DEĞERLENDİRME: DURSUN ERKILIÇ
Kendi adıma söylüyorum: CHP’nin 38. Olağan Kurultayı beklentilerin aksine huzurlu bir ortamda gerçekleşti.
13 yıldır genel başkanlık koltuğunda oturan Kemal Kılıçdaroğlu, ikinci tura kalan seçimin birincisinde ‘geride kaldı’; ikincisinde hezimete uğradı… Birkaç cümle ile değineceğim…
BİR SEÇİMİN BAŞINA GELENLER…
Ancak öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Biliyoruz, ‘zurnada peşrev olmaz’ ama zurnanın ‘zırt’ dediği yerde de sorun yaşanır!
Demek istediğim şu: 6 Mayıs 2019’da, saat 19:26’da ekranlara yansıyan ‘son dakika haberi’ diyordu ki; “Yüksek Seçim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ve yenilenmesine karar verdi. 4’e karşı 7 oy ile alınan karar, sandık kurullarının oluşumundaki usulsüzlük iddiasına dayandırıldı. İstanbul’da ‘yeniden’ seçim, 23 Haziran’da yapılacak.
O SEÇİMİN SONUÇLARI OLDU…
O seçim yapıldı. Şu andaki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart’taki yerel seçimlerde rakibi Binali Yıldırım karşısında 13 bin 729 oy fazla alarak yarıştan galip çıktı. Sonra, YSK yukarıdaki kararı aldı ve yeniden seçim yapıldı. Oy farkı bu defa, 806 bin oldu. Nokta.
Seçim sonucu oluşan fark, o dönemde zaten popüler olan İmamoğlu’na ‘uçan halı’ gibiydi. Ayağının yere basması zaman aldı!
CHP KURULTAYINDA NE OLDU?
CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nda genel başkan seçimi ikinci tura kalırken; 1366 kayıtlı delegenin 682’si Özgür Özel’e, 664’ü Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdi. İkinci tur seçim sonucuna göre; Özgür Özel 812 oy alarak CHP’nin yeni genel başkanı oldu. Kemal Kılıçdaroğlu ise 536 oyda kaldı.
BUNUN YANSIMALARI OLUR (MU?)
38. Olağan Kurultay sona erdi diye CHP içindeki tüm sorunlar bitecek değil elbette. PM başta olmak üzere yetkili kurullarda yer alacak isimlerin belirlenmesi yeni Genel Başkan Özgür Özel’in çalışma ortamının nasıl olacağını da ortaya çıkaracak. Seçimin ikinci turunda İstanbul’u büyük fark atarak kazanan İmamoğlu’nun havası, aynı şekilde, 18 olan oy farkını 276’ya çıkaran Özgür Özel’de de görülebilir mi? Değişim hareketini başlatarak yol açan, Divan Başkanı olarak işi kolaylaştıran İmamoğlu’nun, “Hiçbirimiz koltuklarımızın sahibi değiliz” sözü, günü gelince emanetin teslimi anlamına mı geliyor? Ve böyle mi olur ya da olacak?