1,15 ve 23’üncü Tümenler Duatepe’ye, 17’nci Tümen Kartal Tepe’ye taarruz etti.
23 ve 15’inci Tümen birlikleri (31,38 ve 56’ıncı Alay) Duatepe ve batısını ele geçirdi.
57’nci Tümen Karatepe istikametinde taarruz etti.
5’inci Grup Mangal Dağı ve Mollaresul Tepeleri hattını taarruzla ele geçirdi.
Bugün farklı bir gün. Saat 07.00'ye doğru Türk topçusu, tanzim atışlarıyla yeni günün sessizliğini yırtmaya başlamıştı. Gece, sabahtan önce bütün hazırlıklar bitirilmiş, Mürettep Kolordu Komutanı Albay Kâzım (Özalp) emrine giren Albay Şükrü Naili (Gökberk) komutasındaki 15’inci Tümen ile, Yarbay Ömer Halis (Bıyıktay) komutasındaki 23’üncü Tümen taarruz mevzilerine sokulmuştu. Takviye topçuları da mevzilenmeyi ve atış hazırlıklarını bitirmiş, cephane ikmallerini yapmışlardı.
YUNANLILAR SIKIŞIYOR
Saat 08.00'de topçu hazırlık ateşleri, demiryolu kuzeyindeki Duatepe üzerinde yoğunlaşmış, piyadeler taarruz mevzilerinden çıkarak batıdaki tepelere doğru ilerlemeye başlamıştı. Saat 07.00'den beri Zafer Tepe’ye gelmiş olan Mustafa Kemal Paşa, Fevzi ve İsmet Paşa'larla Duatepe taarruzunu yakından takip ediyordu.
Bugün ilk defa süngüler, Batı'dan Doğu'ya doğru değil Doğu'dan Batı'ya doğru yürümeye başladı. Sakarya vadisinde sabahın sisleri dağılırken 15’inci ve 23’üncü Tümenler’den başka, Yarbay Abdurrahman Nafiz’in (Gürman) 1’inci Tümeni, Albay Hüseyin Nurettin'in 17’nci Tümeni’nin katıldığı savaş, öğleye doğru bütün Mürettep Kolordu cephesinde on beş kilometrelik bir alana yayılmıştı.
Bu bölgede bulunan Yunan 7’nci Tümeni, birlikleri karşı koymaya çalışsa da tepe nihayet saat 14.00’da süngü hücumu sonucu geri alınmıştı. İki top ve bir sürü silahı birlikte geri birçok ölü ve yaralı bırakmışlardı.
Moral üstünlüğü ele geçiren Mürettep Kolordu emrine cephe ihtiyatındaki 57’nci Tümen de verilerek, Polatlı güneyindeki Karatepe'nin ele geçirilmesi istenmişti. Yarbay Mümtaz komutasındaki 57’nci Tümen’in 17’nci Tümen’le birlikte yaptığı taarruz; düşmanın şiddetli topçu ateşi ve Karatepe kayalıklarına yapışan Yunanlıların inatçı mukavemeti karşısında fazla ilerleme imkânı bulamamış ve akşam karanlığı bastığı halde Karatepe, 7’nci Yunan Tümeni’nin elinden bir türlü alınamamıştı. Cephenin diğer bölümünde bulunan birlikler, taarruzlarla karşısındaki Yunan birliklerini cephede tutmaya çalışmışlardı. Birliklerimizin akşama kadar devam eden bu taarruzları sayesinde, 7’nci Yunan Tümeni’ne yardıma hiçbir birlik gelememiştir.
DUATEPE GERİ ALINDI
Albay Fahrettin komutasındaki 5’inci Süvari Grubu’nun dün gece 2’nci Yunan Kolordusu’nun yan ve gerilerine kadar sokularak yirmi gün sonra Mangal Dağı ve çevresini sessiz sedasız ele geçirmesi, en önemli olaydı. Sakarya Meydan Muharebesi’nin ilk günü kaybedilen, uğruna bunca insanın ölüp toprağa karıştığı meşhur Mangal Dağı'nın, bir gece vakti alınması ne tuhaftır.
Yunan Ordusu, bugünkü taarruzları ucuz atlatmıştı. Yalnız Duatepe'nin kaybı dahi, Papoulas karargâhında alarm zillerinin çalması için yetmişti. Yunan Ordusu’nun Sakarya gerisine emniyetle çekilebilmesi için Duatepe batısındaki Beylikköprü'den Kavuncu Köprüsü ve Beşköprü'ye kadar olan köprü ve geçitlerin kesinlikle elde bulundurulması lâzımdı. Artık Sakarya Nehri’ne 12-13 km’lik mesafe kalmıştı. Şimdi Küçük Asya Ordu Komutanı, bütün birliklerini Sakarya batısına çekmek zorundaydı. Bir gün önce taarruz emri verdiği 2’nci kolordusuna, saat 16.00'da verdiği kısa emrinde Papoulas şunları yazıyordu;
“7’nci Tümen’in sol kanadı, Türkler tarafından geriye atılmıştır. Bu sebepten 2’nci Kolordu, bu emri alır almaz harekete geçerek ve cebri (zorlu) yürüyüşlerle Sarıhalil-Karahamzalı'ya ilerleyecektir” demektedir.
