Bu ‘hayatı’ bir yerden tanıyoruz

Zeki Demirkubuz'un son filmi Hayat vizyona girdi. Geçmişten izler taşıyan hikâye Demirkubuz sinemasında iyi ya da kötü yeni bir dönemi gösteriyor.

ÖZEL HABER - HAKAN KARAKOCA

Zeki Demirkubuz uzun bir aradan sonra yeniden Hayat ile sinemaya döndü. Büyük beklenti yaratan film, Zeki Demirkubuz’un ilk filmini izleyenlerle tüm filmlerini izleyenlerde farklı duygular yaratacaktır.

Yönetmen sinemasının ülkemizdeki öncülerinden Zeki Demirkubuz, kendine ait bir dünya oluşturarak o “ekosisteme” attıklarıyla düşünüldüğünde bugüne kadar birbirine benzer ama tutarlı birçok hikâye anlattı.

Varoluşçuluk ekolünden etkilenen ve filmlerinde sık sık Camus, Dostoyevski izleri taşıyan Zeki Demirkubuz için Masumiyet ve Kader’in sinemasında elbette farklı bir yeri var.

1997 yapımı Masumiyet ve 2006 yapımı Kader, vizyona girdiği dönemlerle kalmamış; Uğur ve Bekir’in hikayesi günümüze kadar tüm çelişkileriyle konuşulmaya devam ediyor. Böylesine güçlü iki film için bir üçleme hissi vermek gerekmiyordu ve bu filme üçlemenin bir parçası demek de zor ancak bir devam filmi izliyor gibiydik.

SIFIRDAN KURGULANAN BİR DÜNYA

Hatta Hicran’ın çizildiği karaktere Masumiyet’teki Çilem’in adını vererek orada büyüyen bir çocuğun hikâyesi anlatılsa bile yadırgamayabilirdik. Ancak sıfırdan bir hikâye gibi kurgulanan dünyada biz Z kuşağının Uğur ve Bekir’ini izledik. Bekir’i Kars’a İzmir’in pavyonlarına hiç bilmediği şehirlerin otellerine taşıyan aşk ne kadar gerçeklerle desteklenmişti, ne kadar gerekçeliydi tartışmalı olabilir ancak Hayat’taki Rıza’nın sebebi o hikâyeye göre hiç yok!

Rıza, fotoğrafını gördüğü ve iki kez yüz yüze gelmesine rağmen konuşmadığı, karakolda yüzleştirseler “bu” diyemeyeceği bir kadının peşinde yollara düşüyor.

Yola çıkarken net bir sorusu var. “Neden?” , “ben sana ne yaptım ki, kaçtın gittin?” Film belki bu soruyu daha güçlü sorsa, sordurabilse Bekir’i aşan bir hikaye olabilirdi ancak bu soruyu da yolda unutuyor ve film başka yönlere doğru akıyor.

Masumiyet ve Kader etkisi tiradlara, konuşmalara kadar hissediliyor. “Bir kadının peşinde şehir şehir dolaşma” tavsiyesini veren dede, Bekir’in sonundan Rıza’yı korumaya çalışıyor. Ama Rıza yani filmin ‘zoraki’ Bekir’i o yolda yürümeye devam ediyor.

Kader filminde Bekir’in otel lobisinde Erkan Can’la televizyona bakarak Masumiyet’i izlemesi burada Hicran ile annesinin her manada dağılmış bir evin oturma odasında televizyonda Kader izlemesi; üç filmi birbirine temas ettiren şeyler ve yarın bir gün Demirkubuz’un da “denk gelmiş” diyemeyeceği acı bağlantılar.

“Gerçek hayatta da böyle olmaz mı?” denebilecek sahneler ise filmde hayli uzun sürüyor. Bir Anadolu şehrinden başka bir Anadolu şehrine giderek fırın açan, bayram namazından gelir gelmez ilk olarak hayattaki tek aile büyüğü amcasını arayan bir karakter yeni aldığı telefon kılıfından bahsedebilir sık sık telefonda ancak hikayede gerçeğe oturtulamayacak birçok şeyin yanında, bu olan gerçeğin telefon kılıfı ile sağlanmaya çalışılmasından başka bir şeye denk düşmüyor.

Bu sebeple 3 saat 15 dakika bu hikaye için hayli uzun.

Oyunculukların tartışılmasından önce yine çizilen/yazılan karakterlerin rafine hali de göze batıyor. Rıza ne yaparsa yapsın, Bekir tekinsizliğinin çok aksine “temiz yüzlü” günün sonunda da “tercih edilebilecek” biri gibi kalıyor. Hicran da hiçbir zaman bir otel odasında sinir krizleri geçirerek bir erkeği dövecek kadar güçlü görünmüyor. İkisi de kırılmış, kırılgan karakterler.

SOKAKLA MESAFELİ...

Karakoldaki polisten, taksideki Adanalıya kadar aksanı bile olmayan Türkçe de karakterlerin ve Demirkubuz’un sokakla mesafesine işaret ediyor. Haftada bir gece halı saha maçlarına giden, Beşiktaş maçları söz konusu olduğunda Dostoyevski’ye bile söven Zeki Demirkubuz, hâlâ o sokakta ancak Hayat ve karakterleri sokağa inmemeyi tercih etmiş.

Halbuki Hicran’ın evinde kullanılan televizyon, sık sık bu insanlar sizin aranızdan diyor. Ailenin dağınık hali, büyük şehire ‘kaçıp’ eve dönen kızın kapalı televizyon ekranına yansıması; “bu TV’lerdeki, Müge Anlı’daki insanlar işte bunlar” diyor. “Bunlar sizden biri, komşunuz belki de” diyor. Ama sadece bunu sembole, imgeye indirmiş olarak söylüyor. Kader’de babasının dükkanındaki Bekir için böyle bir imgeye hiç gerek bile yoktu. Bekir bizim mahalledeki o ne yapacağı belli olmayan biraz korkak, biraz tekinsiz, babasının kanatları altındaki komşuydu.

Filmde en doğru çizilen karakter Cem Davran’ın Orhan karakteri oldu. Masumiyet ve Kader’de Uğur ve Bekir’in hayatındaki dev gölge Zagor’un adı da Orhan’dı. Bir gönderme aramak ve bağlantı kurmak zor. Çünkü Rıza’da Bekir’deki gibi bir aşka rastlamak kolay değil. Bir ‘neden’ arayan genç gibi lanse ediliyor daha çok. Vesikalıkla önceki iki filme de benzerlikler olsa da bize o geçmiyor en azından.

Orhan 50 yaşlarında, çocuğu olan Hicran’dan sevgi olmasa bile en azından saygı bekleyen bir karakter. Ve özgüvensizliğini biz olanca şiddetiyle hissediyoruz. Paranoyalarına hak veriyoruz, hatta yemek sahnesinde Hicran’ın yan masadan bir gençle bir şeyler yaşayacağına ondan daha fazla eminiz. Ovacık’a gitme hayali, Kavafis’ten okuduğu şiir, Orhan’ı gerçeğe en çok yaklaşan karakter yapıyor.

Zeki Demirkubuz’un aşk tanımı hayatta durduğu yerden ve çok içten, "Aşk; kendine dönük olarak acı çekmek, ötekine dönük olarak acı vermek arzusu taşır" diyor.

Hicran ve Rıza’da bu var mı? Hicran’ın ötekisi Rıza mı? Bunlara net bir şey söyleyemiyoruz. Tünelde, tünelin sonundaki ışığı bize göstermeden umutla ve “aşk işte” dememizi bekleyen, dünyaya yeni bir umut olarak bir bebeğin gelme ihtimali ile çıkıyoruz filmden.

UMUDA EN ÇOK YER VERDİĞİ FİLM...

Film Zeki Demirkubuz filmografisinin belki de umuda en çok yer veren filmi. İşlemediği cinayetlerden yargılanan, sevilmediği kadınların peşinden Kars’a giden, bir otel odasında yemekte tüm ezilmişliğini kusan, kaybolan para yüzünden ölümle yüzleşen karakterlere uzak iki karakter Hicran ve Rıza. Onlar da acı çekti ama o kadar temizdi ki her şey ekrandan üzerimize bir şey sıçramadı.

Zeki Demirkubuz’dan ilk kez bir film izliyorsanız bu yol size dokunmayacaktır ama Masumiyet ve Kader’i arka arkaya izleme ritüelleri yapan Demirkubuzcular için Hicran ve Rıza başka bir sinema evreninin insanları olarak kalıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri