Garabağ probleminin anahtarı Rusya’nın elindedir (I)

Eflatun Neimetzade

Öten makalelerimin birinde Garabağ hakkında şöyle yazmıştım: “Bu sorunu Rusya bir günde, hatta bir saatte çözebilir”. Tanınmış bilim adamı, el aksakalı, “Respublika” gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Prof. Dr. Teymur Ahmedov ile söyleşide aziz dostum da aynısını ifade etti. Onunla yaptığım röportajı okurlara iletiyorum.

-Teymur müellim, Garabağ sorunu acı bağırsağa benziyor gibi. Bana göre sorunu Rusya çözmek istemiyor ve ya Azerbaycan’dan istekleri olacaktır, diye yazdım köşemde. Siz ne düşünüyorsunuz?

ERMENİSTAN AÇLIK VE SEFALET İÇİNDEDİR

-Size aynen katılıyorum, Rusya gerçekten istemiş olsa, bu acı konuyu hemen çözecektir. Aynen sizin gibi düşünmekteyim. İkili oynuyorlar. Dağlık Garabağ düyunu açılmıyor, evet. Vahşi Emeni milletçileri-taşnaklar Rusların arkalarına sığınmışlar ve Hıristiyan kardeşliği namına onlardan yardımlar alıyorlar ve işgal ettikleri ezeli topraklardan çıkmak istemiyorlar. Onlara dünya Hıristiyan devletleri de havadarlık ediyor, arka durmaktadır. Ülkeleri açlık, sefalet içinde, dünyada nüfuzunu yitirmiş, ekonomileri çökmüş durumda, fakat ülke başçıları hala da “Büyük Ermenistan” hülyası içinde çabalıyorlar. Bağımsız devletimiz Sovyet-Rusya taşnak ermeni harbi kuvveleri tarafından işgal olunmuş topraklarımızı barış ve demokrasi yoluyla almaya gayret ediyor. Devlet başçımız, Ali Baş Kumandan İlham Aliyev’in söylediği gibi “Azerbaycan’ın güçlü Ordusu vardır ve istediğimiz anda ezeli dedelerimizin topraklarını almaya gücümüz yeterlidir”. XVIII-XX. yy. Emperyalist güçlerin arkalarına sığınmış Ermenilik, sizin de ifade ettiğiniz gibi veba hastalığına dönüşmüştür. Bu hastalığın abu-havası geçmiş olduğu sakin yerler de herabaya dönmüş, yüz binlerce Türkün felaketine sebep olmuştur.1905-1920. Yıllarda silahlı ermeni korsan birlikleri Anadolu’da, Hoy’da, Nahcivan’da, İrevan’da, Bakü’de, Cenup illerde talanlar yapmış, Türk-Müslüman insanlarımızı topyekûn yok etmek politikası yürütülmüştür. Bunu inkâr etmek nankörlük, şerefsizlik ve hainliktir. Batılı devlet siyasileri bugün bunu yapıyorlar. Çifte standart, Hristiyan-Müslüman Karşı durması devam ediyor. Ne dersiniz?

-Evet, aziz Teymur muallim, doğru diyorsunuz. 1920 yılında XI. Katil Kızıl Ordu Zakavkasya’yı işgal etti ve Ermeni işgalcilerin Garabağ ve Zengezur bölgelerindeki savaşa son koymuş olsa da Ermenilik politikası değişmedi. Firarilik eden ermeni taşnak askerleri topyekûn XI. Katil Kırmızı Ordu sıralarında “gönüllü hizmete” başladılar. Bunları konuşalım, lütfen.

AZERBAYCAN’I XI. “KATİL KIZIL ORDU” İŞGAL ETMİŞTİR

-Gerçekten de XI. Katil Kızıl Ordu Azerbaycan’ı işgal etmiştir. Hatta Lenin söz vermiştir ki, Azerbaycan Ordusu’na dokunulmayacaktır. Fakat Bakü’yü işgal ettiklerinden iki hafta sonra Azerbaycan Ordusu yok edilmiştir-öldürülmüş ve asılmışlar. İşte “Katil Ordu” demenize katılmamak mümkün değil. Türk düşmanı taşnak Ermeniler Bolşevik partisi sıralarına alındılar. Türklere karşı kıyamlar yapan o maskeli ermeni taşnakçıları 1920 yıllarında eski komünist gibi Ümumrusya emeklisi olarak Sovyetlerden yüksek maaşlara bağlandılar. Büyük nüfuz sahibi fazla “ermeni bolşevik sürüsü” ortaya çıktı. Arşiv senetlerine bakıyoruz; o soğuk, sert kış aylarında 1918-1920 yıllarındaki vatandaş savaşında bir avuç arpa yemiş “Kırmızı Tabur” dövüşçüleri Azerbaycanlılardan hiç birine böyle yüksek emeklilik aylığı verilmemiştir. Sadece yaşına göre küçük emekli parası verilmiştir. 1921 yılında Sovyet Ermenistan’ında hakimiyete Myasnikov ve yandaşları ermeni taşnakçileri getirilmiştir. Bu hainler de ermenilik politikasını devam ettirmişler. O yıllarda Dağlık Garabağ’ın Ermenistan’ın terkibine dâhil olunması konusunun gündeme alınması hiç de tesadüf değildi. Myasnikov ve Bakü Parti merkezinde çalışan Mirzoyan gibi “Ermenilik” politikasını yürütenler Neriman Narimanov’un teklenmesinden faydalanarak Orjenekidze ve Kirov’un yardımlarıyla isteklerine nail olacaklarını düşünüyorlardı. Dağlık Garabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi ideayı ve taşnak hakimiyetinin “Büyük Ermenistan” siyasetinin tezahürüydü. Katı Türk düşmanı Andronik’in destesi ve Ermenistan taşnak ordusu Garabağ’da kanlı dövüşler yapıyordu. Amaç –Garabağ’ı işgal etmek ve Nahcivan’ı ele geçirmekti. Milliyetçi-şovenist Ermeniler Bolşeviklerin kırmızı libasına bürünmüş, Ermenilik politikalarını ansızın yerine yetirmeği hedeflemişlerdi.

