Covid-19 pandemisi hayatımıza gireli dört yıl oldu, pandemi kontrol altına alınalı ise neredeyse bir seneyi geçti. Yaklaşık 7 milyon insanın hayatını kaybetmesine yol açan SARS-CoV-2 virüsünün kontrol altına alınmasındaki en büyük sebep etkin aşılama. Dünya çapında 5.5 milyardan fazla insana yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ine en az bir doz Covid-19 aşısı yapıldı.
Ocak 2024 itibariyle aşılar sayesinde sadece Avrupa’da 1.4 milyondan fazla hayat kurtarıldığı biliniyor.
Yine de Covid-19 aşılarıyla ilgili yanlış bilgiler, hız kesmeden yayılmaya devam ediyor.
Bu kez, Vaccine dergisinde yayınlanan bir araştırma sonuçları gündeme geldi. İddiaya göre yapılan yeni bir araştırma, Covid-19 aşısı yaptıranların kalp ve beyin hastalıklarına yakalanma riskinin daha fazla olduğunu ortaya koymuştu.
Etkileşimi yüksek paylaşımlarda herhangi bir kaynak gösterilmediği, yalnızca “keşfedildi” gibi belirsiz ifadeler yer aldığı dikkat çekiyor. İlk olarak bahsi geçen araştırmanın izini sürmemiz gerek.
Aşı kararsızlığı: Neden şüphe ediyoruz ve aşılara nasıl yeniden güvenebiliriz?
Makale Covid-19 aşılarının güvenli ve etkili olduğunu ortaya koyuyor
Vaccine dergisinde yayınlandığı ve aşı olan 99 milyon kişinin verilerinin incelendiği gibi ifadelerden yola çıkarak, bahsi geçen araştırmaya ve basın bültenine ulaşıyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü'nün bir araştırma kolu olan Küresel Aşı Veri Ağı'ndan (GVDN) araştırmacılar, sekiz ülkede aşılanmış 99 milyon kişilik bir çalışma grubu üzerinde “adverse events of special interest - özel ilgi gerektiren olumsuz olaylar” olarak kabul edilen 13 tıbbi durumun beklenen ve gözlemlenen vaka oranlarına bakarak bugüne kadar yapılan en büyük Covid-19 aşı çalışmasını yürüttü. Bu denli büyük bir popülasyonla çalışılması, nadir vakaların gözden kaçmaması açısından değerli.
Çalışmanın temel amacı, aşı güvenliği ile ilgili az rastlanan önemli soruları büyük popülasyonlar ile incelemek.
Araştırma bulgularına göz atalım:
Üç doz Covid-19 aşısı olanlara HIV bulaştığı iddiası
Araştırmacılar, Oxford Üniversitesi’nin geliştirdiği vektör aşı ile Akut dissemine ensefalomiyelit (beyin ve omurilik iltihabı) ve Transvers Miyelit (omurilik iltihaplanması) riskinde artış arasında bir ilişki olabileceğini öne sürüyor. Ancak makale bunu kanıtlamıyor. Araştırmacılar, bu hipotezin ayrı ve daha büyük bir popülasyonla doğrulanması gerektiğini vurguluyor. Yani bu ilişki, mRNA Covid-19 aşılarında gözlemlenmemiş.
Çalışma, pandemi öncesindeki vaka sayıları ile aşılama sonrası raporlanan vaka sayısını kıyasladığında, hem vektör hem de mRNA aşısında beklenenden biraz daha fazla Akut dissemine ensefalomiyelit (beyin ve omurilik iltihabı) ve Transvers Miyelit (omurilik iltihaplanması) vakası raporlandığını tespit etmiş. Ama makalede, bu ilişkiler tam olarak kanıtlansa dahi, aşılama sonrası oluşabilecek potansiyel riskin son derece küçük olduğu söyleniyor. Milyon doz başına tahmini 0,78 Akut dissemine ensefalomiyelit (beyin ve omurilik iltihabı) vakası ve 1,82 Transvers Miyelit (omurilik iltihaplanması) vakasından söz ediliyor.
