Göçmenlerin misafirliği kalmadı

Zafer Çam

Bizde bir söz vardır ya, “misafir, misafiri istemez, ev sahibi de her ikisini istemez”.

Bugün ülkemize sığınan göçmen misafirlerin, misafirliği falan kalmadı nerdeyse ev sahibi oldular.

Ev sahibini kovacak duruma geldiler.

Savaş, zülüm ve zorla yerinden edilen insanların sayısı her geçen gün artıyor.

Zorunlu göçe zorlana insanlar umut yolculukları arıyor.

Bunlardan en büyük payı Türkiye alıyor.

Dünyanın en çok göçmen barındıran ülke konumuna geldik.

Anadolu’dan batıya geçiş köprüsü olarak Türkiye üzerinde geçmek isteyen göçmenle bizim sınırlarımızı kullanıyorlar.

Yıllardır Anadolu toprakları göç güzergâhı olmuş.

Ulus devlet politikalarının çizdiği sınırlarda olsa göçmenler sınır tanımıyor.

Bir şekilde huzur aradıkları ülkelere göç ediyorlar.

Avrupa devletlerinin Suriye politikası Türkiye’nin sabrını taşırma noktasına gelince.

Türkiye Avrupa devletlerine öyle olmaz, böyle olur dercesine kapıları sonuna kadar açtı.

Türkiye Avrupa’ya geçiş kapıları sonuna kadar açsa da, ülkemizde bulunan milyonlarca sayıya ulaşmış göçmenler ülkemizden gidecek gibi gözükmüyorlar.

Üstelik Avrupa’ya neden gitsinler.

Bu ülkede hastane bedava, iş, aş bedava, yer, yurt konaklama bedava, çocuk doğurma bedava.

Biber gazı yok, kurşun yok, dayak sorunu yok, çocukta kısıtlama yok, iki, üç, dört eş almada kısıtlama yok.

Avrupa’da çocuk sayıyla, eş bir tane o zaman niye gidecekler.

Türkiye’de göçmenlere sunulan ve verilen hizmet batıda yok.

Türkiye göçmenler için cennet vatan.

Caddeler, sokaklar, evler, komşuluklar, yardımlaşalar, kaynaşmalar, gettolaşmak burada var.

Afganlılar ülkemizde çobanlık yapıyorlar, çiftliklerde çalışıyorlar Avrupa’da bunlara çobanlık mı yaptıracaklar.

Ülke sınırları içerinde Iraklı, Suriyeli her türlü işte bende varım diyor.

Avrupa’da vasıfsız, deneyimsiz, tecrübesiz insanlara kim iş, aş verecek.

Ülkemizde Suriyeli, Iraklı, Afganlı göçmenlere küçük ölçekli sanayi sektörlerinin her alanında çalışma imkânları var.

Avrupa’da küçük sanayi diye bir şey yok, o zaman iş bulma şansları var mı?

Bakın neredeyse bir ay olacak, kapıları açtınız, kaç kişi Avrupa devletlerine geçti.

Gidenlerin ekseri çoğunluğu da tampon bölgesi Yunan zulmü altında bekliyorlar.

Birçokları da yedikleri dayaktan kaçarak geri gittikleri şehirlere tekrar geliyorlar.

Türkiye olarak doğu kapılarını bir açın bakayım kaç milyon göçmen ülkemize geliyor.

Batı her zaman sömürür bunu biliniz.

Batı her zaman zalim, faşist, Hitler ruhlu bunu unutmayınız.

Batı ırkçı, ulusçu kendinde olmayanı, menfaati olmayanı ülke topraklarında beslemiyor.

Bugün sizlere timsah gözyaşları döktüklerine bakmayınız.

Kurt şefkati gösterdiklerine kanmayınız.

Onların parçalayan dişlerini ancak yiyecekleri zaman görürüsünüz.

Avrupa’nın hiçbir yerinde göçmenlere iyi gözle bakılmıyor.

Gazeteler de hemen her gün mülteci sorunu ile ilgili bir haber okumaktayız.

Haberlerin bir kısmı hayatlarını kurtarmak ve insanca bir yaşama ulaşmak için kendilerini tehlikeye atan mültecilerin hikâyelerine yer verirken.

Avrupa devletlerinin mülteci akınını durdurmak için aldığı önlemler

Akdeniz’in, egenin sularında boğulan insanlar ve duvarlarla çevrelenen demokrasiler bunun yalnızca bir mülteci krizi değil, asıl olarak çağdaş toplumların krizi olduğunu gösteriyor.

Son birkaç yılda, hayatlarını kurtarmak için ülkelerinden kaçan Afganistanlı Iraklı, Suriyeli ve daha birçok mültecilerin yine hayatları pahasına Avrupa ülkelerine ulaşmaya çabalayan, insanları durdurmak için sınırlarına duvarlar ve çitler örerek, silahla karşılık vermelerine tanık oluyoruz.

Kapılarda sokulmayan, tampon bölgede her türlü koşulsuzluğa terk edilmiş göçmenler geri Türkiye gelmek zorunda kalıyorlar.

Göçmenler artık bu ülkede misafir değil ev sahibi oldular unutmayınız…