Bazı konularda daha önce yazmak istesem de yoğunluktan yazamadım.İtirazımın olduğu bu konuları yazmasam hem sıkılırım hem de suçlu hissederim kendimi.Devlet yönetimi ile şahsi madde imparatorluğu peşinde koşmanın günümüzde her türlüsüne rastlamaktayız.Kimi cemaat yoluyla o kalabalığa mal satarak hizmet satarak zengin olmayı düşünürken bazı uyanıklar da o cemaatin kalabalığını oya tahvil edeceği düşüncesiyle siyasilerden menfaat devşirirler.En yaygın ve en ahlaksız olanı ikincidir.Pek çok cemaat mensubu oyunun kanalize edilmesinden rahatsızdır.Lakin dışlanma endişesiyle içinde saklar rahatsızlığını.
Bu günlerde basında çokça yazılan bir konu var.Bir cemaat mensubu olduğu söylenen Sağlık Bakanı kurucuları arasında olduğu vakıf ve üniversite aracılığı ile tarihi tren garı binasını devletten almıştır.Bakan olunca “ben o vakıftan ayrıldım” demek bir mana ifade etmez.”Esas olan o binadan vaz geçmektir. Sizden menfaati olmasa orayı size verenlerin acaba bir metresini size verirler miydi? Şimdi verdilerse siz aldıysanız en doğru olan bırakmak vazgeçmektir. Hem devletin böyle boş binası vardı da Sağlık Bakanlığı’na bağlı halen kirada olan o kurumlar neden buraya yerleştirilmedi? Size mi saklandı. Bakanın idare ettiği devlet kurumu kira öderken,devletin malı olan binayı Bakanın sahibi olduğu kuruma devretmek ne kadar etik kurallara uygundur. Kadın ve Aile bakanlığı halen iki kulede kiradadır.Bu binayı onlara verseniz de devlet kiradan kurtulsaydı.Bir de bu binaları kiralayanların kimliğine bakınız.Neden aynı gruptan ve fahiş fiyatla kiralama yapılıyor.Birilerine devletin milletin imkanları peşkeş mi çekiliyor.Araç kiralama da en az bina kiralama kadar can sıkıcı.Bakan beye ayrıca AOÇ arazisinden 550 bin metre kare arsa verilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanı’nın şirketine Marmaris’in en bakir koyu tahsis ediliyor. Basına yansıdığına göre 25 yıllık bir tahsis.Şimdi bakan bey de çıkıp “ben bakan olunca şirketlerimin yönetiminden istifa ettim” demesi şaibeyi kapatır mı? “Bu kadar yıl göz koyduğu yeri bakan olunca bir yolunu bulup aşırdı” demezler mi.Bu etik mi?Hem sağlık bakanının hem Kültür bakanının bu işleri uygun olmadığı yolunda basında yazılanlar yeterli bir handikaptır.
Bunların hesabını soracak bir vatansever milletperver çıkmayacak mı?Bu tür işlerin hesabını sorsun devlete geri verilmesin sağlasın.Sadece bu adamlar değil cemaatlere verilen arsalar binalar,vakıflara tahsis edilen yerler…Geri alacak bir babayiğit vardır elbette.
İş o kadar ileri seviyeye gitti ki adeta talan havasında.Sonrasında da uydurulan yalan havasında.”Tüyü bitmemiş yetim hakkı vardı ona ne oldu acaba?Yetimler de zıkkım yesin bizim şu aç insanları doyuralım sıra gelirse”mi deniliyor? Yoksa “batan geminin malları” mı dağıtılıyor?
BAKARA MAKARACI DİNGİL
Prag büyükelçiliğine atanan şahıs daha dün hırsızlığı rüşvetçiliğ dinle alay etmesi ile bilinen söylenen bir şahıs.Hatta ayakkabı kutularında çikolata kutularında dolar rüşveti aldığı söylenip meclis kürsüsünden yaptığı konuşma ve tavrı akıllardayken hangi akıl bu adama Türk devletini temsil hakkı veriyor acaba?Kendisi gibi Kürt kökenli diğer rüşvetçileri kastedere” Bu işler suç üstüler neden hep Kürtlere yapılıyor” diyebilen bu varlığın benim devletimi temsil yeteneği de hakkı da olmadığına inanıyorum.Benim işim düşse o şahsa varmam.Onun temsil ettiği yere varmam.Kendisi gibi aynı zihniyetteki otlar varsın.Orada yeniden rüşvet alamayacağının garantisi var mı acaba?Bir zamanlar “monşerler”diye aşağıladığımız adamların yerini bu kalitesi malum insanlar doldurmamalıdır inancındayım.O kadar çok milletperver-vatanpervar var ki onlara ne sıra gelmekte ne de onlar akıllara gelmektedir.Bu “zevzek” hatırlanıyor ama diğerleri kul-köle olmadıkları için düşünülmüyor.
Diğer aynı takımın oyuncuları da bu şahısla beraber görevlendirilmelerini beklemekteyim.Muammer Güler,para sayma makinelerini ve çelik para kasalarını orya taşır,Zafer Çağlayan da 800 milyarlık saati ile burada koşuşturmaca oynayarak alabildiği işleri,saatini göstererek orada daha kolay alabilir .Ne dersiniz bu şahısların birisi maslahatgüzar diğeri konsolos olsalar konsept tamam olmuş olur.Biz de bunları ”heyet-i muazzama “olarak alkışlarız(!)