NARİMANOV OLMASAYDI GARABAĞ HARİTAMIZDAN SİLİNECEKTİ

Garabağ’ı Ermenistan’a birleştirmek arzuları bir kere hiçbir mantığa uygun değildi. Çünkü Garabağ tarihen ezeli Azerbaycan toprağı olmuştur. Bunu arşiv belgeleri de ispatlıyor. RK(b)P Kafkas komitesi üyesi Anastas Mikoyan, katı Azerbaycan düşmanı olsa bile Sovyetlerin lideri Vladimir Lenin’e 22 Mayıs 1919 yılında yazdığı mektubunda şöyle diyordu: “Ermeni Hükümeti’nin ajanları olan taşmaklar Garabağ’ı Ermenistan’a birleştirmeye can atıyorlar, fakat bu Garabağ ahalisi için Bakü’de kendi hayatlarını kökünden kesmek, ya da İrevanla ilişki kurmaktan mahrum olmak demektir. Ermeni köylüleri ise beşinci Kurultayda Sovyet Azerbaycan’ını tanımağa ve onun terkibine birleşme kararını almışlar”. Bakın ki, yeni kurulan Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti terkibinde maska takmış Ermeni şovenistleri taşnak siyasetini gerçekleştirmek, Garabağ’ı hemen Ermenistan’a bağlamayı hedeflemişlerdir. Onlar Garabağ meselesini RKP MK Kafkas bürosu toplantısında tartışmaya çıkarsalar da isteklerine nail olamadılar.

-Onlar belki de buna nail olacaklardı. Fakat karşılarında deha Nariman Narimanov’un duracaklarını hesaba almamışlardı. Derin zekasına, yüksek aklına, ileriyi görme yeteneğine sahip, ufku Okyanus kadar geniş ve derin kemale malik Nariman Narimanov karşı durdu ve Lenin Narimanov’u dinlemek zorunda kalmıştır. Bu doğru mu?

-Evet, öyle, doğrudur, tarihi belgeler de bunu ispat ediyor.  4 Temmuz 1921 yılında, RKP MK Kafkas bürosu akşam toplantısında büro üyeleri -  Orconokidze, Maharadze, Narimanov, Myasnikov, Kirov, Nazarapetyan, Orahelaşvili ve Fignerin iştiraki ile Garabağ’ı Azerbaycan sınıorları içinde tutmak (Ermeni ve Azerbaycanlıların iştiraki ile Garabağ’da sorgu keçirmek), Garabağ’ın dağlık bölgesini Ermenistan’ın terkibine dahil etmek (sorgunu Dağlık Garabağ’da yapmak şartıyla) kararı alınmış olsa bile, Garabağ hakkındaki mesele ciddi fikir ayrılığına neden olmuşdur. Narimanov Ğarabağ hakkındaki karara karşı çıkmış, beyanatta bulunmuştur. Narimanov beyanatının sonunda böyle bir teklifte bulunur: “Azerbaycan için Garabağ meselesinin hayati önem taşıdığını görmemiz lazım ve bana göre RKP MK-ın nihai karar almasını zorunlu hesap ediyorum. V. Lenin N. Narimanov’un Garabağ meselesinin müdrikesine hallini üstün sayıyor. Bilhassa N. Narimanov’un olağanüstü üstün şahsiyeti sayesinde Garabağ meselesinin objektif halline nail olmuşuzdur. Bir kere Garabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesine imkan verilmiyor. Ertesi günü, 5 Temmuz 1921 yılında RKP MK Kafkas bürosunun fevkalade toplantısında N. Narimanov’un beyanatı üzerine Garabağ Azerbaycan’ın sınırları içinde saklanmış olsa da, Hıristiyanlık baskısı sayesinde Ermenilerin hatırı hoş olsun diye “Dağlık Garabağ’a geniş muhtariyet verilmesi” meselesi karara bağlanır. Böylece Ermenilik siyasetinin taşıyıcıları – şovenist-taşnak Ermenilerin gelecekte fırsat bulup başkaldıracaklarının, münakaşa türeteceklerinin temeli atılmış oluyor.

Kararda şöyle denir: “ Müslümanlar ve Ermeniler arasında sulhun önemi ve Yukarı ve Aşağı Garabağ’ın Azerbaycan’la daimi ekonomik ilişkileri göz önünde tutmakla Muhtar Vilayetin terkibine dahil olan Şuşa şehri inzibati merkez olmakla, Dağlık Garabağ’a geniş Muhtariyeti vermekle o, Azerbaycan SSR-ın sınırları içinde kalacaktır”.

N. Narimanov itiraf ediyor ki, Azerbaycan’da çalıştığı zaman zarfında Dağlık Garabağ’a geniş “Vilayet Muhtariyeti” verilmesinin resmi taştığına ve faaliyetine imkan vermemiştir. DEVAMI VAR

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.