Öğretmenler çelik yelek ve kanlı önlükler ile Ankara'da eylemdeydi

Ankara’da, meslektaşlarının katledilmesinin ardından iş bırakan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı önünden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yürüdü.

ÖZEL HABER: GAMZE ERDOĞAN
FOTOĞRAFLAR: ALİ DEMİRASLAN

Eğitim sendikaları, öğrencisi tarafından öldürülen İbrahim Okutgan için Ankara’da buluştu. ‘Öğretmenlere yönelik şiddet ve itibarsızlaştırma politikaları’nı protesto eden meslek örgütleri Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Meclise yürüdü.

Ankara'da binlerce eğitim emekçisi, "Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz" diyerek Milli Eğitim Bakanlığı önünden TBMM'ye yürüdü. Tüm Türkiye'de Öğretmenler iş bırakma eylemini gerçekleştirerek alanlara çıktılar.

KIZILAY VE ATATÜRK BULVARI'NDA YILLAR SONRA KİTLESEL EYLEM YAPILDI

Ankara'da son yılların en kitlesel katılımının olduğu yürüyüş boyunca öğretmene yönelik şiddetin sona ermesi yönünde sloganlar atılırken, öğretmenlerin can güvenliğinin sağlanması talep edildi. Uzun yıllardır eylemlere kapalı olan Kızılay Meydanı ve Atatürk Bulvarı da yapılan yürüyüşle kitlesel bir eyleme şahit oldu.
Eğitim-İş, Anadolu Eğitim Sen, Eğitim-Sen, Genç Eğitim Sen, Hürriyetçi Eğitim Sen, Teç-Sen, Öğretmen Sendikası eğitimcilere yönelik şiddeti durduracak bir yasal düzenleme talebi ve öğretmenlerin maruz kaldığı şiddeti protesto etmek için bir araya geldi.

Eğitimciler, “Yusuf Tekin istifa”, “Susma haykır şiddete hayır” ,”Yaşasın öğretmen dayanışması”, “ Öğretmene kalkan eller kırılsın”, “Kader değil bu bir cinayet” sloganları eşliğinde Meclis Çankaya Kapısı’na yürüdü. Şiddeti protesto etmek için siyah giyinen eğitimciler, yakalarına “şiddete hayır” yazılı kokart taktı, ellerinde “Can güvenliğimiz için yasa istiyoruz” , “Eğitimde şiddete dur de” , “Yaşam hakkı için birleşiyoruz” yazılı dövizler taşıdı.

Meclis parkında bir araya gelen eğitimciler, basın açıklaması yaptı. Ortak basın açıklamasını Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay okudu.

Özbay'ın katılımcı sendikalar adına yaptığı açıklama şu şekilde:
Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan okullarda eğitim emekçileri şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir.
Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir.

Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.

Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır.
Dünyada Başöğretmen unvanlı tek lider olan Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi "Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür."

Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır.
Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır.

Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur.

Buradan Milli Eğitim Bakanı’na soruyoruz;

Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin şiddete uğraması, can vermesi gerekiyor?

İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır.

Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz.

Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son cinayetin de azmettiricileri; öğretmenliği itibarsızlaştıranlardır, herkes öğretmenlik yapabilir, öğretmenler çalışmıyor ya da az çalışıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır.

Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlardır!

Her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan siyasi iktidardır, onların atadığı yöneticilerdir.

Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir.

Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir, gerçek sorunları görmezden gelenlerdir.

Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır.

Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir.

Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir.

Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler somut olarak ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.

Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye, eğitimin gerçek bileşenlerinin sözünü dikkati almaya ve gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz.

Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır.

Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı eğitimcilerle, gücünü kendi örgütlülüğünden alan biz sendikalarla birlikte hazırlanmalıdır.

Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.

Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm eğitim kurumlarının güvenliği sağlanmalıdır.

Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.
İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan bilim dışı müfredat yerine, şiddetin, çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam derslerini içeren öğretim programları eğitimin tüm bileşenleri ile birlikte hazırlanmalıdır.
Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula, eğitim kurumlarına gitmek istemiyoruz!

Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!

ARTIK YETER! CAN KORKUSUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ!”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri