Türk Dil Kurumu, Mustafa Kemal Atatürk'ün isteği üzerine 12 Temmuz 1932 yılında kurulmuştur. TDK Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, kurumun 92. yıl dönümü dolayısıyla bir açıklama yaparak çalışmalara değindi.
Prof. Dr. Osman Mert: "Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, milletin hayatında dilin ne kadar önemli olduğunu bilen bir liderdi. Türk Dil Kurumu, kurulduğu günden bugüne kadar da ilke ve amaçlarından sapmadan günümüze kadar Türkçenin zenginliklerini ortaya çıkarmak, Türkçeyi dünyada kendine yaraşır bir düzeye yükseltmek ve bugün de Türk dünyasının ortak iletişim dili olması konusunda var gücüyle çalışmaktadır" dedi.
Prof. Dr. Mert, kurumun bugüne kadar yazılı eserler ve yazı dili üzerine yoğunlaştığını, ancak doğal dilin aynı zamanda konuşma dili olduğunu hatırlamamız gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Mert, TRT'de çalışan ve emekli olan 21 spiker, editör, yönetmen, yazar, tiyatro sanatçısı ve akademisyenlerle birlikte "Konuşma Dili Olarak Türkçe Çalıştayı" düzenlediklerini belirtti.
Mert, "Çalıştayda, çeşitli medya organlarında Türkçenin kullanımına ilişkin problemleri tespit etmeye çalıştık. Bunları sınıflandırdık ve sorunların çözümüne yönelik neler yapabileceğimiz üzerinde istişarede bulunduk. Bu konuyla ilgili yaptığımız birinci toplantıydı. Önümüzdeki günlerde konunun taraflarını bir araya getirerek, ekibimizi biraz daha genişleterek çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Çalıştayımızda Türkçenin medyada kullanımı üzerine bir sonuç bildirgesi hazırlandı ve çalışmalar devam ediyor. Medyada Türkçenin kullanımıyla ilgili bir strateji belirlemek amacındayız. Bunun için de somut sonuçlar elde ettiğimizi düşünüyorum." dedi.
"TÜRKÇE HERKESİN DİLİ"
Başkan Mert, Türkçenin Türk milletinin dili olduğunu belirterek, dil konusunda toplumda farkındalık düzeyinin artırılması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Mert, "Özellikle sokaklarımıza, tabelalara bakarsanız toplumumuzda dille ilgili bilinç düzeyinin istenen seviyede olmadığını görürsünüz. Başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere toplumumuzda dil ve kültürle ilgili farkındalık düzeyini artırmamız gerekiyor. Bu noktada bizim en önemli paydaşlarımız Milli Eğitim Bakanlığı ve medya organlarıdır. Milli Eğitim Bakanlığı ile bu konularda yakın çalışıyoruz. Üyelerimiz ve uzmanlarımız başta Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki eğitim kurumlarında dil-birey ve millet, dil-kimlik, dil-kültür ilişkisi konularında sürekli konferanslar veriyorlar." dedi.
Türkçenin sahibi Türk milleti olduğunu, bu nedenle Türkçeyi koruyup yaşatacak olanın da Türk milleti olduğunu ifade eden Mert, dillerin yasalarla değil, sahipleri tarafından korunacağını belirtti. Yazı dili düzeyinde özellikle tabelalar konusunda devletlerin düzenleme yapması gerektiğini vurgulayan Mert, bu konuda ilgili kurumlar ve sivil toplum örgütleri ile geniş bir uzlaşı sağlanarak Türkçenin korunması için düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtti. Osman Mert, bu konuda çalışmaları olduğunu, devlete ve meclise ellerinden gelen desteği vermeye her zaman hazır olduklarını ifade etti.
"AZ KELİMEYLE YAZMAK BEYNİ KISIRLAŞTIRABİLİR"
Sosyal medyada dil kullanımına ilişkin de değerlendirmede bulunan Mert, insanlığın tarih boyunca en ekonomik yolla ve mümkün olduğunca eksiksiz mesaj iletme çabası içinde olduğunu söyledi. Bazı sosyal medya platformlarında sınırlı kelime ve harf kullanma zorunluluğunun bu eğilimi artırdığını belirten Mert, bireylerin en az kelime ve harf ile mümkün olduğunca fazla ve eksiksiz mesaj iletme alışkanlığı geliştirdiğini, bunun sonucunda dijital ortamlarda "slm, mrb" gibi kısaltmaların yaygınlaştığını ifade etti.
