"Fırsatçıları, çürümüşleri, münafıkları, hainleri, üçkağıtçıları ve hırsızları seçen bir HALK, kurban değil tersine İKTİDAR’ın işleyeceği tüm suçlara ortaktır"
GEORGE ORWEL (1903-1950 Yılları arasında yaşamış, İngiliz yazar/gazeteci)
1991 yılında Avusturya-İtalya sınırını oluşturan Güney Alplerde, (ÖTZTAL) günümüzden 5300 yıl önce yaşamış, buzul altında kaldığı için, bozulmadan günümüze kadar gelmiş, adeta doğanın mumyaladığı bir erkek insan cesedi (KADAVRA) bulundu.
Adına, ÖTZI denilen bu ceset Avusturya’ ya getirilip dünyanın çeşitli yerlerinden çağrılan bilim adamları ve getirilen en son teknolojiyle incelendi.
Üstünde kamış benzeri otlardan yapılmış ve sadece mahrem yerlerini kapatan bir süpürge don, ayağında ayı veya başka yaban hayvanı derisinden çarıklar, ok, yay, ok torbası ve oklarının ucunda ve sırt çantasında çakmak taşından ok uçları ile ateş yakmakta kullanılan çakmak taşları vb. bulundu...
Günümüzden ortalama beşbin sene önce Avrupa kıtasında garibim ÖTZİ’ler üstüne ottan, çöpten donlar giyip, sadece birey ya da aile toplulukları halinde ve üstte yok başta yok diyebileceğimiz bir ilkellik içinde yaşarken, bizim de şu anda içinde yaşadığımız COĞRAFYA’da, yani Ortadoğu coğrafyasında, yani MEZOPOTAMYA’da, yani MISIR’da, yani ANADOLU’da yerleşik düzene çoktan geçilmiş, köyleriyle, şehirlerleriyle, şehir devletleriyle beraber toplu yaşama çoktan geçilmişti bile…
Anadolu’da HİTİTLER, Mezopotamya’da SÜMERLER, BABİLLER, ASURLAR, AKADLAR, MISIRDA ise, FİRAVUNLAR dönemi yaşanmaktaydı...
Anadolu’da Mezopotamya’da Mısırda, madenler işleniyor, hububatlar ekiliyor, evcilleştirilmiş hayvanlardan yararlanılıyor, mimari, tıp, astronomi, matematik, fal, büyü ve dinler, inançlar konusunda felsefeler yapılıp, YARADILIŞ ve TUFAN konuları tartışmaya açılıyordu...
İlk okuryazar topluluklara ev sahipliği yapmış, yoğun göçe sahne olmuş, iklimin müsait, tabiatın cömert olması nedeniyle medeniyetlere beşiklik yapmış bir coğrafyadır, ORTADOĞU coğrafyası...
Günümüzden aşağı yukarı dörtbin sene önce Anadolu topraklarında HİTİTLER yaşamaktaydı...
İbrahim, yani bizim İbrahim peygamber dediğimiz İbrahim, bundan 4000 sene önce HARRAN’DAN (Urfa) göçmüş, şimdiki Filistin’ in topraklarında bulunan EL HALİL kentine yerleşmiştir. Bir gece, tanrının sesini duyar;
"İbrahim! Mısır ırmağından (Nil) Fırat ırmağına kadar olan ve içinde Ken, Keniz, Kadman, Hitit, Periz, Refa, Amor, Girgaş ve Yevus topraklarını senin soyuna vereceğim! " (Nil’den Fırat’a, vaat edilmiş topraklar!)
O günden bu güne Ortadoğu bir türlü durulmadı. O günden bu yana savaşlar, katliamlar, ihanetler, adam kayırmalar, adam satmalar, bir türlü bitmedi bu topraklarda... Önceleri din ve toprak kavgasına sahne olan bu coğrafya günümüzde, Enerji, Petrol, Mezhepler, Topraklar ve gene Dinler savaşını da gün be gün yaşamaktadır.
