Türk Ordusu, keşif ve taarruz hazırlıklarına devam etti. Bazı birlikler, küçük çaplı taarruzlarla düşman bölgelerinde keşif harekâtında bulundu. Türk Cephe Komutanlığı’nın karşı taarruz hazırlıkları devam etmekteydi.
ARTIK PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK ORDUMUZDA
Türk Ordusu, 7 Eylül sabahına kadar Yunan mevziilerine hem keşif hem de muharebe güçleri gönderip, Yunan askerleri üzerine baskınlar düzenledi. Bu baskınlar hemen hemen her sabah yıldırma amaçlı çeşitli bölgelerde Yunan mevzileri üzerine yapılıyordu. Artık psikolojik üstünlük Türk Ordusu’nun eline geçmişti.
4’üncü Grup bölgesinde, 5’inci Kafkas Tümenimizin Hücum Taburu ile 10’uncu Yunan Tümen birliklerine yapılan bir baskında düşman gafil avlanmış, süngü ve bombalarla sabaha karşı gerçekleştirilen bu saldırı sonunda düşman Çal Dağı doğusundaki bir kısım mevzilerinden geriye atılmıştı. Hücum taburunun 1 şehit, 10 yaralı, 2 kayıp zayiatına karşı düşman bu hücumda 300 ölü vermişti.
Cephenin en doğusundaki 1’inci Grup Komutanı Albay İzzettin (Çalışlar), karşısındaki Yunan 2’nci Kolordusu’nda çekilme belirtileri gördüğü için iki tümenle taarruza karar vermişti. Saat 17.00'ye doğru başlayan Albay Mehmet Sabrı (Erçetin) komutasındaki 4’üncü Tümen’in taarruzu, Yunan 13’üncü Tümeni’nin mukavemeti ve Yunan topçularının yoğun ateşlerine rağmen devam etti. Güneş batarken Yunan mevzilerine girildiğinde ise savaşın yapıldığı alanın düşman ölüleriyle dolu olduğu görüldü.
Siper kalıntıları hala duruyor
ROLLER DEĞİŞMEYE BAŞLADI
Yunan komutanı Papoulas, hükümetinden beklediği cevabı bugün de alamamıştı. Yayınladığı emirde, “Kolordular, şimdi işgal etmekte oldukları mevzileri derhal tahkim etmeye başlayacaklar ve çok kuvvetli bir şekilde savunma tedbiri alacaklardır” diyordu.
Artık roller değişmeye başlamıştı. Uzun süredir taarruz eden Yunan Ordusu artık savunmayı düşünüyordu. Türk Komuta Heyeti, üç gündür yapılan keşiflere dayanarak, durumu şöyle değerlendiriyordu; “Yunanlılar, savaşı kaybettiklerini anlamışlardır. Kısa zamanda büyük çapta bir takviye almaları olasılığı da bulunmadığına göre durmak veya çekilmekten başka yapacakları bir şeyleri yoktur.”
Türk Ordusu ne yapmalıydı? Şayet Türk Ordusu bir hamle ile 3’üncü Kolordu’yu geriye atıp Sakarya geçitlerini tutar veya kuvvetli birliklerle 3’üncü Kolordu ile kendi kuvvetleri arasına girip, onları güneydeki ıssız çöllere doğru atarsa Yunan Ordusu’nu Anadolu bozkırında imha edebilirdi. Teorik olarak doğru olabilir. Fakat Türk Ordusu’nda bunu yapabilecek güç yoktu. 16 gündür süren bu korkunç mücadele, ordumuzu da yiyip bitirmişti. Türk Ordusu’ndan kendisinden daha kuvvetli olan Yunan Ordusu’nu toparlayıp imha etmesini istemek, onu gücünün ötesinde bir maceraya sürüklemek olurdu. Türk Ordusu’nun kolu kanadı kırıktı. Keşif raporlarından iki Yunan Tümeni kadar kuvvetin Beylikköprü ve Kavuncu Köprü'lerinden Sakarya batısına geçirildiği anlaşılıyordu.
“TÜRK BAŞARISI İSTANBUL’DA DUYULURSA”
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Cephe Komutanı İsmet Paşa durum değerlendirmesi yapıyorlardı. Fevzi Paşa, Sakarya Savaşı’nın başladığı günden beri karargâhtan uzakta, Harekât Subayı Binbaşı Salih (Omurtak) ve bir emir subayı ile beraber cephelerde, Mustafa Kemal’in gözü kulağı gibiydi. 7/8 Eylül gece yarısı Cephe Komutanlığı’na ulaşan yazısında Fevzi Paşa, genel karşı taarruz zamanının geldiğini Başkomutan Mustafa Kemal’e öneriyordu.
İstanbul'daki Müttefik Orduları Başkomutanı İngiliz Generali Harington, Londra'ya gönderdiği 7 Eylül 1921 tarihli raporda şunları yazmaktaydı; “Bugün aldığım bilgilerden Yunanlıların çekilmekte oldukları ve onları kovalamak için Türklerin hummalı hazırlık yaptıkları kesinlikle görülüyor. Yunan çekilmesinin Sakarya arkasında toparlanıp hücumu yenilemek amacıyla yapılıp yapılmadığını söyleyemem. Herhalde şimdiki durumda hedeflerine ulaşmayı başaramamışlardır ve Türkler başarı kazandıklarını ileri süreceklerdir. Türk başarısı burada (İstanbul’da) hemen yankı yaratabileceğinden her türlü ihtiyat tedbirlerini alıyorum.'’
Kadim Koç
Polatlı Belediyesi Tarihi Alanlar Tanıtım Merkezi (POTA) Koordinatörü