​​​​​​​Gerçekten de milletler birleşmiş miydi?

Emine Baştuğ

Birleşmiş Milletler, kısaca BM, 24 Ekim 1945’te kurulmuş uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendini “Adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş global bir kuruluş” olarak tanımlamaktadır.

BM'nin kurucu antlaşması niteliğindeki BM Şartı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 50 ülke tarafından 26 Haziran 1945 tarihinde San Francisco’da imzalanmıştır.

Daha sonra Polonya’nın da antlaşmayı imzalaması ile kurucu üye sayısı 51’e yükseldi. 24 Ekim 1945 tarihinde de Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin yanı sıra imza sahibi ülkelerin de onayı ile BM Antlaşması yürürlüğe girdi ve Birleşmiş Milletler kuruldu.

San Francisco Konferansı’nda Yelta’daki tasarı kabul edildi ve 24 Ekim 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler kuruldu.

Birleşmiş Milletler Genel Merkezi, New York şehrinde Birleşmiş Milletler’e ait bir kompleks. 1952’de kompleks inşasının bitmesinden beri Birleşmiş Milletler’in resmî karargâhı olarak fonksiyon göstermiştir. Manhattan’ın Turtle Bay mahallesinde, East River’a bakan bir alanda bulunur.

24 Ekim 1945’te Türkiye’nin de üye olduğu Birleşmiş Milletler’e üye ülke sayısı 192’dir. Türkiye girdi de ne kazandı? Hiçbir kazancının olduğunu sanmıyorum esasında. Bana sorarsanız Türkiye dış platformlardaki bütün üyeliklerine son vermelidir. Buna NATO da dahil. Zira bu üyeliklerden ülkemizin kandiline zerrece yağ damladığını sanmıyorum. Dolayısıyla beyhude uğraşıdır bütün bu üyelikler…

BM’nin tanımını yaparken ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği sağlaması demiştik. Ama bu tanımına uyuyor muydu? Bence kesinlikle uymuyordu. Ülkeler arasında kayırmaca, iltimas ve torpil yapılmaktadır. Hem de gözümüze baka baka yapmaktadırlar bunu. Bütün bunları yaparken zerre hiç çekinceleri yoktur. O kadar da rahattırlar yani.

Hele de mağdur olan ülke Müslüman bir ülke ise BM’nin yanında hiç ehemmiyeti yoktur. O ülke zaten Müslüman olarak baştan kaybetmiştir. Dolayısıyla BM kuruluş amacının dışında kullanılmakta, yardım gereken ülkelere kesinlikle yardım edilmemekte olup, bilakis gereksiz yardım ve yataklık (!) yapılmaktadır.

Gerçi burnunun ucundaki Yemen’de bulunan ve açlıktan ölen çocuklara hiç yardım etmeyen Suudi Arabistan bir şey yapmazken, elin Hıristiyan’ına ne demeye hakkımız var ki?

Bu Arabistan’ı da hiç anlamış değilim. Hepiniz de biliyorsunuz ki o kadar doğal afetler, terör eylemleri yaşadık Arabistan’ın Türkiye’ye yardım ettiğini hiç duymadım gerçekten. Siz duydunuz mu? Bırakın yardım etmeyi terör eylemlerinde resmi olarak kınama bile yayınlamamıştır. Hatırlıyorum mesela komşu Yunanistan bile 1999 depreminde “Dayan komşu” diye gazete manşeti atarak, ilk yardımımıza koşan ülke olmuştu.

O yüzden büyüklerimiz derler ki “Sakın Arap’a sırtını dönme, her an seni arkandan hançerleyebilir.” Atalarımız Araplarla ilgili bir şeyler yaşamıştır ki bu sözü söylemişlerdir. Atalarımız boşuna hiçbir sözü söylememişler ki zaten.

Neyse biz yine de attığımız her türlü adımda temkini elden bırakmayalım derim ben. Hele bu son yıllardaki insanların, insanlara olan güvensizliği yedi bitirdi bizleri. Nasıl ve ne zaman yeniden tesis edilir insanlar arasındaki bu güven ortamı bilemiyorum doğrusu. Ama bir an önce sırtımızı rahatlıkla insanlara dönebileceğimiz günler gelse iyi olacak. Yoksa iş işten geçecek ya da tavşan çoktan yamaca geçmiş olacak.

Güzelliklere hep birlikte inşallah…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.