CHP İstanbul Aday Tanıtım Toplantısı başladı. Toplantıda CHP Genel Başkanı Özgür Özel açıklama gerçekleştirdi.
Özel, şunları söyledi:
"16 milyon mutlu İstanbul'un değerli temsilcileri hepiniz hoş geldiniz. Bugün şehirlerin sultanı İstanbul'da, Napolyon’un bana dünyayı verseniz ona başkent yaparım dediği şehirde, Fatih Sultan Mehmet’in çağ açıp çağ kapattığı şehirde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkenin ziyneti dediği şehirde beş yıldır hizmet veren Ekrem İmamoğlu’nun yeniden beş yıl hizmet vermesi için bir aradayız.
Bir ülkenin olabilmesi için o ülkenin ordusunun sınırlarını koruması ve bir sözleşmesi olması lazım. Bir sözleşmemiz var. Hepimizin üzerinde mutabık olduğu bir anayasamız yok ama ilk dört maddesinde mutabık olduğumuz bir anayasamız var. O anayasa, değiştirilene kadar hepimizi bağlıyor.
Eğer siz o anayasanın bir maddesini yok sayarsanız başka birinin de başka bir maddeyi yok sayma tartışmasını kabul edersiniz. Anayasa’nın 153’üncü maddesi Anayasa Mahkemesi’nin kararını bağlayıcı olduğunu söylerken birisinin talimatıyla beş kişi Anayasa’nın o sayfasını yırttı attı.
Bu, başka birisinin Anayasa’nın 75’inci maddesini yok saymasını kabul etmek olur. Başka birisi gelir Anayasa’nın 101’inci maddesini atar. O, Cumhurbaşkanı’nın olmaması demektir. Yani birileri gelmiş devletin çivisini çıkarmaya çalışmaktadır.
Burada iki büyük ailenin temsilcileri var. Birisi Cumhuriyet Halk Partisi ailesidir, diğeri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’dir. Bu iki ailenin ortak bir çocuğu var: Tayfun Kahraman. Burada Tayfun Kahraman nezdinde, Can Atalay’ı, Osman Kavala’yı, Çiğdem Mater’i selamlamak isterim."
İMAMOĞLU: HER SABAH YENİ BİR İFTİRAYLA UYANDIK
CHP lideri Özgür Özel'in ardından kürsüye çıkan Ekrem İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Mustafa Kemal Atatürk, 10’uncu yıl nutkunda şöyle der: Az zamanda büyük ve önemli işler yaptık. Ve ardından şöyle devam eder: Fakat asla yaptıklarımızı asla kâfi görmeyiz. Çünkü çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Hazır mıyız İstanbul? Aziz Atatürk’ten aldığımız ilhamla az zamanda büyük ve önemli işler başardık. Bunca engele rağmen başardıklarımız bize güven ve cesaret veriyor.
İçi boş gerekçelerle dava açıp özel görevlendirilmiş hakimlere özellikle kararlar vermek için kumpas kurdular, çaba gösterdiler. Her gün yeni bir yalana sarıldılar. Her gün bize karşı algı operasyonu yapmaya devam ettiler. Her sabah yeni bir krizle, iftirayla uyandık. Biz tüm engellemelere inat işimize baktık. Ve kazanan İstanbul, İstanbullu Türkiye oldu. İlk başkanlık dönemimiz kolay olmadı. Görevi devraldığımızda neredeyse İstanbul durmuştu.
Bizim devraldığımız belediyede metro projeleri tamamen stop etmişti. Bazıları bir buçuk yıldır duruyordu. Bazıları 2016, 2017’de ihale edilmesine rağmen hiç başlanmamış haldeydi. İştirak şirketleri vergi borcuna batırılmış ve ihale yasaklısıydı. Bugün o parlak isimleriyle tekrar Türkiye’nin markası haline gelen iştiraklerimiz ne yazık ki İBB’nin bile ihalesine giremiyordu. Kasasında sadece altı milyon lira bırakılmış bir belediyeydi. Altı milyon lira ne demek biliyor musunuz 2019’da? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir saatlik bile gideri değildi.
(Ceketini çıkarıp kollarını sıvadıktan sonra) Biz 6 Mayıs’ta çıkarttığımız o ceketi hiç giymedik. Türkiye’de iktidar olana kadar da giymeyeceğiz!
İlk kez bizim dönemimizde 300 bin üniversiteliye burs, 350 bin ilk ve ortaöğretim öğrencisine eğitim desteği verdik. Hani yıllarca dediler ya CHP bizim burs vermemizi engelliyor. İki türlü yalan söylüyorlar. Birisini söyleyeyim: Hayır, engellemiyorlar. Burs verdiler. Ama nasıl verdiler? Onlar çok şanslı insanlara burs verdiler. Bazı insanlara 200 bin dolar, 150 bin dolar verip sonra onları milletvekili ve parti yöneticisi yaptılar. Biz ise sadece bu yıl 100 bin kişiye kişi başı yedi bin 500 liradan 750 milyon lirayı anasının ak sütü gibi milletin evlatlarına verdik.
2019’da biz seçilmemiş olsaydık neler olurdu? Herkes bir düşünsün. Bu şehrin geçmişinden kesitlerle düşünsün. Bu şehrin halka çevrilmiş kaynakları, israf düzeni temsilcilerinin cebine akmaya devam ederdi. Bu şehrin gurur kaynağı olan halkçı belediyecilik yerine Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği halkçılık ilkesinin neferleri olarak bizlerin uygulamasının uygulamaları yerine ‘Ben yaptım oldu’ diyen belediyeciliğe devam etselerdi çevreyi talan etmeye devam ederlerdi.
Sayın Genel Başkanım, bu maç işine değindiniz. Şunu söylemeden gidemeyeceğim. Bir bakanın açıklaması şöyleydi: Sayın cumhurbaşkanımızın tensipleriyle yangını söndürmek için araçları harekete geçirdik. Yangını söndürmek için tensip arayan akıl buradan kalkacak iki takımı Suudi Arabistan’a götürecek. Allah aşkına kim inanır buna?
İstanbul’da hizmet ziyafeti başlayacak. Sizlerin kararlı iradesi görüldükten sonra iktidar artık daha fazla vatandaşla inatlaşamayacak. Biz de hiçbir siyasi hesaba kapılmadan evet hükumetle birlikte daha çok ve daha yakın çalışacağız. Bunun başka bir yolu yok. Hiçbir iktidar ülkenin en büyük şehrinin açık ve net iradesini yok sayamaz, sayamayacak. Yok sayarsa millet de onları yok sayacak, gönderecek. O yüzden bizimle birlikte çalışacaklar."