ÖZEL HABER: GÜNSU ÖZMEN
Usta Foto Muhabir Hamza Şahin, o dönemde genç bir foto muhabiri olarak Sivas'ta bulunuyordu. Olayların yaşandığı gün, Sivas'ta olan ve o anlarda çektiği fotoğraflarla tarihe tanık eden Şahin, 31 yıl sonra, o gün yaşadıklarını anadolugazete.com.tr'ye anlattı.
MESLEĞE NASIL BAŞLADINIZ? NERELERDE ÇALIŞTINIZ?
1980 yılında başladım ama önce Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’ne (AFSAD) gittim zaten lisedeyken fotoğraf çekiyordum. Harçlık çıkartmak için okulda fotoğraf çekiyordum. Buradaki basın kuruluşlarında karanlık odada çalışmaya başladım. Sonra haftalık dergilere geçtim. Sivas'ta iken Ekonomi Politika ’da (EP) çalışıyordum. Milliyet Gazetesi’nin bünyesinden çıkan bu Ekonomi Politika Dergisi’nde çalışmaya başladım. Milliyette çalışırken askere gittim. 2 aylık kısa dönem askerlik yapmıştım ama geldiğimde dergi yayınına son vermişti. Dönünce işsizdim. O zaman Kanal D'de yeni kuruluyordu. Dergi ekibini Kanal D'ye aldılar ama beni almadılar. Günaydın Gazetesi vardı o zamanlar temsilcisi rahmetli Tayyar Şafak’tı, o da ‘Gelsin başlasın’ demiş bende gittim görüştüm. Aralığın son haftasıydı, ‘Yılın başında da sigortanı başlatırız’ dedi. Basın kartı için de sigorta önemliydi. Günaydın Gazetesi’nde 3 yıl çalıştım. Buradan sonra 3 ay kameramanlık yaptım. O arada Anadolu Ajansı’na bir müracaatım oldu. Emekli oluncaya kadar Anadolu Ajansı’nda çalıştım. Emekli olduktan sonra 3 sene daha başka bir yerde çalıştım. Bu meslekte 35 yıl çalıştım.
ETKİNLİKLERİ ÇEKMEYE Mİ GİTTİNİZ?
Pir Sultan Abdal Derneği'nin o dönemki başkanı Ali Balkız vardı. Bir yerde karşılaştık, o ‘2 Temmuz’da bir etkinliğimiz var, 1 Temmuz'da Ankara'dan Sivas’a gideceğiz otobüsle, sen de gelir misin?’ dedi. Ben temsilciyle bir konuşayım dedim anlattım etkinliği yöneticime, perşembe günü gidilecek o da ‘Perşembe günü akşama kadar zaten çalışıyorsun. Derginin işi kalmıyor. (Genellikle Ankara’da perşembe akşamı derginin işi biterdi) Ankara'nın yapacağı bir şey yok, hafta sonuna da denk geliyor. Sen git çek gel, arşivlik fotoğrafımız olsun elimizde’ dedi. 3 otobüs gece Kızılay’dan Sivas’a gittik.
OLAYLAR NASIL BAŞLADI?
Sabah otele yerleştik kahvaltı ettik derken, etkinlikler de başladı. Akşama kadar Hasret Gültekin ve diğer sanatçıların konserleri oldu. Sonraki gün öğlen Banaz’a (kalan iki gün etkinlikler burada devam edecekti) geçilecekti. Öğlene kadar Buruciye Medresesi’nde yazarların ve şairlerin imza töreni vardı. Bu medresenin yanında da bir cami vardı. Cumadan çıkanlar da bize ve etkinliktekilere biraz ters bakıyorlardı. Yerel bir muhabir bana ‘Abi, dün bildirdi dağıtıldı. Bugün olaylar çıkabilir. Benim yazdığım haberi kullanmadılar. Oturdular kendileri yazdılar haberi’ dedi. O gazetelerin manşetlerinde de hep ‘Müslüman Mahallesinde Salyangoz Sattırmayız’ başlığıyla yayımlamışlar. Sivas'taki yerel gazeteler öyle yapmış. Ben de hiç olay çıkacağını tahmin etmiyorum, pek de önemsemedim. Ne olabilir diye düşündüm ama şimdi çocuğun söylediği o cumadaki kalabalık, bakışlar örtüşüyordu. Cuma bitti. İnsanlar otele doğru bağırış çağırış koşmaya başladı. Kalabalık gittikçe arttı. Ben de baktım olaylar çıkacak otele koştum. Bir otelin önüne gidiyorum. Bir Kültür Merkezi’nin oraya gidiyorum. Ondan sonra kültür merkezinin önüne gittim. Orada Âşık Veysel ve kangal köpeği heykeli vardı. Bir baktım heykeli kırmışlar. Meydana, valiliğin önüne geldim. Orada bir daha baktım heykeli kökünden sökmüşler. Koştura koştura otele gidiyorlardı. Koştum arkalarından ama yetişemedim.
