Adil olmak, adalet sistemine halel getirmemek, hem devletin hem de devleti idare edenlerin gücüne güç katar. Aksi halde adalete sarsılan güven, devlete ve onu idare edenlere de güveni sarsar. Siyasi ve uluslararası sebepler bu duygunun dışındadır. “Adaletli Ömer, Ömer-ul Adil” işte bu sebeple olunmuştur. Taşkent’teki ‘Timur Müzesi’ndeki yazılardan birisi de budur. Bu günlerde basına yansıyan “adliyede rüşvet skandalı” ile ortaya çıkan manzara hiç de hoş değil.
Eskiden beri “hakime rüşvet” konusu bazen hazin, bazen de esprili bir şekilde ifade edilir. İki davalı ve davacı kendisinin haklı çıkarılması için davanın hakimine rüşvet verirler. Birisi “yüz lira”, diğeri bir “halı” sözü verir. Hakim ikisine de “tamam” der. Mahkeme günü gelip çatar. Kapıda görünen hakime ilk yaklaşan “hakim bey bizim iş nasıl olacak?” der. Hemen sonra da diğeri aynı soruyu sorar. Zor durumda kalan hakim, “senin yüzüne ne deyim, senin halına ne deyim” der.
Bugünlerde İstanbul adliyelerinden birindeki rüşvet olayını bir savcı/hakim deşifre eder. Şikayette bulunur. Olayın işitilmesi ile birlikte olayı haber yapan yapana, “yayın yasağı” gelir. Bu yasağı yayımlamak isteyene de yasak gelir. “Yayım yasağını yasaklama” haberi işitilir. Bu defa üçüncü defa yayın yasağı gelir. “Yayımı yasaklama kararını yasaklama” kararı verilir. Demek ki iş ciddi. Zaten bilinen, var olan bir gerçektir. Lakin kimi “işim bozulmasın”, kimi “bana ne” diyerek, kimi de “büyükler var” diyerek şikayette bulunmaz. Özellikle FETÖ olayında akıl almaz büyüklükte rüşvet alındığı, hatta borsası kurulduğu söylenir.
Bu olayı öğrenince, silsile halinde yasaklar gelince aklıma şu olay geldi. İmam-ı Gazali, Aristo felsefesini yıkmak için “tehafüt-ül felasife” isimli eserini yazar. Felsefenin yıkılışı demek. Buna karşı anlayıştan cevap yazılır. Gazali buna da “tehafüt-üt felasife” eserini yazar. Felsefenin yıkılışının yıkılışı. Buna karşı yazılan görüşe de yine “tehafüt-üt tehefütül felasife” eserini yazar. Mahkemenin yayını durdurma kararını üç defa durdurması da buna benzemiş. Ancak birincisi haklı iken bugünkü yasak “haksız” olarak yorumlanıyor.
Bunun için “Adalet Saraylarında” adaletsizlikler hayat bulmaktadır. Ne diyelim tarihte bile hiç temiz olmadı ki adalet teşkilatı. O zaman diyelim ki HAKKIDIR HAK’KA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL…