Lozan Barış Anlaşması'nın 100. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen kutlama programında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "Bizi Lozan’da siyasi ve diplomatik zafere götüren yolun en başında da Atatürk ve İnönü arasındaki kardeşlik hukuku gelmektedir. Ülkemizin bugün içinde bulunduğu zor zamanlardan, Atatürk ve İnönü arasındaki kardeşlik hukukundan aldığımız ilhamla çıkabiliriz." diyen Kılıçdaroğlu, "Herkesi kardeş kılarak, kimseyi dışlamadan ve ötekileştirmeden çıkabiliriz. 100 yıl önce Atatürk ve İnönü arasındaki kardeşlik hukuku ile ulaştığımız zaferin bir benzerine, kardeşlerimizin sayısını çoğaltarak ulaşabiliriz” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Farklı bir konuşma yapacağım. Huzurlarınızda öncelikle değerli İnönü Ailesi’ne sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İnönü Ailesi, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan bir aile değildir. İnönü Ailesi, aynı zamanda alçak gönüllülüğün, vatanseverliğin, Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir ferdinin mutluluğunu, refahını, huzurunu gözetir olmanın seçkin bir örneğidir. Biz, İnönü Ailesi’ne baktığımızda, Osmanlı’dan günümüze savaş meydanlarından anlaşma masalarına, fabrikalara, eğitim kurumlarına, ülkemizin sosyal, siyasal, kültürel kalkınmasına bahşedilen bir ömrü görürüz. İsmet İnönü, sevgili eşleri Mevhibe İnönü, evlatları, torunları, torun çocukları; İnönü Ailesi’nin her bir ferdi, bu güzel vatan için fedakarlıkla geçen bir ömrün sahipleridir. Sizlere, yani İnönü Ailesi’ne şahsım, partim, adına şükranlarımı sunuyorum.
Bizzat Nutuk’ta anlatıldığı şekliyle temmuzun ortalarında Lozan Konferansı sona erer. İmza töreni öncesi taraf ülkeler, başkentlerine varılan mutabakatın detaylarına ilişkin bilgilendirmelerde bulunurlar. İsmet İnönü de dönemin başbakanı Rauf Bey’e, 16 ve 17 Temmuz 1923 tarihlerinde, anlaşmanın detaylarını içeren raporları iletir. Ancak Rauf Bey’den olumlu veya olumsuz bir yanıt gelmez. Bu gelişme üzerine İnönü, Mustafa Kemal Atatürk’e, mevcut hükümetin sessizliğine ilişkin üzüntüsünü içeren bir telgraf çeker. Telgraf, şu cümlelerle bitmektedir: ‘Hükümetten teşekkür beklemiyoruz. Yaptığımız işlerin eleştirilmesi ulusa ve tarihe bırakılmıştır.’ Atatürk, Nutuk’ta, İnönü’nün üzüntüsüne şu satırlarla hak verir: ‘Büyük ve tarihsel sorumluluk yüklenerek imzasını kullanacak olan kişinin ne denli bir güçlük içinde olacağı düşünülürse İsmet Paşa’nın üzüntüsünü ve acı duymasını haklı görmek gerekir.’ Ve Atatürk, İnönü’ye şu telgrafı yollar: ‘Kazandığınız başarıyı en sıcak ve içten duygularımızla kutlamak için, usul gereği, anlaşmanın imzalandığını bildirmenizi bekliyorum, kardeşim.’ Bu telgraf, İnönü’yü oldukça rahatlatmıştır. Atatürk’e şu yanıtı gönderir: ‘Her dar zamanımda Hızır gibi yetişirsin. 4-5 gündür çektiğim azabı düşün. Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim. Pek sevgili kardeşim, aziz şefim.’
"LOZAN ANLAŞMASI, TÜRK TARİHİNDE BİR DÖNÜM NOKTASIDIR"
Nutuk’tan devam edelim. Atatürk, Nutuk’ta; ‘İsmet Paşa, 24 Temmuz 1923 günü anlaşmayı imzaladı. Kendisini kutlama zamanı gelmişti. O gün şu telgrafnameyi yazmıştım: ‘Ulusun ve hükümetin yüce kişiliğinize vermiş olduğu görevi başarı ile sonuçlandırdınız. Ülkeye yararlı sıra sıra işlerle örülü olan ömrünüzü bu kez de tarihsel bir başarı ile taçlandırdınız.’ Yine Atatürk’ün sözleri ile aktarmak gerekirse ‘Lozan Anlaşması, Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk Devleti için siyasal bir zafer oluşturan bu anlaşmanın Osmanlı tarihinde eşi yoktur. Bu antlaşma, Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir.’
