ÖZEL HABER: ALİ DEMİRASLAN
20. Ankara Kitap Fuarı'nda okuyucuları ile buluşan Rahmi Yıldırım, kitabının oluşum hikâyesini anlattı.
"Harbiye'den Cepheye" adlı kitabının aslında 40 yıl önce yazıldığını söyleyen Rahmi Yıldırım, "12 Eylül faşizminin yönetim mahkemesinde yazıldı." dedi. İnsanların o dönem çok zor koşullarda yargılandığını ifade eden Yıldırım, kendisinin de 3 yıla yakın 150 günü hücrelerde olmak üzere sorgularda kaldığını kaydetti.
TEKTİP CEZAEVİ ELBİSESİ DÖNEMİ
Metris cezaevinde iki buçuk yılı aşkın süre çile çektiklerini söyleyen Yıldırım, kitabına ilişkin şu ifadeleri kaydetti:
"O dönemin hikâyesi belgeselidir aslında. Tek tip cezaevi elbisesi dayatması vardı cezaevlerinde o dönemde. Yani devrimcileri, sosyalistleri pişman ettirmek, kişiliklerinden, onurlarından soğutmak amacıyla bir zulüm politikası uygulanıyordu; açlık grevleri, ölüm oruçlarıyla simgelenen. Bunun bir simgesi de tek tip cezaevi elbisesiydi. Çok onur kırıcı koşullarla dayatılıyordu ve biz de direniyorduk haliyle.
Bizde kült bir fotoğraf haline geldi kitap kapağındaki fotoğraf. Başka bir fotoğraf yok! Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi Üçüncü Yol Davası da ilk olarak dayatıldı. Ve biz işte tutuklu sanıklar olarak, çoğunluğu asker olan tutuklu sanıklar olarak bize zorla giydirilen o tek tip cezaevi elbiseleri duruşma salonunda yırtıp attık. Mahkeme de bizi salondan attı. Bir daha da duruşmalara almadı. Bu kitap işte o koşullarda yazıldı. Yani benim kişisel bir savunmamdır bu kitap, Harbiye'den Cephe'ye adıyla.
O dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerinde nasıl oldu da özellikle genç askerler arasında yani Silahlı Kuvvetleri'nin tabanında nasıl sosyalist bir damarın geliştiği, bu gelişen damarı tahrip etmek, çürütmek amacıyla 12 Eylül Faşist Cuntası'nın nasıl bir zulüm politikası uyguladığı, sorusunun cevabıdır.
O dönemde her sözü kanun ve emir yerine geçen Kenan Evren, bizi 'onlara hain demeyi bile az bulurum' diyerek hedef gösterdi kaç defa. Fakat ne ilginçtir; 12 Eylül faşizminin sıkı yönetim mahkemelerinde bile yurttaş ceza hukuku varmış. Yani bugünden geriye dönüp baktığında kitapta da zaten bu karşılaştırmayı yapıyorum. Yani Kenan Evren'in bizi o denli hedef göstermesine karşı Sıkıntı Yönetim Mahkemesi yargılanan toplam 123 sanıktan 117'sini beraat ettirdi. Yani çok dehşetengiz eylem iddiaları vardı. Ona karşı beraat ettirdi.
"ŞU AN BİLE O SÜRECİN ÇOK GERİSİNDEYİZ"
Sonuç olarak ben de beraat eden subaylardan biriyim. Yani o dönemi anlattım ben bu kitapta. O zaman şu an bile o sürecin çok çok gerisindeyiz. Yani bugün tek adam rejiminin, tek adam faşizminin yargısı 12 Eylül faşizminin yargısının bile gerisinde. Bugün yani o dönemin sükûnetin yargısı bile birkaç istisna dışında yani o dönemde cezaevlerinde emniyet hücrelerine uygulanan işkencelere sessiz kalmış olsa bile, yargıladığı sanıklara düşman ceza hukukunu değil, yurttaş ceza hukukunu uyguladı. Yani bunu çok rahatlıkla söyleyebiliyorum. Bu sadece benim kanaatim değil. Bir başka vesileyle "Su Uyur Hulusi Akar" kitabında da anlattım. O dönem Diyarbakır cezaevinin zulmünü çekmiş olan Ahmet Türk'ün de kabul ettiği bir olgudur; o bile diyor ki 12 Eylül sıkı yönetim mahkemelerinde bile bugünkü kadar keyfilik yoktu. Kitapta vurgulanan noktalardan birisi de odur. İki dönemin karşılaştırması açısından.
"ONLARA HAİN DEMEYİ BİLE AZ BULURUM!"
Bir de eklemek istediğim şudur. Kenan Evren bizi 'Onlara hain demeyi bile az bulurum!' diyerek kaç kere hedef gösterdi. Fakat inanç söylemiyle; 'Allah'ın sopası yok' denir ya, 2007 yılında Kenan Evren, rejimin Kürt politikasını eleştiren birkaç cümle kurdu: 'Katı milliyetçilikle bir yere varılmaz' dedi. Kenan Evren hakkında ihanet soruşturması başlatıldı. Tarih babanın bir cilvesi mi diyelim.
Kapak adında hainlik bizde kalsın cümlesi var ya alt başlık olarak. İşte o tarihte Kenan Evren hakkında ihanet soruşturması başlatılınca Kenan Evren'e açık mektup yazmıştım, hainlik bizde kalsın başlığıyla. O yazıya da yer verdim.
"KENAN EVREN İLE YÜZLEŞTİM"
Ben 12 Eylül faşizmiyle hesaplaşmayı hiçbir zaman elden bırakmadım. 2012 yılında Kenan Evren ve Tahsin Şahin Akkaya hakkında dava açılınca müdahil olmak için başvuruda bulundum ve onlarla yüzleşerek sorular sordum.