalığına tutuldu. Fakat onun sağlığına kavuşması zaman alacaktır. Bunun için gerekli belgeleri bile alamıyor, kimi rüşvet talep ediyor, kimi git-gele salıyor… Böylece yavrum ortalarda kalmış, çabalıyordu. Sonunda baş götürdü ve Rusya’ya gitti. Neden, çünkü doğma yurdumuzda, bu güzelim vatanımda onu kapılar dalında süründürdüler, “yarın gel”, “üç gün sonra gel”, “bir ay sonra gel bakacağız…” sözleriyle benim gül yavrumu kapı-kapı sürüttüler, ilgilenmediler ve sonuçta ilgisizlikten yüzülerek vatanı terk etti… Biz böyle değildik, birlikte okuduk, ev işlerini yapıyorduk, derslerimizi okuyorduk. Bizimle okulda, evde ilgileniyorlardı. Öğretmenlerimiz titiz ve dürüst adamlardı, kardelşim, Eflatun. Vatanımızda o yılların tadı kalmadı, o yılları özlüyorum doğrusu. Edep vardı, erkân vardı, dedelerimiz bizi doğrucu ve dürüst olmaya, vatana şerefle, namusla hizmet etmeye hazırlıyorlardı. Şimdi nerede o öğretmenler, nerede o babayiğit babalar?

Aras, Garabağ Savaşında Şerefle Savaştı

Kalmadı, okullarda ciddi hocalar yoktur artık… Bak, benim iki oğlum Saint-Petersburg’a taşındılar, orada çalışıyor ve yaşıyorlar. Ben, evlat büyüttüm ki, topraklarımızda kalıp vatanıma şerefle hizmet etsinler. Fakat her iki evladım vatanı terk ettiler. Ama neden, ha? Bak, Aras oğlum şerefle, namusla Garabağ’da iki yıl savaştı, düşmana karşı siper aldı ve hep ön safta görev aldı… Düşmana karşı şerefiyle vuruştu… Hastalandı, eve döndü. Ben oğlumu sapasağlam savaş(a) gönderdim, hasta olarak geri döndü… Olur, vatan sağ olsun. Topraklarımızın geri alınması namına parmağını yitirmiş oldu. Beyinden rahatsızlandı. Ben babamı hiç görmedim. II. Dünya Harbinde savaştı, Berlin’e dek gitti ve sonunda öldürüldü… Babamla gurur duyuyorum, onun ve daha nice kahramanlarımız sayesinde bizler barış ve huzur içinde okulda okuduk, büyüdük ve aile sahibi olduk.  Şimdi oğullarım için de aynısını arzu etmek isterim. Ama çok üzgünüm dostum, oğlum Aras Bakü’ye Harbi Bakanlığa gitmiş, Garabağ’da savaştığını anlatmıştır. Ama oğlumun Hastalığıyla ve durumuyla kimse Harbi Bakanlıkta bile ilgilenen olmamıştır. Neden ha? Ben devletimden soruyorum, neden oğlumu savaşa yolladınız? Çünkü kutsal vatan topraklarımız düşman tarafından işgal ediliyordu.

Bir defasında Astara Harbi Bölüme gittim ve aynen şöyle dedim: “Gerekiyorsa beni de Garabağ’a savaşa gönderin, gitmeye hazırım…” Hayır, zaten oğlunuz orada şerefle savaş veriyordur”, dediler. Şimdi soruyorum devletimden, orada şerefle savaşan, parmağını vatanı yolunda vermiş oğlumla neden kimse ilgilenmiyor? Bakü’de devletin Harbi makamlarında oturanlar, devletten rahat-rahat maaş alan memurlar, Hasta oğluma neden ilgisiz davrandılar, ha? Ben Rusya için değil, vatanıma şerefle hizmet veren evlatlar büyüttüm. Vatanımdaki ilgisizlikten onlar Rusya’ya taşındılar. Orada onlara Rusya vatandaşlığı bile teklif etmişler. Neden? Biz seninle ömür dostlarıyız, inan ki kalbim isyan ediyor, böyle haksızlıklara dayanamıyorum, silah alıp da o memurları öldürmek fikri aklımdan geçiyor. Nedir bu ilgisizlik, her iki oğlum vatanında iş bulamadı ve Rusya’ya gittiler. Ben şimdi evlatsızım, Eflatun kardeşim. Böyle vatanda ölmek bile istemiyorum.