Bu tür nadir olaylar için nedensellik kurmanın zor olduğu ve bugüne kadar aşılama sonrasında beyin ve omurilik iltihabı riskinin arttığına dair net bir kanıt belirlenmediği de ifade ediliyor. Mesela araştırmacılara göre dolaşımdaki SARS-CoV-2 enfeksiyonuyla ilişki de dahil olmak üzere birçok faktör, gözlemlenen vakaların fazlalığına neden olabilir.
Araştırmacılar, makalede Covid-19 aşılamasının faydalarının zaten kanıtlanmış olduğunu vurguluyor.
Makalede bir risk faktöründen söz edildiği doğru. Ancak bu risk, Covid-19 aşısı yaptıran kişilerin beyin ve kalp hastalıklarına yakalanma ihtimali olduğu anlamına gelmiyor. Zaten makale yazarları, aşı güvenliği açısından beklenen ve gözlenen olumsuz olay oranların yakın olduğunu ifade etmiş. Ki bu, aşıların etkili ve güvenilir olduğunu ortaya koyuyor.
Yani yayılan iddialardaki tek doğru ifade, araştırma için 99 milyon kişinin verileri kullanıldığı. Haricinde Covid-19 aşısı yaptıranların kalp ve beyin hastalıklarına yakalanma risklerinin fazla olduğu ifadesi doğru olmadığı gibi, beklenen ve gözlenen olumsuz olayların yakın olması, aşılar için son derece güven verici.
Pandemi öncesi vaka sayısına beklenen, aşı sonrası rapor edilen vaka sayısına da gözlemlenen deniyor. Gözlemlenen ve beklenen olumsuz olaylar, bir hastalığın tarih boyunca tespit edilen vaka sayısı ile aşılama sonrası rapor edilen vaka sayısını kıyaslayarak, aşı ile ilişkili potansiyel nadir veya her türlü olumsuz olayların belirlenmesinde değerli bilgiler sağlıyor. Bu çalışmalar, olumsuz bir olayın aşıdan kaynaklanıp kaynaklanmadığını kesin olarak kanıtlayamıyor ancak diğer kanıtlarla birlikte kullanıldığında aşının güvenliği konusunda önemli bilgiler sağlayabiliyor.
Her aşı ve ilaç belli risklere sahip. Ancak bilim dünyası, aşı sonrası gözlemlenen olumsuz ve ciddi olaylar aşının koruma oranı ile kıyaslandığında, Covid-19 aşılarının etkili ve güvenilir olduğu konusunda hemfikir.
Ek olarak Küresel Aşı Veri Ağı’nın (GVDN) çalışmasında kullandığı veriler ve sonuçlar, GVDN'nin veri kontrol panelinde herkesin erişimine açık.
Teyit makale yazarlarına ulaştı
Teyit, konuyla ilgili bilgi almak için makale yazarlarından, Avustralya'da Victoria Eyaleti Aşı Güvenliği Servisi'nden (SAEFVIC) Prof. Dr. Jim Buttery’e ulaştı. Jim Buttery, işlerinin "veriler doğrultusunda aşılarla bağlantı olma ihtimali olan istenmeyen ve ciddi olayları izlemek ve aşı programını zedeleyen iddiaları araştırmak" olduğunu aktardı.
Büyüteç: Covid-19 aşıları kalp krizine yol açıyor mu?
Jim Buttery, bu geniş çaplı çalışmayı neden yürüttüklerini anlattı:
“Küresel Aşı Veri Ağı, Covid-19 aşılamasından hemen önceki yıllara kıyasla aşılamayı takip eden altı hafta içinde beklenenden biraz daha yüksek Akut dissemine ensefalomiyelit (beyin ve omurilik iltihabı) vakası tespit ettiği için bu araştırmayı yürüttük.”
