ÖZEL HABER - HAKAN KARAKOCA
Behzat Ç. Çekiç ve Gül 2. Sezonuyla yeniden izleyicilerle buluştu. BluTv’de şu ana dek iki bölümü yayınlanan dizi yine takipçileri tarafından büyük bir heyecanla karşılandı. Sonucunda ise yine benzer bir hayal kırıklığı tadı bıraktı.
Star Tv’de yayınlanan ilk bölümler, RTÜK ile mücadele, kanalın yayın saatini 23.00’lere çekmesi gibi sorunlarla boğuşarak geçmiş ve bu mücadeleden güçlenerek çıkmıştı. Gündeme getirdiği konular, Ankara’nın dizinin fonu değil içinde bir karakter olarak yaşadığı bölümlerin tadı hale eski bölümleri izleyenler için ulaşılmaz bir seviyede gibi duruyor.
Ancak bu hikaye ısrarla “uzatılsın” isteniyor. İyi bölümlerin hatırına ve Erdal Beşikçioğlu’nu izleme pahasına da olsa hikaye artık taşınamayacak seviyeye gelmiş görünüyor.
İlk sezon için söylenen "karanlık büyüyor" kısmı dizinin geleceği ile de hayli bağlantılı görünüyor.
BluTv’deki ilk sezonundan itibaren izleyicilerin giderek kaybolan ilgisi, hep Ankara’dan daha büyük hikayeleri “komplo teorilerini” destekleyen anlamsız bir gizemle anlatmaları dizinin “fenomen” olduğu günleri özletiyor.
Israrla anlatılan “biz” vurgusu, bu iki bölümlük kısımda da Behzat’ın abisi Şevket tarafından dile getiriliyor. Daha önce de Memduh Başkan bir “biz” figüründen bahsetmişti. Hatta o kadar yarım kaldı ki hikaye, Behzat’ın evinde karşı karşıya kalan iki karakter dizinin yeni sezonunda o sahne hiç yaşanmamış gibi yoluna devam etti.
Ercüment Çözer’in “çözümsüz” ayrılışı da dizi kısmında hikayeyi aksak bırakan ve kafada bazı şeylerin oturmasını güçlendiren durumlardan. Evet “Çekiç ve Gül” başka bir hikaye anlatıyor, kitaba bağlı kalmak adına Ercüment Çözer’e ihtiyaç da yok ancak Memduh Başkan’la taşınan “gizemli” devlet elinin ısrarla taşınması bu ön kabulü de boşa düşürüyor.
Dizide azalan konulardan biri de Ankara… Son iki bölümlük Behzat Ç. tecrübesi içinden Ankara’nın çıkarıldığı ve Ankara’nın uzaklardan görünen bir Atakule imgesine indirgendiği görülüyor. Dizinin çekildiği yerler, kahramanların mekanlarla kurdukları bağlar sıfıra yaklaşmış durumda. Bu dizinin Atakule görünmeyen bölümlerini İstanbul’da bir platoda çekseler yine fark etmeyebilirdik çünkü seçilen mekanların Ankara bağları hiç yok. İlerleyen bölümlerde Sakarya Caddesi, Kurtuluş Parkı, Botanik gibi ögeler eklenir mi bilinmez ama bunların dahil edilmesiyle büyük Ankara boşlukları doldurulabilir.
Kahramanlarımız da artık “varoluşsal” erkek dertlerinden kopup, ekmek kavgasında gelecek kaygısında rollere bürünmüşler. Hayalet’in araba alması, Akbaba’nın gelecek tasavvurları Behzat’ın ısrarla “anda kalın, bu işleri yapalım” yollu tavsiyelerine rağmen aşılamıyor. Osman Harun’a atılan tokadı “bir bildiğin var ki attın” şeklinde adaletle bağdaştırmak da eski Behzat’ın değil daha çok şimdiki Behzat’ın işi.
İlk iki bölümün yarattığı hayal kırıklığına rağmen üçüncü bölüm için tekrar ekran başında olmak da Behzat Ç.’nin fenomen olduğu günlerden bize kalan, Savcı Esra’nın ağzından dökülen “ben seninle mutsuzluğa da varım” sözüyle fazlasıyla ilgili.