Günde beş vakit adına dualar ettiğimiz, adını taşıdığımız, yetinmeyip çocuklarımıza da adlarını verdiğimiz ve PEYGAMBER dediklerimizin, MUHAMMED hariç hepsinin birer Yahudi önderi ve kralı olduğunu bu güne kadar hiç aklımıza getirmedik...
Yahudi Devleti İsrail, bir Yahudi Şeriatı devletidir... Yani, Yahudi tarihini okuduğunuzda Yahudi dinini, Yahudi dinini okuduğunuzda da Yahudi tarihini öğrenmiş olursunuz...
Hurafe dine dönüştürülmüş, peygamber sıfatı verilen dönemin ileri gelen kralları ya da din adamlarınca da tanrı buyruğu olarak, dinler tarihi belgesine dönüştürülmüştür...
Günümüzde bilhassa 2. dünya savaşı sonrası, SÜNNETLİ YAHUDİLER ve SÜNNETLİ peygamber İSA’nın (JESUS) sünnetsiz müritleri olan Hristiyanlar birlikte hareket etmekte, enerji, petrol, vb. kaynağı olan Arap/İslam coğrafyası ile Fas’tan Pakistan’a kadar ülkemizin de içinde bulunduğu bölgeyi, MEZHEPLER kavgasının içine çekerek yeniden dizayn etme, küçük devletçiklere bölerek yeni haritalar çıkarma çalışmalarını sürdürmektedirler, (BOP)
Tarihte Meşhur ESTER hikayesi vardır; Yahudi kimliğini gizleyerek, o dönemki İran (MED-PERS) Kralının gözdesi olmayı başaran ESTER, hayatı boyunca tüm Yahudileri kollayıp koruyarak, Yahudilerin yeniden devlet olmalarını sağlamıştır. (O dönemde)
Ülkemiz de dahil olmak üzere şu anda Coğrafyamız işgal altındadır. Bizim işgal edilmişliğimiz şu anda sınırlarda olmasa bile, içten devam etmektedir…
Emperyalistler, Kraliçe ESTER olayında olduğu gibi, alavere dalavere yöntemleriyle iktidara adamlarını yerleştirerek hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadırlar...
2020 ye girerken had safhadaki işsizlik, pahalılık, yaşamı çekilmez kılmakta aile birliktelikleri birer birer çözülmekte intiharlar, dükkan kapatmalar konkordatolar kadın cinayetleri olağan hale gelmiş durumdadır. Üretim durmuş, israf alabildiğine artarak devam etmektedir. Suriye meselesi üstümüze kalmış, devlet vergilerle ayakta durmaya çalışmakta, yeni yeni vergiler yaratmaktadır. Büyük iddialarla ŞAİBE’li olduğu tartışılan seçimler de hiçbir şeyi değiştirmemiş hatta SİSTEM değiştirilerek devlet bir kişiye teslim edilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşlar ya satın alınmış, ya lütuf verilmiş halk korkutup, sindirilmiştir. Ülkenin gidişi satın alınmış medyada anlatılanların tamamen tersidir. Kış günü orman yangınları çıkarıp, kaos yaratarak rant peşinde koşulmaktadır. Halkı gerçek gündemden uzak tutmak için Kanal İstanbul gibi, yerli oto gibi yeni yeni gündemler yaratılmakta, gerçekte ülke savrulmakta ve çözülmektedir...
Bizlerin şiarı, ATATÜRK’ün “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” ilkesidir. Bizlerin hiç kimsenin toprağında ve ülkesinde gözümüz yoktur...
Bizler hiç bir halkı rencide de etmeyip, küçük te görmeyiz, yeter ki toprağımızda, ülkemizde gözleri olmasın.
“CENNETLİKSİN BABA!” diyen evlada babanın cevabı: “UMAMIYOM OĞUL!” olmuş… Bizler gene de 2020 için umudumuzu yitirmeyelim. Umalım… Her şeye, tüm olumsuzluklara rağmen, 2020 yılının ülkemiz ve insanlık için hayırlı uğurlu olmasını dileyelim.
YENİ YILINIZI KUTLARIM…
Saygılarımla...