Buttery, çalışmada vektör aşısı uygulandıktan sonraki altı hafta içinde beyin ve omurilik iltihabı riskinde bir artış tespit edildiğini, ancak bu olası riskin son derece düşük olduğunu aktardı. Buttery’e göre risk o kadar düşük ki bu durum Oxford Üniversitesi’nin geliştirdiği vektör aşının hayat kurtaran bir aşı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Diğer taraftan bahsedilen bu risk, mRNA aşılarını kapsamıyor. Buttery, yakın zamanda yürütülen başka bir çalışmanın da beyin ve omurilik iltihabı için benzer bulgular bulduğunu, bu da çalışma bulgularının gerçek olma olasılığını artırdığını ekledi.
Video DSÖ çalışanlarının zorla aşı yaptığını mı gösteriyor?
Buttery, bugüne kadar yürüttükleri araştırmaların büyük bir kısmında aşılar ile istenmeyen ve ciddi olaylar arasında bir bağ tespit edemediklerini de söyledi.
Araştırma hakkında uzmanlar ne diyor?
Teyit, Mikrobiyolog Semih Tareen’e de ulaştı. Tareen’e göre bu yayını önemli kılan şey aşıyla ilgili bildiklerimizi, 99 milyon kişinin verileriyle teyitliyor olması. Tareen, bu çalışmanın aşıları kötülemek için değil, gelecekteki olası pandemilerde bu vakalara göre önlem almak için yürütüldüğünün altını çizdi.
Çalışmanın farklı ülkelerdeki aşı sonrası gözlenen vakaları incelediğini söyleyen Tareen, araştırmadaki oranın pandemi öncesi dünyada (2015-2019) gözlemlenen vakalarla kıyas sağladığını belirtti. Yani bu aşılılar ile aşısızların kıyaslandığı bir klinik çalışma değil. Dolayısıyla aşı olanların olmayanlara kıyasla kalp ve beyin hastalıklarına yakalanma riskinin daha fazla olduğu çıkarımı yapılmıyor.
Tareen’e göre çalışmada omurilik iltihabı ile küçük bir ilişki var ve vakalara ender rastlanıyor. Mesela Pfizer aşısı için pandemi öncesi vaka sayısına kıyasla 1 milyon kişide sadece fazladan 5 vaka görülmüş. Yayın, bu oranın çok düşük olduğunu yineliyor. Ve Tareen buna aşının kendisinin sebep olmadığını, kişinin bağışıklık sistemiyle ilgili olduğunu söylüyor. Çünkü aşının içinde bu vakalara yol açabilecek maddeler yok.
Kanada'nın kansere yol açtığı gerekçesiyle Covid-19 aşılarını imha ettiği iddiası
Hatta tam tersi aşı bu olumsuz etkilerin görülme ihtimalini bile düşürüyor olabilir. Tareen’e göre istenmeyen olumsuz etkiler virüsün kendisiyle de ortaya çıkabilir. Çalışmada da koronavirüsün kendisiyle istenmeyen olumsuzlukların görülme olasılığının daha fazla olduğu söyleniyor.
Tareen, aşıların faydalarının, risklerden katbekat daha fazla olduğunu da hatırlatıyor.
Benzer şekilde Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji ve Araştırma Merkezi – UNAM’dan Doç. Dr. Urartu Şeker de araştırmanın aşılarla ilgili olumsuz bildirim yapmadığını, koronavirüs hastalığının yol açabileceği kronik riskler ile karşılaştırıldığında aşıların toplumsal faydasının çok daha yüksek olduğunu vurguladı.
Göğüs Hastalıkları ve Yoğun Bakım Uzmanı Cenk Kıraklı ise GVDN’nin yaptığı benzer bir araştırmaya dikkat çekerek araştırmalarda yeni ya da bilinmeyen bir olumsuz etki saptanmadığını söyledi.