ÖZEL HABER - SAMET EKER
Ankara’nın örnek bir kentten gecekondu kentine dönüşme süreci ve bu süreçte yaşanan problemlerin gelecek yüzyılda yaşanmaması için yerel yönetimlerde ve devlette ne gibi değişimler olması gerektiğine yönelik Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş, anadolugazete.com.tr’ye önemli değerlendirmelerde bulundu.
“JANSEN PLANI ANKARA’YA ZARAR VERDİ”
Ankara’nın Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre önce başkent olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ruşen Keleş, o dönemin yapısına ve yönetimsel boyutta Ankara’yı çağdaş bir kent haline getirmesi için neler yapıldığına bakılması gerektiğine değinerek şunları söyledi:
“Ankara'nın çağdaş bir kent haline getirilebilmesi için cumhuriyeti kuranlar, uluslararası yarışmalar açmışlardır. Ankara’nın ilk planını Hermann Jansen yapmıştır. Fakat Jansen planı hazırladıktan on yıl sonra Türkiye'ye geldiğinde Asya spekülasyonunun Ankara'ya büyük zararlar verdiğini görmüş ve ‘bu planın altından benim imzamı silebilirsiniz’ diyecek kadar üzüntü duymuş bir kişidir.”
“HATALARDAN DERS ÇIKARILMALI”
Aradan 100 yıl geçmesine rağmen Ankara’nın başkent olması üzerinden iyi çalışmalar yürütüldüğüne vurgu yapan Keleş, şöyle konuştu:
“Zaman zaman Ankara için iyi şeyler yapıldı fakat Ankara’yı ve Cumhuriyet'i kuranların arzu ettikleri çağdaş bir başkent maalesef hala olamadı. Büyükçe bir köy gibidir hala. Rant yaratmak ve paylaştırmak gibi kaygılar imar planlarında yozlaştırıcı etkiler yapınca çok daha büyük zararlar ortaya çıktı. Bana 'Gelecekte ne olabilir ne olmalıdır?' sorusunu sordunuz. Önemli olan hatalardan ders almasını bilmektir. Ankara'da iyi yapılanlar, kötü yapılanlar, yan yana konmalı. Kötü yapılanların yeniden tekrarına imkân vermemek için her türlü adım atılmalıdır. Burada en büyük görev; devlete ve belediyeyi yönetenlere düşmektedir. Fakat modern demokrasilerde, devlet olsun, belediye olsun, bu gibi kuruluşları ayakta tutan, onları doğruya veya yanlışa yönelten, oylarıyla onları işbaşına getirenlerdir. Bu bakımdan Ankara halkının kent kültürünün unsurlarına sahip çıkmaktaki titizlikleri, bilinçleri ve kültür düzeylerinin yükselmesi en önemli çözümdür.”