Demek istediğim; evet, Lozan, bir diplomasi zaferidir. Evet, Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir. Evet, Lozan, Sevr ile tamamlandığı düşünülen bir suikastın sonuçsuz bırakılmasıdır. Ama aynı zamanda, bizi Lozan’da siyasi ve diplomatik zafere götüren yolun en başında da Atatürk ve İnönü arasındaki kardeşlik hukuku gelmektedir. Atatürk ve İnönü, aralarında kan bağı olmaksızın, son derece içten ve samimi bir şekilde birbirlerini kardeş kabul etmişlerdir. Bir tarafta Atatürk’ü en sıkıntılı dönemlerinde kendisine Hızır gibi yetişen biri olarak değerlendiren İnönü, diğer taraftan İnönü’yü ‘Ülkeye sıra sıra yararlı işlerle örülü bir ömür’ olarak nitelendiren bir Atatürk.
Elbette kardeşler arasında zaman zaman tartışmalar, fikir ayrılıkları olur. Atatürk ve İnönü arasında da oldu, biliyoruz. Ama bu iki isim, Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Atatürk ve onun devrimlerinin ve ilkelerinin yılmaz savunucusu İnönü, aralarında her ne yaşanmış olursa olsun kardeşliklerine hiç ama hiç gölge düşürmediler. Lozan, benim için bu bağlamda da önemlidir, değerlidir.
“ARALARINDA KARDEŞLİK HUKUKU VE DERİN GÜVEN OLMASAYDI LOZAN’DAN BAŞARI İLE ÇIKAMAZDIK”
Atatürk için yapılan Anıtkabir’de, karşı karşıya, birbirlerine selam verircesine yatışları, dönemin koşullarının bir sonucu değil. İki kardeşin ayrılmazlığının, birbirlerinden ayrı düşürülemez oluşlarının anlamlı bir sonucudur. Aralarında, andığım kardeşlik hukuku ve derin güven olmasaydı Lozan’dan başarı ile çıkamazdık. İnönü, dönemin diplomasisinin önemli aktörleri karşısında Atatürk’ün kendisine duyduğu güven ile oturmamış olsaydı, arzu edilen başarıyı yakalayamazdı. Ancak İnönü de Atatürk’ü yanıltmadı. Savaş meydanlarında kazandığı tecrübe ile oturduğu ve son derece titiz bir diplomatik ve siyasi müzakereci olduğunu gösterdiği Lozan masasından başarı ile kalktı. Bu sayededir ki Atatürk, Ankara’da daha da güçlendi.
Yeniden başa dönecek olursak; Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri elbette Milli Kurtuluş Savaşı, TBMM ve Lozan Anlaşması ile birlikte atılmıştır. Elbette bu temellerin atılmasında Mustafa Kemal’in eşsiz dehası ve yol arkadaşlarının fedakarlıkları, kararlılıkları ve vatanseverlikleri vardır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli olan Milli Mücadele’nin, TBMM’nin ve Lozan Anlaşması’nın temellerinde de çok az ülkeye nasip olmuş bir dostluk, bir kardeşlik hikayesi vardır.
Bu bağlamda, ülkemizin bugün içinde bulunduğu zor zamanlardan, Atatürk ve İnönü arasındaki kardeşlik hukukundan aldığımız ilhamla çıkabiliriz. Herkesi kardeş kılarak, kimseyi dışlamadan ve ötekileştirmeden çıkabiliriz. 100 yıl önce Atatürk ve İnönü arasındaki kardeşlik hukuku ile ulaştığımız zaferin bir benzerine, kardeşlerimizin sayısını çoğaltarak ulaşabiliriz. Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi olan Lozan Anlaşması’nın imzalandığı 24 Temmuz’un bayram olarak kutlanması gerektiğini de düşünüyorum. Bu duygularla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Atatürk’ün kendisine duyduğu güvenle Lozan’daki masadan başarı ile kalkan İsmet İnönü’yü, milli mücadelenin kahramanlarını ve tüm şehitlerimizi şükran ve rahmetle anıyorum.”