DHA'nın haberine göre, Basın Ekspres Yolu yakınlarında bir AVM inşaatında çalışan Uğur Akbaş ve babası İrfan Akbaş, yaklaşık 20 metre derinlikteki kazıda, kum tabakasının içinde fosile rastladı. Akbaş ailesi, 15 yıl boyunca bu fosili hatıra olarak sakladı. Prof. Dr. Üşümezsoy’un incelemesiyle fosilin, 10 milyon yıl öncesine, Miyosen dönemine ait olduğu tespit edildi.
DEPREM RİSKİ VE ZEMİN DAYANIKLILIĞI
Prof. Dr. Üşümezsoy, fosilin Marmara Bölgesi’nin jeolojik yapısını anlamada önemli bir ipucu olduğunu vurguladı. Üşümezsoy’a göre, Bakırköy kireç taşları ve Güngören killeri gibi zemin tabakaları, İstanbul’un deprem riski yüksek bölgelerinin belirlenmesinde kritik rol oynuyor.
“Bu fosil, Yeşilköy’den Bağcılar’a kadar uzanan kireç taşlarıyla ilişkilidir ve bu alanlar depreme karşı en zayıf bölgeleri oluşturuyor. Özellikle Avcılar, Küçükçekmece, Bakırköy, Bağcılar, Esenler ve Topkapı gibi yerleşim alanlarında zemin riskine dikkat edilmesi gerekiyor” dedi.
KİREÇ TAŞLARI VE KİLLERİN FARKLARI
Kireç taşlarının, zamanla deniz minaresi ve midye gibi deniz canlılarının fosilleşmesiyle oluştuğunu belirten Üşümezsoy, bu yapıların genelde kil tabakalarına göre daha sağlam olduğunu ifade etti. Ancak Bağcılar gibi geniş alanlarda kireç taşlarının altındaki kil tabakalarının da bulunduğunu, bu nedenle zemin dayanıklılığının bölge bölge değiştiğini ekledi.
HEYELAN RİSKİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
Bölgenin eskiden deniz kıyısı olduğuna dikkat çeken Üşümezsoy, Marmara Denizi’nin kuzey kenarındaki çökeltilerin heyelan riskini artırdığını söyledi.
“Bu zayıf zeminler, özellikle olası bir deprem anında heyelanları tetikleyebilir ve bu durum bölgeyi oldukça riskli hale getiriyor” ifadelerini kullandı.
FOSİLİN BİLİMSEL VE TARİHİ ÖNEMİ
Miyosen döneminin Serravallian zamanına ait olan fosilin, o dönemin İstanbul kıyılarında yaşamış bir canlıya ait olduğunu belirten Üşümezsoy, fosilin bölgenin paleocoğrafyasını anlamada önemli bir kaynak olduğunu söyledi.