Yazının konusu…
Bugünkü yazımın konusu Şanlı Millî Mücâdele’nin dirâyetli askerî ve siyasî lideri Mustafa Kemâl Paşa’ya Sakarya Zaferi’nin ardından verilen “gazi” unvanı ve “müşirlik” (mareşâllik) rütbesi ile 2003 yılından itibaren kutlanmaya başlanan “Gaziler Günü” olacaktır.
BÜYÜK VE KANLI BİR MUHAREBE: SAKARYA…
Kütahya - Eskişehir Muharebeleri'nde (10-24.07.1921) TBMM Garp Ordusunun yaşadığı ağır mağlubiyetin ardından Yunan Küçük Asya Ordusu [KAO]’nun [1] yeni hedefi Ankara’yı ele geçirmek olup bu konuda kolay bir zafer elde edeceklerinden de emindiler.
13 Ağustos’ta yürüyüşe geçen Korgeneral Anastasias Papulas komutasındaki KAO ilk defa 17-18 Ağustos’ta TBMM Garp Ordusu ile karşılaşmış, Türk kuvvetleri tarafından oyalama muharebeleri yapılarak KAO’nun ilerlemesi yavaşlatılmış, bu durum, KAO’nun Sakarya kıyısına gelmesine dek sürmüştür. KAO, Türk kuvvetlerinin sol kanadını kuşatarak bu kısmını yok etmek ve Ankara’ya ulaşmak amacıyla 23 Ağustos’ta Polatlı–Haymana mihverindeki 100 km’lik cephede şiddetle muharebeyi başlatmıştır.
TBMM’nin 5 Ağustos 1921 tarihli kanunu ile “Başkomutan” olarak görevlendirilen Mustafa Kemâl Paşa’nın Sakarya Muharebesi başlarken “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz. …” ifadeleriyle başlayan meşhur direktifi gereği Türk Ordusu, o zamana dek askerî stratejide geçerli olan “hat savunması” yerine “alan savunması” stratejisine geçmiştir. Bu strateji sayesinde; silah ve personel sayısı bakımından üstün olan KAO yıpratılmış, şaşkına çevrilmiş ve yapmayı planladığı manevrâlarda kararsızlığa sevk edilmiştir.
6 Eylül günü cephe gelişmelerini ve bazı emâreleri değerlendiren Başkumandan, KAO taarruzunun doruk noktasına ulaştığını görerek, merkez kesiminden kademeli olarak karşı taarruz başlatmış ve 10 Eylül’den itibaren de bu taarruz tüm cephede genel bir taarruza dönüşmüş, bu başarılı taarruz karşısında tutunamayan KAO 13 Eylül’de Sakarya Nehri batısına çekilmiştir. Aynı gün Yunan kuvvetlerinin mağlup edildiği bir telgrafla Meclis’e bildirilmiş, “En son Yunanlıyı yok etmek için genel seferberlik ilânı” konulu ayrı bir telgraf da tüm bakanlıklar ile ast birliklere tebliğ edilmiştir.
ZAFER SONRASI BAŞKUMANDAN’IN AÇIKLAMASI…
Savaş ve muharebe, sadece iki ordunun değil, iki milletin maddî ve manevî tüm kuvvetleriyle karşı karşıya gelmesi ve birbirleriyle mücadelesi demektir. Bu düşünceden hareket eden Başkumandan, 14 Eylül’de “Yunan kuvvetini ezmek maksadıyla hazırlandığını” belirttiği ve “… Hiç kimsenin hakkına saldırmak istemediğimiz gibi, diğerleri tarafından da hayat ve istiklâl hakkımıza riayet olunmasından başka bir davamız yoktur. Millî sınırlarımız içinde yabancı istilâsından kurtulmuş olarak her medenî millet gibi hür yaşamaktan başka amacı olmayan Türk Milleti’nin hukukî hakkı sonuçta insanlık ve uygarlık tarafından teslim olunacaktır. Ancak silahlarımızı amacımızı, bütün tamamen gerçekleştirdikten sonra bırakacağız…” hususlarını ifade ettiği beyannâmede, bağımsızlık yönündeki kararlılığını bir kez daha vurgulamıştır.