Mert, "Kelimelerdeki kısaltmalar sosyal medya ile sınırlı bir uygulama. Sosyal medya platformlarında bir kelime sınırı var. Kelime sınırı dolayısıyla insanlar daha az kelimeyle, harfle düşüncesini ifade etme yoluna girdi ve böyle bir alışkanlık gelişecek. Bu da uzun vadede insanlarda dil becerilerini sınırlayabilir, beyni kısırlaştırabilir. Bunun sonuçlarını zaman içerisinde yapacağımız saha araştırmalarıyla daha net göreceğiz" dedi.
GÜNCEL SÖZLÜK
Prof. Dr. Osman Mert, Türkçe Sözlük kolunun kurumun kuruluşundan beri aktif olduğunu, Türkçe Sözlük için 10 akademisyen ve 13 Yüksek Kurum uzmanının haftalık düzenli çalışmalarını sürdürdüğünü aktardı. Çalışmalarda vatandaşlardan gelen teklifleri de değerlendirdiklerini ifade eden Mert, "İnsanlık gelişme sürecinde olduğu için güncel sözlükler dünyada aktiftir ve kelime konusunda açık bir listeye sahiptirler. Bu manada tamamlanmış bir sözlük yoktur, olmaz. Bizim sözlüğümüz de devamlı güncelleniyor. Güncel Türkçeyle ilgili iki sözlüğümüz var. Birisi basılı olan, biri de genel ağ sayfamızda ve mobil uygulamadaki sözlüğümüz. Genel ağdaki sözlüğümüzü devamlı güncelliyoruz. Sürekli güncellemeler, eklemeler oluyor. Güncel Türkçe Sözlüğe en son 'alan yazını' kelimesi eklendi. Akademide çok sık kullanılan bir kavram işareti. Sözlüğe son 5 yılda 5 binin üzerinde kelime eklendi." dedi.
"KÜLTÜREL BİRLİĞİN BİRİNCİ ŞARTI YAZIDA BİRLİKTİR"
Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonunun çalışmalarına ilişkin de bilgi veren Mert, yaklaşık 2 yıl önce kurulan komisyonun düzenli olarak çalışmalarını sürdürdüğünü, akademik zeminde yapılması gereken her şeyin yapıldığını söyledi. Alfabenin bir siyasi, bir de akademik tarafı olduğunu, alfabe değişikliğinin ise siyasi bir konu olduğunu ve meclisler tarafından yapılabileceğini söyleyen Başkan Osman Mert, alfabeyle ilgili niteliklerin evrensel olduğu için akademik uzlaşının daha kolay olduğunu belirtti.
TDK Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:
"2024 itibarıyla Türk Devletleri Teşkilatı'na üye ülkeler arasında Latin alfabesine geçmeyen iki ülke Kazakistan ve Kırgızistan kaldı. Fakat Kazakistan ve Kırgızistan'da ilgili toplum kesimlerinin tamamı Latin alfabesini bilirler ve kullanırlar. Yine her iki ülkede tabelaların yüzde ellisi Latin alfabesine geçmiş durumda. Halklardan da ciddi bir talep var. Bizi ilgilendiren tarafı, kültürel birliğin birinci şartı yazıda birlik olmasıdır. Yazıda birliği sağladığımızda pek çok adımı ardından atabileceğiz. Alfabe konusunda Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan ile akademik zeminde uzlaşıldığını, Türkmenistan'ın da her ne kadar farklı karakterlere yer verse de Latin alfabesini kullandığını söyleyebilirim. Kısacası iki ülkemizde siyasi liderlerin, Meclislerin bu konuda karar vermesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız bu çalışmalara tam destek verdiler. Türk Devletleri Teşkilatı'na üye ülkeler arasında 34 harf üzerinde uzlaşıldı, bunun 29'u Türkiye Cumhuriyeti'nin kullandığı harfler. Her ülke bu 34 harflik listeden kendi ihtiyacını alacak ve kullanacak. Alfabelerimizdeki harf sayısında 1 ile 5 arasında farklılık olacak. Ama bu anlaşılabilirliği ve okumayı engelleyecek düzeyde olmayacak."