HAZIRLAYAN; DURSUN ERKILIÇ
Bir Osmanlı subayı olmasının ötesinde; emperyalizme karşı verilen ilk ulusal kurtuluş savaşının önderi; bunu yaparken; Anadolu’yu dolaşıp milli mücadelenin fitilini ateşleyen, tarihin karanlık sayfalarına gömülmek istenen bir milletin kararlı sesini tamim ve kongre kararlarıyla dünyaya duyuran, kuvayımilliye ruhuna ve gücüne inanan, işgal ve savaş koşullarına rağmen Büyük Millet Meclisi’ni toplayan, Kurtuluş Savaşının her aşamasını bu Meclis ile yürüten, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ilk Meclis Başkanımız, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk; çağdaşı tüm liderler ‘çağdışı’ kalırken, görüşleri ile bu gün bile ayakta kalmayı başarmış bir büyük önderdir…
BİRÇOK SÖYLENTİ VE TEVATÜR…
Ata’mızın ölümünün ardındaki sır perdesi, kimisi tevatür birçok söylenti ve söylem doğurmuştur…
Yazıya başlık olarak, “Atatürk öldürüldü” gibi kesin ve keskin bir ifade kullanmamın sebebini, yazı okuyunca anlaşılacaktır…
Konuyla ilgili yazılmış birçok kitap ve makale var ama geniş bilgi ve belgeler için, gazeteci Alev Çukurkavaklı’nın “Seçkin Sınıf Yalanları” kitabına başvurulabilir. Belgelere dayanarak kaleme aldığı ve kitapta yer verdiği “Mustafa Kemal nasıl öldürüldü, kim öldürdü?” başlıklı yazısı, 11 Nisan 2010’da kaleme aldığım yazı dizisine de kaynaklık etmişti.
O yazı ve yazının yararlandığı kaynaklar Atatürk’ün öldürüldüğüne işaret ediyor… Yani, Atatürk’ün ölümü aslında bir cinayet…
***
Yazı dizisini hazırlarken kendisiyle yaptığımız sohbette, 1970'lerden 1987'ye kadar geçen sürede, Mustafa Kemal'in şoförü Pehlivan Fahri diye bilinen Fahri Uçar’la sohbetlerini, ‘sakın ha yazma’ koşuluyla anlattığı anıları hatırlatmış; Fahri Uçar’ın kendisine güvenini, dönemin Yingün Gazetesi İmtiyaz Sahibi olan babası Kemal Bayram Çukurkavaklı ve annesi Fatoş Çukurkavaklı'ya bağlamıştı…
***
Anayurt Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliğini yaparkenki günlerini anlatırken, “2004 yılının Kasım ayında da ATATÜRK'Ü masonlar ÖLDÜRDÜ manşetini çaktım” dediği haber, gerçekten de tam bir gazetecilik başarısıydı.
Bunu laf olsun diye söylemiyorum. O dönemde o gazeteyi çıkaran ekipte bendeniz de editör olarak görev yapıyordum…
ÖLÜM NEDENİ ALKOL DEĞİL
Atatürk’ün ölümünden sonra düzenlenen birinci raporda ölüm sebebi karın içinde sıvı, asit toplanması olarak gösterilirken, ikinci raporda ise alkolle ilgili karaciğer iltihabı neden olarak gösterilmiştir. Bu çelişkiye rağmen Atatürk’e biyopsi de otopsi de yapılmamıştır.
Alkole bağlı siroz olabilmesi için en az 15 yıl süre ile günde en az 3 kadeh alkol alınması gerektiği bilinirken, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmediği, daha sonraki yıllarda da aşırı içki içmediği, karşısındakilere içirdiği söylenmektedir. Salygran (cıvalı ilaç)’ın Atatürk’ün tedavisinde “ajan tedavi ilacı” olarak kullanıldığı, aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ilaçla ağır ağır zehirlenerek öldürüldüğü ortaya çıkmıştır.
Öte yandan Atatürk’ün daha evvel sıtma geçirdiği bilinmesine rağmen karaciğer ve dalağı yıpratan Kinin ve Atebrin gibi ilaçlar bol miktarda kullanılarak ölüm çabuklaştırılmıştır. Sadece 1937 yılında İstanbul Eczanesi’nden Atatürk için 43 kutu kinin ilacının alınmış olması buna iyi bir örnektir.