ZAFERİN DIŞ POLİTİKADAKİ SİYASÎ SONUÇLARI…
Sakarya Zaferi, Sovyet Rusya ile Kars Antlaşması’nın (13.10.1921), Fransızlar ile Ankara Antlaşması (20.10.1921) imzalanması gibi dış politikada Türkiye lehine önemli sonuçlar doğurmuştur.
ZAFER SONRASI DEĞİŞEN ASKERÎ DENGE…
Sakarya Zaferi ile KAO, Sakarya nehrinin batısına atılmış, KAO’nun taarruz gücü kırılmış, sonrasında ise Şanlı Zafer'e dek Türk ordusu taarruz konsepti KAO da savunma konsepti içinde olmuştur.
KÜÇÜK ASYA FELÂKETİ’NİN BAŞLANGICI…
Kimi Yunan tarihçileri de Sakarya yenilgisini Yunanlar için hâlâ da unutulmayan büyük bir millî travma olan Küçük Asya Felâketi'nin başlangıcı olarak kabul ederler...
BAŞKUMANDAN’IN ORDUYA TEŞEKKÜRÜ…
Zaferin hemen ardından 19 Eylül’de TBMM’de gerçekleşen görüşmelerde Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa, Sakarya Meydan Muharebesi’nin cereyanı ve Türk milletinin bağımsızlık yolundaki kararlılığı hakkında açıklama yapmış, izahat konuşmasının sonunda, Meclis’e, Gnkur.Bşk. Fevzi (Çakmak) Paşa’ya, Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa’ya, MSB Refet (Bele) Paşa’ya, tüm subay ve erlere teşekkürlerini sunmuştur.
“GAZİLİK” UNVANI VE “MAREŞALLİK” RÜTBESİ…
Sakarya Zaferi'nin hemen ardından 14/15 Eylül gecesi, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile Gnkur.Bşk. Fevzi Paşa, Edirne ve Kozan Milletvekilleri [2] sıfatıyla cepheden TBMM Başkanlığına 8sadeleştirilmiş hâliyle) şu önergeyi göndermiştir:
"Bizzat muharebe meydanındaki tedbiriyle zaferin etken ve belirleyicisi olmuş Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine müşirlik rütbesi ile gazilik unvanı verilmesini teklif ve istirham ederiz. TBMM’nin bu teveccühünün milletimiz tarafından doğrudan doğruya bütün orduya yönelik bir takdir ve taltif eseri olacağı kanaatinde olduğumuzu arz ederiz."
Bu önerge de dâhil olmak üzere şahsen ve müştereken toplam beş önerge verilmiştir. Bu konuda TBMM’de oy birliği ile kabul edilen 19 Eylül 1921 tarih ve 153 numaralı kanunla TBMM Başkanı Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’ya ‘gazilik’ unvanı ve “mareşallik” rütbesi verilir.
BAŞKUMANDAN’A GÖRE TALTİFİN ASIL MUHATABI…
Kanun’un kabul edilmesi üzerine Başkumandan, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Meclis’in iradesiyle kuvvet bulan Ordu sayesinde bu başarının gerçekleştiğini, Meclis tarafından kendisine yapılan taltifin asıl muhatabının TBMM Ordusu olduğunu belirterek, Ordu ve kendi namına, Meclis’e teşekkür etmiştir.
BAŞKUMANDAN’IN ORDU’YA BEYANNÂMESİ…
Kendisine “gazi” unvanı ve “mareşallik” rütbesinin verilmesi üzerine, ordu hakkında duyduğu takdir, hayret, minnet ve şükranı, ordunun her ferdi ile ülkenin her tarafına duyurmaya gerek duyan Başkumandan, 20 Eylül’de Orduya verdiği beyannâmede, Sakarya’da gösterdikleri kahramanlıklardan dolayı komutanlara, subaylara ve erlere ayrı ayrı teşekkür etmiş ve “…Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastlanmamıştır. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir…” sözleriyle, Türk askerinin mağlup edilmesi mümkün olmayan niteliğini ortaya koymuş, ayrıca, “TBMM’nin kendisi hakkında yeni bir rütbe ve unvan ile beliren iltifat ve teveccühün doğrudan doğruya orduya dayandığını; milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordunun en şerefli, en ulu bir savaş ile seçkin olanın yine Türk ordusu olduğunu; ordunun kahramanlıklarıyla gösterdiği nihayetsiz fedakârlıklar pahasına kazanılan bu büyük zaferin millet tarafından takdirini gösteren bu rütbe ve unvanı ancak orduya bağlayarak bütün askerlik yaşamının en büyük iftihar kaynağı olarak taşıyacağını” ifade etmiştir.
