Spor Toto Birinci Lig’in ilk yarısını bitmesine şunun şurasında üç hafta kaldı ve Gençlerbirliği’nin durumu vahim sevgili Ankaralılar.
Gelen başkan, giden başkanlar, gelen teknik direktörler giden teknik direktörler ben bile sayısını unuttum. Hal böyle olunca bir takımdan nasıl istikrar ve nasıl başarı beklenir soruyorum sizlere.
Yazık Gençlerbirliği bu durumlara düşecek dense inanın güler geçerdim. Evet bir takımın kötü zamanları olur, sıkıntılı dönemleri olur ama böylesine acınacak duruma düşeceği aklımın ucundan geçmezdi.
Efsane Başkan İlhan Cavcav bu günleri görseydi kahrından ölürdü. İyi ki bu günleri görmemiş. Nereden, nereye geldi Gençlerbirliği futbol takımı. Yazık ki ne yazık.
Bir zamanlar İlhan Cavcav öylesine transferler yapardı ki şaşırır kalırdık. Adı sanı duyulmamış Afrikalı futbolcuları bulur getirir ve ligin tozunu atardı. Şimdi tozu atılan bir Gençlerbirliği var asıl üzücü olan tarafı bu.
Başkan Cavcav, bu oyuncuları Süper Lig takımlarına satar kulübün para içinde yüzmesini sağlardı şimdi Gençlerbirliği paraları o kadar harvurup harman savurduğu için transfer yapamıyor ve transfer yasağı ile karşı karşıya kaldı.
Düşünün kulübün kasasında milyonlarca dolar olurken, şimdi yabancı oyuncularına paralarını veremediği için UEFA tarafından transfer yasağı alıp bir oyuncu bile transfer edemedi. Hal böyle olunca gelen teknik direktörlerin hiçbirinin başarılı olması mümkün değil.
Çünkü takım çok acemi ve çok yetersiz. Zor bela çıkan ilk onbir dışında sahaya çıkıp sonucu değiştirecek bir tane oyuncu bulamıyor koskoca Gençlerbirliği teknik direktörü Mustafa Dalcı.
Yani bir takım düşünün 13 maçtır maç kazanıyor ve bir beraberliği bile sevinecek duruma gelmiş. Ligin ilk yarısı bitiyor ve Gençlerbirliği düşme tehlikesini en yakından hisseden takımlardan birisi Altaş Denizlispor ile birlikte.
Düşünün hem Gençlerbirliği hem de Denizlispor bir zamanlar Süper Lig’de ne kadar başarılı sonuçlar alıyor ve büyük takımların başına bela oluyordu. Her iki kulüpte de durum aynı. Para yok, borç çok ve ligde kalmaya çalışıyorlar insan üzülüyor.
Mustafa Dalcı ile geçen hafta içinde birbuçuk yıllık sözleşme imzalandı ve kurtarıcı olarak takımın başına getirildi. Dalcı ne yapsın, ne etsin kendi de bilmiyor. Belki de içinden şöyle düşünüyordur “Ben nereye geldim”…
Teknik direktörün eli kolu bağlı olunca ve yapacağı bir şey olmayınca çaresizce sonuca katlanıyor. Oyuncu değişikliği yapmak istiyor kulübeye bakıyor, bir daha bakıyor, bir daha bakıyor hangi oyuncuyu alsam diye kara kara düşünüyor.
Yönetim kuruluna da kızamıyorum. Eski yönetimlerin cezasını şimdiki yönetim kurulu çekiyor. Kulübü borç batağına sokan yöneticilerin hiçbiri şimdi ortalıkta yok ve sesleri çıkmıyor.
Yani bu işin sonu nereye varacak bilmiyorum ama Gençlerbirliği ilk yarıda oynayacağı son üç maçından 9 puan çıkaramazsa daha ilk yarı bitmeden ligden düşen iki takımdan birisi olacaktır korkarım.
Ha devre arasında transfer yasağı kaldırılacak, yeni oyuncular transfer edilecek ve takım düzlüğe çıkacakmış falan filan… Bakalım alacağınız yeni oyuncular takımınıza ne kadar uyum sağlayacak, ne kadar katkı verecek. Hepsi birer kumar ya tutarsa…
Yazık Başkentin güzide çınarının bu durumda olması ve ligde tutunmaya çalışması. Bir Ankaralı olarak beni gerçekten üzdü Gençlerbirliği’nin bu acı çırpınışı ve çırpındıkça batması. İnşallah umutlu olmak istiyorum ama bendeki umutlar daha ilk yarı bitmeden bitti onu da söylemiş olayım…