Bir Birimize Olan Sevgiyi Yitirmişiz

-Saygı kalmadı, bir-birimize olan sevgiyi yitirmişiz. Her kurumda rüşvet alıyorlar. Soruyorum devletimden: “Bir savaş Gazisinden rüşvet alınır mı, ha? Bu ne biçim yaşamdır, ne biçim ilgisizliktir. Köylerimiz boşalıyor, gençlerimiz vatandan baş götürüp gidiyorlar… Sizde şeref ve namus var mıdır, soruyorum sizlerden: 25 yıldır topraklarımız düşman elindedir, kimse bunu düşünmüyor sanki… Benim babam, Dünya Harbinde şerefle vatan yolunda şehit oldu. İnan ki yarın Garabağ’da savaş başlamış olsa, ben o savaşa mutlaka katılacağım. Çocuklarım da yine dönüp savaşa gidecekler. Ben onları iyi büyüttüm, vatanıma, topraklarımıza bağlılar. Bura bizim vatanımızdır. Son damlaya dek savaşmaya hazırım. Ama benim hasta evladımla ülkemde ilgilenen olmadı. O savaşırken, memurlar adalarında oturmuş kapılara bakıyorlardı: kim gelecek de ellerine ne kadar parayı masa üzerine koyacaklar, diye… Harbi Bölümden çok şikâyetçiyim, dostum. Cumhurbaşkanı, Sayın, İlham Aliyev’e seslenmek istiyorum. Bir baba olarak Garabağ savaşına sağlam evlat gönderdim, eve sakat döndü… Vatan sağ olsun, diyorum. Ama rüşvet istediler oğlumdan. O bir gazidir, Savaş Gazisidir, Sayın Cumhurbaşkanım. İçim yanıyor, evladım hastadır ve tedavi olması için de rüşvet istiyorlar. Gazi Belgesini almak için de rüşvet istiyorlar, ayrıca aylık alması için de rüşvet istiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanım, siz rüşvete karşı savaş açtınız. Sizi alkışlıyorum, fakat Garabağ savaşında Gazi oğluma da sahiplenin, lütfen… Bakü’de Harbi Bakanlıktan da şikâyetçiyim, evladımın hastalığıyla kimse ilgilenmemiştir. Onun eline hiçbir belge vermeden, “çık git buradan, bir daha gelme”, demişlerdir. Neden, söyler misin dostum, evladım ön saflarda “snayperçi” olarak görev almıştır. Oğlumdan rüşvet istemişler, evet, rüşvet istemişler. Ruh hastası, savaşta parmağını yitirmiş oğlumdan ha? Evet, Astara Harbi Bölümünde de, Bakü’de, Harbi Bakanlıkta bile oğlumdan rüşvet istemişler. Ama oğlum savaşa sağlam olarak gitmiştir. Savaşın etkisi oğlumu ruh hastası yapmıştır, bir parmağını da savaşta yitirmiştir, dostum! Şimdi ben ne yapıyım, söyle, silah alıp da o memurların üzerine mi gidiyim baba olarak? İçim yanıyor, aziz kardeşim. Dayanamıyorum!”

 Dostum Siyaset hönkür-hönkür ağlamaya başladı. Onu kucakladım, sırtını okşadım… Siyaset, oğlun Aras, Astara Hastanesinde yattı mı? –Evet, yattı. Baya da tedavi gördü. Fakat “Ruh Hastası” teşhisi koydular evladıma. Sonra evde de baya dinlendi. Sonra Harbi Bölüme Belge almaya gitti. Git-gele saldılar, onu çok incittiler. Ben açığını şöyleyim ki, gitseydim, o memuru öldürecektim. Oğlum benden rica etti, eğer oraya gitmiş olsan, evden ayrılacağım, ben kendim belgelerimi almaya çalışacağım, dedi. Ben onun işlerine bir daha karışmadım, etmedim…

 Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Sayın İlham Aliyev, vatanımızda rüşvete karşı sert kararlar alıyor, peş-peşe İcra Hâkimleri (Vali), Bakanlar, Savcılar, Polisler, memurlar cezaevine alınırlar. Vatanımızda ciddi şekilde temizlenme, manevi arınma (katarsız) olayları, saflaşmaya doğru adımlar atılıyor. Dostumun anlattıkları beni ruhen çok rahatsız etmiştir. İnanıyorum ki, Cumhurbaşkanımız,  Sayın, İlham Aliyev, manevi temizlenme, saf toplum harekâtı içinde Garabağ Gazisi, Aras Hamidov’un olayına mutlaka el atacaktır ve gözü yaşlı baba Siyaset Hamidov’un haklı şikâyetleri ufkunda gerekenler yapılacaktır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.