BARIŞA VE BAĞIMSIZLIĞA YÖNELİK MESAJLAR...
Askerî dehasının bir kez daha ispatı olan Sakarya Zaferi sonucunda, kendisine verilen gazilik unvanı ve mareşallik rütbesini, zaferde payı olan her fert, komutanlık ve kurumla kısacası Türk milleti ile paylaşan Başkumandan, zaferin ardından aldığı tedbirler ve yayımladığı tebliğler ile barış yanlısı olduğunu belirtmekle birlikte bağımsızlık yolunda taviz verilemeyecek şartlarını dünyaya ilân etmiştir.
KANUN’UN ÖNEMİ...
TBMM tarafından 19 Eylül 1921 tarihli kanunla Mustafa Kemâl Paşa’nın şahsına verilmiş olan bu unvan ve rütbe, Millî Mücâdele’nin eriştiği moral, güven ile güç seviyesini göstermesi açısından önemli olduğu gibi sonrasında elde edilecek kesin zaferin de bir bakıma habercisidir.
GAZİLER GÜNÜ…
Ülkemizde 2003 yılından itibaren 19 Eylül "Gaziler Günü" olarak kutlanmaktadır. Gaziler Günü’nde yapılacak törenler de Başbakanlığın 24 Ağustos 2003 tarih ve 25209 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan yönetmeliği esaslarına göre düzenlenmiştir
Sonuç…
Bir 19 Eylül’ü daha geride bırakırken Gazi ve Müşir Başkumandan'ın manevî şahsında sonsuzluğa göçmüş ve yaşayan cümle gazilerimizi saygı, minnet ve şükranla yâd ederim.
SONNOTLAR:
[1] Küçük Asya Ordusu: Millî Mücadele esnasında Batı Anadolu’daki işgalci Yunan birlikleri için kullanılan bir ifade.
[2] 23 Nisan 1920 tarihinde açılan TBMM’de dönemin özel şartları gereği o dönemde Millî Mücadeleye destek veren kolordu ve ordu komutanları da mevcut askeri görev ve sıfatlarına ilaveten TBMM’de milletvekili olarak yer almıştır. Bu çerçevede I. TBMM’de Fevzi Paşa Kozan, İsmet Paşa da Edirne milletvekiliydi.
KAYNAKLAR:
Gaziler Günü ne zaman? Gaziler Günü'nün anlamı nedir? Cumhuriyet, 19.09.2022.
18 Mart Şehitler Günü ve 19 Eylül Gaziler Gününde Yapılacak Törenler Hakkında Yönetmelik, https:// www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2003/08/20030824.htm, Erişim Tarihi: 19.09.2023.
Erdem, Nilüfer; Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı 1919-1923, Doktora Tezi, İstanbul Üniv. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı, İstanbul 2009
Halıcı, Şaduman; “Yunan Anılarında Küçük Asya Felaketi”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi Sayı 48, İstanbul 2022.
Paksoy, İrfan; Büyük Taarruz Destanı, Alka Yayınevi, Trabzon 2023.
Paksoy, İrfan; “Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri”, 16.07.2023, https://www.anadolugazete.com.tr/ kutahya -ve-eskisehir-muharebeleri-7020yy.htm, Erişim Tarihi: 19.09.2023.
Paksoy, İrfan; “Sakarya Melhame-i Kübrâsı”, 23.08.2023, https://www.anadolugazete.com.tr/sakarya-melhame-i-kubrasi-7185yy.htm, Erişim Tarihi: 19.09.2023.
Paksoy, İrfan; “Başkumandanlık Kanunu”, 23.08.2023, https://www.eura24.com/yazi/baskumandanlik-kanunu-1462.html, Erişim Tarihi: 19.09.2023.
Yurtsever, Sedat, “Atatürk’e Gazilik Unvanı ve Mareşallik Rütbesinin Verilmesi”, https://ataturkansiklopedisi. gov.tr/bilgi/ataturke-gazilik-unvani-ve-maresallik-rutbesinin-verilmesi/, Erişim Tarihi: 19.09.2023.