İsrail adlı terör örgütü, insan mezbahasına çevirdiği Gazze’deki soykırıma ara vermeksizin devam ederken, İran ve şürekâsının oynadığı çadır tiyatrosunun bir perdesi daha kapandı.
Katil İsrail, İran’ın vekil örgütü Hizbullah’ın ikinci adamı Fuad Şükür’ü Lübnan’da ve HAMAS’ın siyasî lideri İsmail Haniye’yi Tahran’da kahpece şehit edince, İran ve vekillerinden intikam yeminleri ve tehditler fışkırmıştı.
Aradan neredeyse bir ay geçti. İran ve Hizbullah, futbol deyimiyle, orta sahada top gezdirip durdu. Çok büyük bir intikam saldırısına hazırlandığı havasını yaydı. Bütün dünya, “İran bu gece mi vurur İsrail’i, yoksa sabaha mı bırakır?” diye meraktan kıvrandı.
İran, sanki intikam için bir şeyleri beklermiş intibaını verdi. Gazze’de güya ateşkes için, ABD’nin ittirmesiyle kurulan müzakere masasının sonucunu bekler havalarına girdi. Masadan ateşkes çıkarsa, maksat hâsıl olmuş ve intikama gerek kalmamış numarasına yatacaktı.
NAFİLE MÜZAKERELER
Ama olmadı, masadan bir şey çıkmadı. Zaten bu işte önemli bir tuhaflık vardı: Kavganın bir tarafı olan HAMAS’ın olmadığı bir masada ateşkes müzakerelerinin yapılması… Kimse meselenin bu yanına odaklanmadı. Neticede, Katar’daki müzakereler, ‘havanda su dövme’ kıvamında, İsrail hesabına bir nevi oyalama ve zaman kazanma amacıyla yapıldı, neticesiz olarak sonlandı.
Gelinen noktada İran sessizliğini korurken, vekil örgütü Hizbullah’ın başındaki Hasan Nasrallah, daha önce de yaptığı gibi, tüm dünyayı merak içinde beklettiği açıklamasını yaptı. Sonuç: Orta sahada top çevirmeye devam…
Önceki akşam da Hizbullah İsrail’e 320 füze sallarken, İsrail de 100 uçakla, Hizbullah’ın Lübnan’daki mevzilerine saldırdı. Bir nevi tenis maçı yaptı taraflar.
Bunca füze ve savaş uçağı sortisine rağmen, kaç asker öldürüldü, kaçı yaralandı. Henüz bunu bilmiyoruz. Hizbullah’ın hesaba göre, İsrail’in 11-12 askerî noktası, atılan füzelerin hedefi oldu. İsrail bunu doğrulamıyor.
HELE BİR BAKALIM, OLMUŞ MU?
Ayrıca Hizbullah, intikam saldırısının birinci aşamasının tamamlandığını… Önümüzdeki süreçte istihbarî çalışma yaparak, attıkları füzelerin İsrail’e verdiği zararı tespit edeceklerini… Eğer sonuçtan tatmin olurlarsa, intikamın alınmış olacağını… Yok, yeterli kayıp verdiremedilerse, intikamın sonraki aşamasına geçeceklerini beyan etti.
Tıpkı Nasrettin Hoca’nın, koyunların yününü toplayıp satmak için, dağ yoluna çalı döşemesi gibi. Bu kadar peşin intikamı duyunca, insanın gülesi geliyor.
Bazen düşünmeden edemiyorum: İran ve yancıları, şaka mı yapıyor? Yoksa Müslüman dünya ile dalgasını mı geçiyor? Yahu, davul zurnayla ve önceden haber vererek baskın mı yapılır? Savaş tarihinde böyle bir muharebe tarzı var mı?
Ama oluyor işte. Mesele kayıkçı kavgası olunca, “Servis atıyorum kanka, sıkı karşıla!...” uyarıları eşliğinde saldırı düzenlenebiliyor.
Tabii İran ve vekil savaşçılarının bu ciddiyetsizliği karşısında, ABD ve Batılı müttefiklerinin şakası yok. İran oturduğu yerden gürleyip, intikam naraları attıkça, ABD ve destekçileri, Akdeniz ve Kızıldeniz çevresine savaş gemilerini yığmak için lüzumlu bahaneyi elde ediyor.
İşin daha da vahimi, İran ve Hizbullah’ın boş intikam çığlıkları ile İsrail’in buna karşılık çıkardığı gürültüler arasında, zavallı Gazze’deki soykırım, dünya gündeminin arka sıralarına düşüverdi. Buna rağmen İsrail terör örgütü, her gün 50-100 masum Müslümanı öldürmeye devam ediyor.
GÖSTERİ BİTTİ; DAĞILABİLİRSİNİZ
Kimse boşuna beklemesin; İran ile vekillerinin İsrail’e karşı yapacakları intikam saldırılarının sınırı buraya kadardır. Bundan sonraki muhtemel saldırıları da bugüne kadarkilerden farklı olmayacak. Zira ortada bir danışıklı dövüş, bir çadır tiyatrosu, bir ilkokul müsameresi, velhasıl tatsız-tuzsuz bir gösteri var.
Gösteri şimdilik bitmiştir. Herkes dağılabilir.
Yüzyıllardır hep Sünnî Müslümanlara karşı savaş yürüten ve milyonlarca Müslümanı katleden İran ile vekilleri, bugüne kadar dişe dokunur bir Siyonist, hatta Yahudi öldürmüş değil. Bununla birlikte, sanki Kudüs’ü fethetmek için sefere çıkmış numarasını hiç elden bırakmıyorlar.
Daha da acı verici olan, içimizdeki ‘İslamî hassasiyeti yüksek’ bazı zevatın, İran oradan kükredikçe heyecanlanması ve her an bir şeyler olacakmış hevesine kapılmasıdır. Hatta bu zevatın bazı eli kalem tutanları, “İran’ın ABD ve İsrail’e karşı elinden geleni yaptığını, bu yüzden üzerine fazla gitmemek gerektiğini…” üfürüyor.
İnsan, bazısı büyük gazetelerde köşe sahibi olmuş bu zevattaki tarihî hafızaya (!) ve muhakeme yeteneğine (!) bakınca hayretlere düşüyor.
Devam edin, büyük yazarlar!... İran, önümüzdeki bin yıl içinde Batılılara gereken intikam saldırısını yapar, hadlerini bildirir. Siz de, “Bakın!... Dememiş miydik?...” diye şişinme fırsatını yakalarsınız.