Polis, PTT’nin olduğu caddeye barikat kurmuş oradan otele geçiliyor ama PTT'nin olduğu kaldırımın taşları sökülmüş, öbek öbek yığılmıştı oraya. Sanki böyle kaldırım çalışması varmış gibi göstermişler. O taşlar da baya iri taşlardı, elleriyle atacak hale getirip küçültmüşlerdi. O taşları da ne için kullandıkları sonradan anlaşıldı. Bir organizasyon vardı.
Orada Gaziantep'te savcılık yapan bir huhukçuyla tanıştık. O bildiri Gaziantep'te de dağıtıldı. Ben soruşturma açtım ama kimin dağıttığı tespit edilemedi demişti. Bir de şehir dışından otobüslerle insanlar getirilmiş.
KARAMOLLAOĞLU O DÖNEM BELEDİYE BAŞKANI MIYDI?
Evet…Temel Karamollaoğlu o dönem Sivas Belediye Başkanı’ydı. Zabıtalar ve etrafındaki korumayla oraya gelip kalabalığı sakinleştirmeye çok çalıştı ama o kalabalık barikata hücum ediyor, barikat biraz daha geri gidiyor. Öğle namazından hava kararıncaya kadar bu durum böyle gitti.
Ben otele yaklaşmak istiyorum fakat polis barikatını geçemiyorum. Hava kararıyor otele ulaşmak için alternatif yollara bakayım dedim. Boş bir sokak buldum. Oradan otelin olduğu sokağa indim. O arada jandarma havaya ateş açtı ama öyle böyle değil yani kurşunları saydırdı. O kalabalık benim üstüme doğru gelmeye başladı. Otelin önüne arabaları deviriyorlar. Devirdikleri arabaların depolarındaki benzini alıyorlar. Tam bu arada itfaiye gelip siren çalarak geliyor. Kalabalık kaçışıyor. Bende ‘Niye kaçıyorsunuz?’ diye sordum. ‘Bizim üstümüze boyalı su sıkılacak sonra da tek tek bizi toplayacaklar sokakta’ dediler. Demek ki tembihlenmiş yani boyalı suyu itfaiye niye sıksın. Haberleri var ki itfaiye kaçın demişler.
SİZİN FOTOĞRAF ÇEKMENİZE NASIL İZİN VERDİLER?
Ben polisin yanındayım. Kimisi diyor ki niye fotoğraf çekiyorsun? Kimisi diyor ki ‘Abi aman dikkat et hep gazetecilerin makinesini kırdılar? Kimisi ‘Abi sen nereden geldin?’ diyorlar. Ben Ankara'dan geldim deyince, ‘TRT mi abi diyorlar’. Evet, TRT diyorum, gazeteyi hiç karıştırmıyorum çünkü diklensem, anlatmaya çalışsam bir sürü fotoğrafım heba olacaktı. Bunun üzerine ‘Abi TRT’denmiş dokunmayın ‘ deyip beni koruyanlar oldu.
O esnada oteli tutuşturdular. Otel yanmaya başladı. Benim oraya gitmem lazım ama oradan gidemiyorum. Çevreyi dolandım. Tam ben otele doğru yaklaşırken jandarma ateş etti ve o kalabalık benim üstüme doğru sel gibi geliyor. Ben hemen kendimi duvarın arkasına attım. O kalabalık gitti. Otelin önü boşaldı. Orada sadece itfaiye, polis ve asker kaldı. Otele yaklaştım. Baktım yukarıda itfaiye merdiveni uzatılmış. 3 kişi aşağı doğru iniyor. Birisi Aziz Nesin’di.
Koşarak gittim fotoğraf çekiyorum. Bu arada biri ağza alınmayacak küfürler ediyor... Cafer Erçakmak’mış. Belediye Meclis üyesiymiş. İtfaiye erleri “başkanım” diye hitap ediyor. ‘Yapma başkanım, etme başkanım’ diyorlar ama o Cafer Erçakmak, Aziz Nesin’e ağza alınmayacak laflar ediyor. ‘Öldürün onu, kâfir’ küfürlerin biri bin para…
Daha sonra Cafer Erçakmak’ın elinden itfaiye sırığını aldılar. Aziz Nesin itfaiye aracının üzerine kadar geldi ama orada bir arbede oldu tekme tokat. O arbede de Aziz Nesin aşağı düştü. Bir adam kucakladı. Allah'tan bir kare Cafer Çakmak'ı elindeki itfaiye sırığı ile çektim. Ama o fotoğraf hiçbir yerde kullanılmadı. Ne oldu bilmiyorum?
Aziz Nesin’i bir ambulansla alandın çıkardılar. Bu arada oteldekileri karga tulumba sırtlayıp sırtlayıp götürüyorlardı, onları çekmeye başladım. Benim gördüklerimde çok yanık yoktu, yüzlerinde isler vardı. Tanıyabildiklerim vardı. Arkadaşım Asaf Kocak vardı, rahmetli. Uğur Kaynar ve diğerleri…. Ben onların baygın olduğunu düşünüyordum. Ölmüş olabilecekleri hiç aklımın ucundan geçmiyor. Çünkü Aziz Nesin, yaşlı başlı adam çıktıysa onlar da baygındır diye düşünüyorumdum.