Papoulas bir taraftan da “3’ncü Kolordu, yarın son erine kadar savunarak bulunduğu yerde kalacak ve Duatepe’yi yeniden ele geçirecektir” emrini veriyordu.
HALİDE ONBAŞI ANLATIYOR
O günlerde, Mustafa Kemal Paşa'nın treniyle Polatlı yakınlarına gelenler arasında, Batı Cephesi karargâhında çalışan Halide Edip (Adıvar) onbaşı da bulunmaktadır. ‘Türkün Ateşle İmtihanı’ adlı eserinde anlatmaya başlar:
“Mutfak takımlarını götürememiştik, O sabah sade bir fincan çay içmiş olduğum için trende açlıktan kırılıyordum. Açlığı gidermek için ekmek için çıkıp dolaşırken trenin kapısında Ali Çavuşu gördüm. Bana biraz ekmek ver dedim. Kompartımanın kapısında battaniye, hem yastık hem örtü vazifesi görüyordu. Sabaha kadar titredim. Taarruz olacaktı.
Önce, üç paşa arabayla geçtiler. Bizler de kırk kişi kadar, beyaz, kara ve doru atların üstünde onları takip ettik. Tabii, benim doruyu geçebilecek at olmadığı için, o daima önde gidiyordu. Buğday tarlalarındaki olgun başaklar, rüzgarda sallanıyordu. O gün askerlerin sırf savaştan dolayı duydukları heyecanın mahiyetini sezer gibi oldum. Bir Tatar köyünün önüne gelince attan indik, bir tepeyi tırmandık. Dar bir boğazda 23’üncü Tümen vardı. Bu, Mürettep Kolordu’nun bir parçasıydı. 15’inci ve 23’üncü Tümenler hücuma geçmişlerdi. Hepsi dev arılar gibi vızıldayan Yunan uçaklarının altında. Bu tepenin önünde geniş bir vadi, etrafında Polatlı ve Katırlı bulunuyordu. Hava toz ve duman içinde. Subaylardan biri: Bu manzara gece çok güzeldir, diyor.
Biz ilerlerken Ali Çavuş yanıma geliyor ve diyor ki: Sol üzengiye ayağını geçirmemişsin. Paşa gönderdi, düzelteyim diye. Ali'nin öbür tarafındaki bir siperde Mustafa Kemal Paşa'nın, gülerek bize baktığını gördüm. Seslendi: Gelin hanımefendi, harb ediyoruz. Yüzü, en çok sevdiği oyunu oynayan bir çocuk gibi, gülüyordu. Bana Mürettep Kolordu Komutanı Kâzım Paşa'yı takdim etti. Arkasında bir kürk, elinde bir telefon, karşıdaki tepelerle konuşan bir adam.
Mustafa Kemal Paşa: Dua Tepe’ye hücum ediyoruz, dedi. Ondan sonra, öteki siperleri de dolaştım. Top ve makineli tüfek sesleri, hiç ara vermiyor. Elimdeki dürbünle savaş oyununu seyrediyorum. Bunun neticesinin hastanelerde ne şekil aldığını unutmuş gibiydim. Evet. İnsanlar, birbirine giriyor. Nihayet süngü savaşları, adeta kocaman karıncaların yuvaları etrafında kavga etmeleri gibiydi. Yanımdaki: Şu sivri ehrama (piramit) benzeyen tepeyi görüyor musunuz? O Karadağ’dır (Kara Tepe). Onun arkasından bakarsanız Yunan çekilmesini görürsünüz dedi. Baktım. Güneşli göğün altında, siyah bir toz bulutu arasında kapkara bir insan sürüsü gidiyor. Dedi ki: Yunanlılar cesaretli dövüşüyorlar. Kuvvetlerinin çekilişini kapatmak için topçuları kendilerini feda ediyor.
İşte kumandanım, sipere geldik diye yanımda bir ses fısıldayınca, siperden bir dev kolu gibi bir kol uzandı, beni yakalayarak aşağıya çekti. Bu, Şükrü Naili'nin koluydu. Bu adam gayet uzun boylu, sarışın ve çocuk gibi mavi gözlüydü. Yüzü toz toprak içinde. Beni siperdeki dürbününün başına oturtarak: Şimdi Onbaşı, buradan Yunanlılara ateş edeceksin! dedi. Beni mazur görmesini rica ettim. O, kendisi ateş meselesini temin ederken, biz siperden sürünerek çıktık. Şükrü Naili Bey, eski Cermenler’in devrine yaraşır bir insandı. Miralay Arif, onun icabında süngü ile dövüşecek kabiliyette bir insan olduğunu söylerdi. Yedi tümen komutanı Sakarya'da şehit olmuştu. Şükrü Naili'nin şehit olmaması için (Sekizinci olmaması için) içimden dua ettim. Duatepe alınmıştı. Üstünde bir tek Türk askerinin, bayrağın altında, ayakta durduğunu gördüm, Saat dokuzda karargâha döndük. Geçtiğimiz vadi, havasına mürekkep sürülmüş gibi kararmıştı. Şurada burada nakliyeciler, ateş yakmış oturuyorlardı. Onların arasından, atlarımızın nal sesleri vadide akisler yaparak geçtik..’’
Kadim Koç
Polatlı Belediyesi Tarihi Alanlar Tanıtım Merkezi (POTA) Koordinatörü