ÖZEL HABER: SÜMER TAŞKIRAN
1 Şubat 1979'da suikaste kurban giden usta gazeteci Abdi İpekçi, ölüm yıl dönümünde anılıyor. Gazetecilik anlayışı, cesareti ve ilkeli duruşuyla Türk basın tarihinde unutulmaz bir iz bırakan İpekçi, her yıl olduğu gibi bu yıl da saygıyla ve minnetle anılıyor.
İpekçi, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda düşünce adamı, yazar ve toplumun önemli seslerinden biriydi. 1970'li yılların politik atmosferinde, cesur duruşu ve düşünce özgürlüğüne verdiği değerle öne çıkan İpekçi, birçok önemli konuda halkın düşüncesine rehberlik etti.
Tarafsızlık, dürüstlük ve insan haklarına saygı gibi değerleri savunan İpekçi, suikast sonucu aramızdan ayrılmış olsa da, ardında dolu dolu bir miras bıraktı. Köşe yazıları, yayın yöneticiliği ve ilkeli duruşuyla gazetecilikte objektifliği ve etik değerleri savunan bir öncü olarak hafızalara kazındı.
GAZETECİLİĞİN KAYBOLAN YILDIZI, ABDİ İPEKÇİ
Her yıl ölüm yıl dönümünde anılan Abdi İpekçi, sadece gazetecilik kariyeriyle değil, aynı zamanda duruşu ve ilkeleriyle de hatırlanır. Onun mirası, genç gazetecilere, düşünce insanlarına ve toplum liderlerine ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Abdi İpekçi'nin ardında bıraktığı bu mirası yaşatmak, Türkiye'nin basın tarihine duyulan sorumluluğun bir parçasıdır.
AYASOFYA’NIN TARİHİNDE UNUTULMAZ BİR AN: MÜZE OLARAK ZİYARETE AÇILDI
1 Şubat 1935'te Ayasofya'nın müze olarak ziyarete açılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin kültürel tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarih, sadece bir binanın statüsünün değişmesi değil, aynı zamanda farklı kültürlere ve tarihe saygının bir göstergesidir.
Uzun yıllar cami olarak kullanılan Ayasofya, 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki hükümet tarafından müze olarak açıldı. Bu kararla, Ayasofya'nın sadece bir dini yapı olmanın ötesinde, tarihi ve kültürel bir miras olarak korunması amaçlanmıştı.
Müze olarak ziyarete açılmasıyla Ayasofya, sanatseverlere, tarih tutkunlarına ve dünya çapındaki ziyaretçilere kapılarını araladı. İçerisindeki mozaikler, freskler ve mimari detaylarla Ayasofya, ziyaretçilerini tarihin derinliklerine götürerek eşsiz bir deneyim sunuyordu.
Ayasofya'nın müze olarak açılması, sadece Türkiye'nin değil, dünya kültür mirasının korunması açısından da önemli bir adım olarak değerlendirildi. Bu dönemde Ayasofya, farklı dönemlere ait sanat ve kültür öğelerini bir araya getirerek ziyaretçilerine eşsiz bir geçmiş yolculuğu sunuyordu.
Nitekim, Ayasofya'nın müze olarak ziyarete açıldığı 1 Şubat 1935 tarihi, sadece bir anı değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşümün simgesi olarak hafızalarda yer etmiştir. Bu dönemde Ayasofya, ziyaretçilere tarih, sanat ve kültür dolu bir serüven vaat ederek İstanbul'un kültürel zenginliğini dünyaya tanıtmıştır.