O esnada itfaiye erleri, ‘Artık içeride kimse kalmadı, herkes çıktı’ dedi. Duvarın üstünde bir asker oturuyordu yanına oturdum asker ‘eğer bize emir verselerdi biz bunların tozunu atardık’ dedi. Dört kere jandarmayı emirle geri çekmişler. Valinin emirleri hiç yerine getirilmemiş mesela. Vali etkinliklere de gelmişti.
“GERÇEKLE HASTANEDE KARŞILAŞTIM”
Hastaneye gitmlek üzere taksiye bindim.En yakın SSK hastanesi vardı oraya gittik. Acil serviste gördüklerime inanamadım. Dörderli üç sıra yapmışlar. Cesetleri yatırmışlar.. şok oldum. Doktor, ‘Bunların fotoğrafını çek de aileleri gelsin alsın’ deyince ben fotoğraf çekmeye başladım ama çok çekemedim. Gerçekle hastanede karşılaştım. On ikisini birden gördüm. Asaf orada Hollandalı kızı orada, Uğur orada ve yanılmıyorsam Hasret Gültekin'de oradaydı. Doktora ‘Bu insanlar öldü mü?’ diye sordum… İnanamıyordum!.
Bir de üniversite hastanesine gittim ama girmek mümkün değildi. Aziz Nesin’i oraya götürmüşler.
Ne yapayım diye düşünürken Ankara'ya dönmem lazım dedim ve Ankara'yı aradım. Dedim ki ‘Ben geliyorum’. Bana ‘Gelme, orada kal dediler. ‘Kalacak bir şey yok ki’ o da ‘Ekip geliyor’ dedi. ‘Ekip gelinceye kadar otobüse biner oraya gelirim, hiç olmazsa filmleri yıkarım’ dedim. Gazeteye geçtim, bir sürü makara vardı hangisinde ne fotoğrafı var bilmiyordum. Yıkamaya başladım. İlk makarada Aziz Nesin’in merdivenden iniş fotoğrafı çıktı.
Cafer Erçakmak ile Temel Karamollaoğlu o kadar birbirine benziyor ki, sanki ikizlermiş gibi. Bir de itfaiyenin üzerinde başkanın diye hitap ediyorlar. Öbür tarafta da halkı sakinleştirmeye çalışan birisi var. O fotoğraf başkan diye yazıldı. Milliyet Gazetesi fotoğrafı değerlendiremedi. Aziz Nesin merdivenden iniş fotoğrafını ilk sayfada değil içeride kullandı.
Sonra tekzip ettiler. Haberde Belediye Başkanı diye yazıyordu ya Cafer Erçakmak, belediye meclis üyesiymiş. Tekzip etti ama Milliyet Gazetesi, ertesi günkü baskında ikisinin fotoğrafını yan yana koyarak (sakal kesimleri aynı takım elbiseler aynıydı) yayınladılar.
CAFER ERÇAKMAK SONRA YAKALANDI MI?
Cafer Erçakmak, hiç yakalanmadı da yargılanmadı da. Rahmetli Tayyar Şafak, Cafer Erçamak ile ilgili yazı yazmıştı. Güya ‘o gece Sivas’tan bir arabayla Mersin Silifke Taşucu’na gidiyorlar. Oradan bir tekneyle de Kıbrıs'a geçiyor’diye. Oysa adam hep Sivas’ta yaşamış. Sivas’ta bir karakol yakınında ölüyor, başka bir isimle defnediliyor ve sonra da yakınını kaybeden aileler haberini alıyorlar. Mezarını açtırıyorlar. Cafer Erçakmak çıkıyor.
BU FOTOĞRAF YABANCI BASINDA DA ÇOK İLGİ GÖRMÜŞTÜ. HANGİ YAYIN ORGANLARINDA KULLANILDI?
Aziz Nesin dünyaca tanınmış bir yazar olduğu için çektiğim fotoğraflar Milliyet Gazetesi tarafından, o dönem Gökşin Sipahioğlu’nun sahibi olduğu, merkezi Paris’te bulunan Sipa Press’e satıldı. Bu sayede bütün dünya gazeteleri bu fotoğrafı kullandı. Ayrıca bu fotoğraflar daha sonra Türkiye’deki birçok gazetenin manşetinde de kullanıldı. Birçok televizyon kuruluşu, bu olayla ilgili çekilen belgesellerinde bu fotoğraflara yer verdi. Artık her yıl dönümünde bu yaşanan olayla ilgili yapılan haberlerde bu fotoğraflar hala kullanılıyor. Bu fotoğraflar, çok sayıda ödül de getirdi bana. Özellikle Sabah Gazetesi’nin İzzet Kezer adına düzenlediği yarışmada birincilik aldım. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nde (TFMD) bu fotoğraflara özel ödül verdi. Bu olayla ilgili yapılan çok sayıda televizyon programlarına da davet edildim.