6284 çözüm odaklı mı yoksa pozitif ayrımcılık var mı? Hangi taraf daha mağdur?

Geçtiğimiz ay 6284 sayılı Kanun’a yönelik Resmî Gazete’de bir genelge yayımlanmıştı. Kapsamı genişleyen kanun çözüm odaklı mı olacak yoksa mağduriyeti artıracak mı? Avukat Gülşen Yağcı, Avukat Duygu Falcıoğlu Açıkgöz ve Avukat Dilşad Mete anadolugazete.com.tr’ye önemli açıklamalar yaptı.

ÖZEL HABER: SAMET EKER

6284 sayılı Kanun İstanbul Sözleşmesi’nin oluşturduğu boşluğu doldurabilecek mi? sorusunun ardından 6284 sayılı Kanun’un kapsamı geçtiğimiz ay genişletildi. Karar vericiler ve toplum nezdinde bir görüş birliğine varılabilecek mi, algı değişip şiddet son bulacak mı? Bu ve daha fazlası haberimizde…

“EN ÖNEMLİ UNSUR: HAK VE ADALET”

6284 sayılı Kanun’a yönelik genelgeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avukat Duygu Falcıoğlu Açıkgöz: İki türlü bakmak lazım. Yani toplum aslında genelini ilgilendiren bir konuya bakıyorsunuz çok mağdur olan kadınlar var. Maalesef diğer tarafta mağdur olan erkeklerimiz de olmaya başladı. Bu noktada beyan esaslı gitmek sadece tek tarafın bir beyanıyla değerlendirip, diğer tarafın üzerine baskı unsuru oluşturacak şekilde bir şeylerin kurulması bu noktada diğer tarafı mağdur etmeye başladı. Yani İstanbul Sözleşmesi'nin ortadan kalkması birçok şeyi aslında önünü de açtı. Kadınlara yönelik şiddetin önünü açtı. Ama bir bakıyorsunuz kadınlar tarafından da bunu kullanmaya başlayan oldu. Yani iki ucu çok farklı noktalara giden bir husus olmaya başladı. Toplumda çok fazla şiddete uğrayan kadın olduğunu görüyorsunuz ama bir yandan bakıyorsunuz erkeklere yönelikte şiddet vakaları görmeye başladık. O zaman en önemli unsurumuz hak, adalet değil mi? Eşitlik duygusu ne olacak? Kanıt getirilmesi kadın ve erkek içinde zor olacaktır ama köprü görevi de görebilir.

“DEVLETİN İNANDIRICI OLMASI LAZIM”

6284 sayılı Kanun’un daha kapsayıcı hale gelmesi İstanbul Yasası'nın oluşturduğu boşluğu doldurabilir mi?

Avukat Dilşad Mete: Bu tarz kanunların toplumda tabii ki de uygulanabilirliği devletin birçok etkin elemanlarıyla anlatıldığı takdirde olabilecek bir şey. Ama insanlara en başta toplumun temelinden bunun eğitilerek deklare edilmesi gerekiyor. Bunun için de aynı şekilde dediğimiz gibi diğer bakanlıkların da işin içinde olmalı. Ama en önemli unsur galiba Millî Eğitim Bakanlığı. Çünkü okullarda eğitimle bu ancak insanlara öğretilebilir. Bu kanunun uygulanmasında da bence İstanbul Sözleşmesi'nin ortadan kaldırılması, toplumda çok büyük bir infial yarattı. İnsanların algısını çok fazla değiştirdi. O yüzden de uygulanabilirlik noktasında devletin biraz daha inandırıcı olması gerekiyor. Onu kaldırıp birkaç yıl sonrasında da beyanı kaldırıp, kanıt getirilmesi bu şiddeti uygulayan erkleri, erkekleri veyahut da ebeveynleri biraz daha kendilerine daha fazla hareket alanı olduklarını düşünmesine neden olacağını düşünüyorum. O yüzden bu tarz sözleşmelerin kaldırılması yanlarında birkaç yaptırımla birlikte olduğu takdirde ancak aynı şekilde insanların bunu yapmasını kendisinde alıkoyabileceğini düşünüyorum.

“GENELGE GENEL ANLAMDA KAPSAYICI”

Yayımlanan genelgede dikkat edilmesi gereken ince nüanslar var mı?

Avukat Gülşen Yağcı: Kanunun bir lafı bir de ruhu vardır. Bu anlamda genelgelerin tek başına vasfına baktığınız zaman farklı yorumlanabilir. Ama ülkemizde uygulamada çok ciddi yol kat edildiğini düşünüyorum. KADES uygulaması ve bu tarz uygulamalar önemli ve kurumlarda Aile ve Sosyal Hizmetler’e bağlı kurumlarda çok ciddi takipte. Çünkü biz avukatlar olarak çok farklı davalara bakıyoruz. Kimi zaman geliyor bir erkeğin avukatı oluyoruz. Kimi zaman da bir kadının avukatlığını yapıyoruz. Dolayısıyla her iki tarafı da görebiliyoruz. Bazen yalan beyanlarla, sırf beyan esaslı olduğu için bir erkeğe çok ciddi mağdur edildiğini, haksız yere yargılandığını, iftiraya uğradığını, çocuğunu görmekten mahrum kaldığını görebiliyoruz. Bazen de kadının çok ciddi şiddet, psikolojik, ekonomik, fiziksel şiddet gördüğüne rastlıyoruz. Bu tarz şeylere maruz kaldığını ve herhangi bir şekilde yardım alamadığını da gördüğümüz oluyor. Bu anlamda kanunlar ve genelgeler, yani yasamadan ziyade ben uygulayıcıların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim kanunlarımızda çerçeve kanunu yapılıyor ve altı doldurmaya çalışıyor ama uygulayıcıların tutumları çok önemli. Kadının beyanı esastır hükmünde. Bir dosyaya bakıldığında savcının ya da o kurumdaki kişinin olayı gerçekten inceleyerek hakkaniyete, gerçek noktaya ulaşmak için çaba göstermesi gerekiyor. Bu genelgeye ruhla bakıldığı zaman genel anlamda kapsayıcı bir genelge olduğunu düşünüyorum. Amaç olarak her iki tarafında bir şekilde korunmasını amaçladığına inanıyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri