DASK, kanunun verdiği bu yükümlülük doğrultusunda, 6 Şubat depremlerinin ardından sigortalıların tazminatlarına bir an önce kavuşması ve mağduriyetlerinin giderilmesini öncelik olarak belirlediğini ifade etti. Açıklamada, bu süreçlerin en hızlı, kolay ve efektif şekilde ele alındığı ve tüm işlemlerin mevzuata, kanuna ve kaidelere uygun olarak, sigortalılara eşit şekilde yürütüldüğü vurgulandı.
SİGORTA BEDELİNİN TESPİTİ VE POLİÇE LİMİTİ
DASK, sigortalıların ödedikleri primler karşılığında deprem sonucu oluşan hasarları, mevzuatın öngördüğü şekilde poliçe limiti ile sınırlı olarak ödemekle yükümlü olduğunu belirtti. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları A-4 maddesi gereğince, sigorta bedelinin her halde azami teminat tutarından çok olamayacağı belirtildi. Bu düzenleme ile, Zorunlu Deprem Sigortası poliçesinin rayiç değer esaslı bir sigorta olmadığı ve zeyilname düzenlenmeksizin ek prim alınmaksızın değişen tarifeye göre otomatik ödeme yapılmasının mümkün olmadığı ifade edildi.
YARGITAY KARARI
Yapılan itirazlar sonucu konu üst karar mercii olarak Yargıtay'a taşındı. Yargıtay, konunun esasına ilişkin emsal bir karar (2023/1340 E. 2024/5473 K.) alarak, DASK'ın sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğuna hükmetti ve Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti tarafından alınan kararı bozdu. Böylece Bölge Adliye Mahkemelerinin (İstinaf), DASK’ın ek prim alınmaksızın güncel tarifeden ödeme yapamayacağı ve tazminatın poliçe bedeli ile sınırlı olduğuna dair verdiği emsal kararının ardından aksi görüşlerin hukuki dayanağı olmadığı kesinleşmiş oldu.