Pazartesi günü Türkiye’de okullar yeni bir düzenleme çerçevesinde iki haftalık bir dinlenceye, tatile girdi. Ortaokulu Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde adına, “TAŞ MEKTEP” denilen ilçenin doğu tarafı çıkışına yakın binada okudum. O dönemlerde kışlar çok çetin olur, metrelerce kar yağar, yağan bu karlar aylarca yatıp soğuğa ayaza çekerdi. İki arkadaşla beraber tuttuğumuz evde yemeğimizi kendimiz yapar, çamaşırımızı, bulaşığımızı kendimiz yıkardık… Adına onbeş tatil denilen bu tatil dinlence, ben ve benim gibiler için kısa süreli de olsa bir kurtuluş olur, anne baba sevgisine, aile ocağının sıcaklığına kavuşurduk…
Benim çocukluk yıllarım; aşağı yukarı, 1960 ile 1970 yılları arasına tekabül eder... Yani ben, ilkokulu, ortaokulu hatta lisenin bir kısmını da bu yıllar arasında okudum...
Köyünden, ailesinden anasından hatta ve hatta, hayallerinden koparılmış oniki yaşında bir çocuk düşünün...!
Köhne bir şehrin izbe bir köşesinde yemeğini kendi yapmaya çalışan, çamaşırını kendi yıkadığını sanan ya da yıkamaya çalışan on iki yaşında bir çocuk...
Öğretmenlerden ya da kendini öğretmen sanan zavallılardan çok dayak yedim...Ailemin, annemin yokluğuna dayanamaz, tuvaletlerde gizli gizli ağlardım...Sadece ben değil, benim gibi köyünden obasından sevdiklerinden koparılmış korumasız, kimsesiz, parasız, sevgisiz on’lu yaşlarda çocuklar.
O dönemlerde hiç yoktan sebeplerle çocuk dövmek adeta moda gibiydi... Hangi öğretmen daha çok dayak atarsa en iyi öğretmen oydu, ya da dayak atmak sanki müfredatın bir parçası gibiydi... Bizler, bazı müdürlerin, bazı öğretmenlerin adeta boks torbası gibiydik; “Ka” harfini “Ke” diye söylediğim için (ilkokul öğretmeni bize öyle; “Ke” diye öğretmişti) atılan yumruklar sonucu çenemin sapıp, altıma kaçırdığımı hatırlarım…
Kendim bir öğretmen olarak pedagojinin ne olduğunu bildiğimden, burada isimleri bende saklı ve hiç bir zaman unutmayacağım öğretmen müsveddelerini;
Lanetleyip, Kınıyorum...
Avrupa’da öğretmen olarak çalıştığım okul dahil her okulda, her okul başlangıcının ilk haftasında, sınıf öğretmenleri aracılığı ile çocuklara her dilden; Çocuk Hakları Bildirgesi (Konvansiyon) dağıtılır.
Böylece; Okul, ana-baba, öğretmen ve çocuklara çocukların da bir hakkı olduğu bunun Birleşmiş Milletlerce güven altına alındığı, üye ülkelerce kabul edilip imzalandığı, imzalayan ülkelere de yükümlülük getirdiği bir kez daha hatırlatılır...
Televizyonlarda gazetelerde, kendilerine hoca, cemaat ya da bilmem ne tarikatının lideri diyen kişiler “Üniversiteleri okulları, modern eğitim sistemini”, “Eğitim Birliği”ni kötüleyerek büyük bir pervasızlıkla, propagandalarını devam ettirip, zehirlerini kusmakta, “ETİ SENİN KEMİĞİ BENİM” döneminin özlemini çekmektedirler. Unutmayalım ki, ülkemizin özgür düşünceli, çağdaş, kendine güvenli, sağlam “ruh yapısına” sahip, “BİAT” kültürüyle yetişmeyen, düşünen, soran sorgulayan, “GENÇLİĞE” ihtiyacı vardır.
Öğretmenler, veliler, insan haklarından, çocuk haklarından yana olanlar; Bu bildirgeyi, okulunuzda çocuklara, çevrenizdeki insanlara dağıtın lütfen...
İLKE 1
Nereli olduğundan, cildinin renginden ya da cinsiyetinden, hangi dili konuştuğundan, dininin ne olduğundan, hangi görüşleri savunduğundan ve zengin ve fakir olmandan bağımsız olarak, bu deklarasyonda belirtilen tüm haklara sahip olmalısın. Bu hem senin hem’ de ailen için geçerli olmalıdır.
İLKE 2
Özel korunmadan yararlanma hakkına sahipsin; yasalar senin sağlıklı ve özgür bir şekilde büyümeni sağlamalıdır. Yasalar senin için en iyi olan koşulları göz önünde bulundurmalıdır.
İLKE 3
Doğumundan itibaren bir isim taşıma ve bir ülkeye bağlı olma hakkına sahipsin.
İLKE 4
Sağlıklı büyüme hakkına sahipsin. Bu nedenle senin ve annenin özel olarak korunmanız gereklidir. Ayrıca hem sen, hem de annen doğum öncesi ve doğum sonrası gereken şekilde bakım görmelisiniz. Ek olarak yeterli besin alma, bir evde oturma dinlenme ve gerektiğinde bir doktorun yardımını isteme haklarına da sahipsin.
İLKE 5
Zihinsel ya da bedensel bir özrün varsa, özel muamele ve eğitim görürsün, ayrıca ihtiyaçlarına uygun olarak bakımın yapılır.
İLKE 6
İyi gelişebilmen için, diğer insanların sevgisine ve anlayışına ihtiyacın vardır. Mümkünse anne babanın yanında büyürsün. Anne babanın yanında büyümen mümkün değilse, her durumda sevilebileceğin ve güvenliğinin sağlanacağı bir ortamda yaşayabilmen sağlanmalıdır. Eğer daha küçüksen annenden ayırmazlar. Annenden ayrılman ancak, başka bir çözüm olmazsa mümkündür. Resmi kurumlar bu gibi durumlarla özel olarak ilgilenip, çok çocuklu ailelere para yardımı yapmalıdır.
İLKE 7
En azından bir ilkokulda olmak üzere herhangi bir ücret ödemeden bir okulda öğretim görme hakkına sahipsin. Verilen dersler becerilerini ve yargı gücünü geliştirmeni sağlamalıdır. Topluma yararlı bir insan olabilmen için, sorumluluk üstlenmeyi öğrenmelisin. Eğitiminden sorumlu olan her kişi, senin için en iyi olanı yapmaya çalışmalıdır. Oyun oynama ve dinlenme hakkına sahipsin. Resmi kurumlar bu konuda destek vermelidir.
İLKE 8
Acil durumlarda daima ilk korunacak ve yardım edilecek kişiler arasında olmalısın.
İLKE 9
İhmal edilmeye karşı korunursun ve hiç kimse sana karşı zalim olmamalı ve seni sömürmemelidir. Hiç kimse seni ticari amaçla kullanamaz. Ancak belirli bir yaşa geldikten sonra çalışmana izin verilir. Sağlığına zarar verecek ya da gelişmeni engelleyecek bir işte çalışmaya zorlanamazsın.
İLKE 10
Kimse seni başka insanları dış görünüşleri, kökenleri, kültürleri, renkleri , dinleri nedeniyle küçük görmeye teşvik edemez. Diğer insanları anlayacak ve diğer kültürden olan insanlarla dostluk kuracak şekilde yetiştirilmelisin.
Barışı savunan bir insan olmalısın.
“Yurtta Barış Dünyada Barış” Atatürk
Diğer insanların iyiliği için çalışmanın önemli olduğuna inanmalısın…
Saygılarımla…