Gazeteci İsmail Saymaz, Halk TV internet sitesindeki köşesinde Antakya’da bir hastanede yaşananları gündeme getirdi. Saymaz’ın “Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hastalar ölüme terk edildi” başlıklı yazısı şöyle:
Antakya’da, Özel Defne Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde tedavi gören hastalar 6 Şubat depreminde ölüme terk edildi. Duvarları çöken ve elektrikleri kesilmiş olan ünitede, bir bebek olmak üzere 14 hasta cihazlara bağlı ve yataklarında ölmüş halde bulundu. Beş hastayı kurtaran arama kurtarma gönüllülerinin depremin üçüncü günü çektiği görüntüler izleyenlerin kanını donduruyor.
Ancak bu, Hatay’daki tek örnek değil. Bir benzeri Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde meydana geldi.
10 yıllık hastane ağır hasar gördü
Depremde hasar gören kamu kuruluşlarından biri Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ydi. Halbuki bu hastane Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi 1999’dan önce değil, 2013 yılında inşa edilmişti.
Ve 2016’da hizmete açıldı.
Mimarı TOKİ.
İddia o ki dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in talimatları üzerine hastane sulak zemin üzerine dikildi. Ancak Ergin, suçlamaları reddediyor.
Bir depreme karşı güvenli olması gerekirken duvarları çatladı, zemini göçtü ve tavanı çöktü. Kullanılmaz hale geldiği için boşaltıldı. Bakanlık, avlusunda sahra çadırı kurdu.
Gel gör ki skandallar bununla sınırlı kalmadı.
İddiaya göre…
Doktor ve hemşireler depremde kaçınca…
Elektrik kesilip jeneratörler çalışmayınca yoğun bakımda, acil serviste ve çocuk doğumda tedavi gören hasta ve bebekler kaderine bırakıldı. Hastanede hayatını kaybedenler ve hastalar ancak bir gün sonra çıkardı.
Tanık mı arıyorsunuz?
Acil serviste ölüler, yaralılar
İstanbul’da bir kamu hastanesinde sağlık teknisyeni olan M.Ş., Sağlık Bakanlığına bağlı UMKE ekiplerine katılarak, depremin birinci günü Hatay’a gittiğini söylüyor.
Saat 19 gibi hastane avlusunda çadır kurduklarını ve saat 24’te tıbbi malzemelerinin bittiğini anlatıyor.
M.Ş. anlatıyor:
“UMKE koordinatörüne ‘Malzememiz bitti. 112 yağmur gibi hasta getiriyor, biz sabahı çıkaramayacağız, ne yapalım’ dedim. ‘İdareli kullanın’ dedi. Olmayan malzemenin neyini idareli kullanacağız? ‘Yanıma bir gönüllü ver, hastaneye gireyim’ dedim. ‘Elemanımı riske atamam’ dedim.”
M.Ş., cesaret gösteren iki sağlık görevlisiyle acil servise girdi.
İçeride dehşete kapıldı.
M.Ş.: “Acilin kapısından girdik, içerisi hasta dolu. Bırakıp gitmişler. Soğuktan ölenler… Yaralılar var. Ayakları kırık-kesik… Sordum. ‘Bırakıp gittiler’ dediler. Soğuktan ölenleri çıkardık. Yaşayanları sedyelere ikişer ikişer atıp o fırtınada götürdük. Adamlar hipotermiye (vücut ısısının düşmesi) girmişti.”
Yoğun bakım ve yeni doğanda manzara korkunç
M.Ş. ve arkadaşları yaralıları çadırlara bıraktıktan sonra tekrar hastaneye girerek, katları dolaşmaya başladı. Hem ilaçları topluyor, hem de buldukları yaralıları indiriyorlardı.
M.Ş.: “İçeriye girdikçe olayın korkunçluğu daha da büyüyordu. Yeni doğan ünitesinde kuvezde çocuklar vardı, hepsi soğuktan ölmüştü. Yoğun bakımdaki entübe hastalar ölmüştü. Jeneratörü çalışmadığı için, oksijende elektrik desteği olmadığı için hastalar ex olmuştu. (Ölmüştü). Üç arkadaş beşinci kata kadar malzeme toplayıp sahra çadırına yetiştiriyorduk. Hastaları sırtlayıp acil servisin kapısına getirip sedyelerle götürüyorduk. O gece 70 tane yaşayan hasta çıkardık.”
M.Ş. yangın merdiveni yıkıldığı için beşinci kattan yukarısına çıkamadığını belirterek, “Her biriminde ex vardı” diyor.
M.Ş. ikinci ve üçüncü günlerde de hastaneden hasta çıkarmaya devam ettiklerini iddia ediyor. “Dehşete düşüyorduk. Kelimelerle anlatamıyorsunuz” diyor.
Yatakta bir çocuk
M.Ş., hastanede çekilen bir görüntü kaydını kanıt gösteriyor. Görüntüde, yoğun bakımda tedavi gören ve cihaza bağlı bir çocuğun ölmüş şekilde yattığı görülüyor. Çocuğun jeneratörler çalışmadığı elektrik kesildiği için hayatını kaybettiği anlaşılıyor.
Bizzat M.Ş. tarafından çekilen ikinci video da depremin birinci gününe ait. Bu görüntüde cesetlerin acil servis kapısında yan yana dizili olduğu görülüyor. Battaniye ve örtülere sarılı haldeki cesetlerin yağmur altında bırakıldıkları anlaşılıyor.
Bu görüntüleri, ölülerin hatırasına saygı ve yakınlarını incitmemek için yayınlamama kararı aldık.
Görüntüde M.Ş. ile arkadaşı arasında şu diyalog yaşanıyor:
-Oğlum, bunları ne zaman almaya gelecekler?
-(Anlaşılamıyor)
-Gelir içeride hasta var çünkü daha. Ben sekiz dokuz tane çıkardım.
-Tek başına mı girdin?
-Tek başıma girdim.
M.Ş., cesetlerin acil serviste hayatlarını kaybeden hastalara ait olduğunu ileri sürüyor. “Bunlar depremde getirilenler değil. Hastalara ‘Bunlar başka yerden mi geldi’ diye sordum. ‘Hayır’ dediler” diyor.
Sağlık Bakanlığı yetkilileri cesetlerin yakın çevrede depremde hayatını kaybedenlere ait olmuş ve yaralı halde hastaneye bırakılmış olabileceklerini ileri sürüyor. Yetkililer hastanede kaç hastanın hayatını kaybettiğini ve kaç kişinin dışarıdan getirildiğine ilişkin ellerinde kesin bir rakam olmadığını ifade ediyor.