ÖZEL HABER: GAMZE ERDOĞAN
Teknolojinin kablolarıyla iletişim kurduğumuz bir dünyada, doğayla olan bağlarımızın zayıfladığı ve geleneksel kültürün yavaşça eridiği bir zaman diliminde; Ankara’nın beton yapılarından, Toroslar’ın doğal dokusuna uzanan bir hikâye... Matematikten sanata, kentten köye uzanan bir yolculuk var: Nurhayat Varol’un yolu…
"FOTOĞRAF BENİM İÇİN KENDİMİ İFADE ETMENİN BİR ARACI"
Varol, “ODTÜ Matematik Bölümü’nden mezun olduktan sonra, uzun yıllar bilgi işlem yazılım alanında çalışıp bu alandan emekli oldum. Fotoğraf benim için sadece bir görsel değil, bir arşiv ve kendimi ifade etmenin önemli bir aracı. İlk kişisel sergim olan ‘Gölgemdeki Tutsaklığım’ da bu yaklaşımımın bir yansımasıydı.” dedi.
"KÜBRA TEYZE BANA İLHAM OLDU"
2007 yılında Antalya’nın Ürünlü köyüne taşınan Nurhayat Varol, Toroslar’da yeni bir hayat kurmaya karar verdiğini şu sözlerle dile getirdi:
"Köyde yaşamaya başladığımda, eski yaşam tarzını korumaya çalıştım. Kendi evimi sedir ağacından divanlar ve pamuk yataklarla donattım, dantellerle süsledim ancak, köydeki genç neslin, geleneksel yaşam tarzını benimsemediğini gördüm, hatta yaşlılar bile üretimden uzaklaşmaya başlamıştı."
Varol’un ilham aldığı 83 yaşındaki Kübra Teyze, bu kültürel geçişin belki de son temsilcilerindendi. Kendi yiyecek ve içeceğini üreten, keçileri ve tavuklarıyla ilgilenen, doğayla bütünleşmiş bu güçlü kadın, köy yaşamının adeta simgesiydi. Varol, Kübra Teyze’yi şu sözlerle anlattı:
"Bana ilham olan 83 yaşındaki Kübra Teyze, kendi yiyecek ve içeceğini üreten, keçileri ve tavuklarıyla ilgilenen, güçlü bir kadındı. Ondan ilham alarak 'Kübra: Toroslar'da bir Şakayık' adında bir belgesel çektim."
"TENDEN TELE GELENEKSEL KÜLTÜRÜN KAYBOLUŞU"
Nurhayat Varol, hem doğanın hem de teknolojinin merkezinde durduğu bu geçiş dönemini sanatına yansıtıryor. Varol, geleneksel kültürün kayboluşuna karşı duyduğu kaygıyı, ‘Tenden Tele’ isimli enstalasyonuna aktarıyor. Bu çalışma, dantelleri modern dünyanın kabloları ve teknolojik simgeleriyle birleştirerek geleneksel ile modern arasında bir köprü kurmaya çalışıyor. Varol, “Geleneksel kültürün kayboluşunu ve teknolojinin insanları birbirine yabancılaştırmasını vurgulamak istedim.” diye anlattı.
"BİR BUÇUK YILLIK BİR ARAŞTIRMANIN ÜRÜNÜ"
Uzun süren bir çalışma sonrasında üretmeye başlayan Varol, “Bu enstalasyonun arkasında, lif sanatı üzerine gerçekleştirdiğim bir buçuk yıllık derin bir araştırma süreci bulunuyor. Lif sanatı aracılığıyla geleneksel kültürü ve teknolojinin getirdiği yabancılaşmayı eleştirel bir bakış açısıyla bir araya getirmeye çalıştım. Bildiğiniz gibi, lif sanatı 1950’lerin sonları ve 1960’ların başlarında metal heykellere bir tepki olarak doğmuştu. Ben de bu tarihi köklerden ilham alarak, eserime modern dünyanın iplikleriyle dokuduğum anlamlar kattım" sözleriyle hikâyesini anadolugazete.com.tr okurları için paylaştı.