Sözün en güzelini şüphesiz Allah söyler. Kullarını kurtuluşu ve hayatını dizayn edecek en güzel söz Allah’ın vahyi kutsal kitaplardır.
Kimler bu güzel sözlere yani vahiylere kulak verdiyse dünyası da ahir eti de kurtuluşta olmuş. Tarihe mal olmuş peygamberlerin ve değerli insanların sözleri de insanlığa yön olmuş.
Sözün kime ait olduğu değil sözün güzeline uyulmalı derler. Yıllardır halkın dilinde dolaşan şeyh Edibali’ye ait olduğu söylenen öğüt bizlere ne veriyor ona bakalım.
Sözün güzeline talip olmak erdemli kişiler içindir. Sözün güzeline kulağını tıkayanlarda diyeceğimiz çok fazla bir şey yok.
Şeyh Edibali’nin öğüdü, sadece Osman Bey için değil, tüm liderleri, yöneticileri, idarecileri kuşatmakta. Edibali’nin damadına öğüdü düne de ışıktı, bugüne de, yarına da ışık olacak.
Sözün güzeli nefsine teslim olanları uyarmalı. Sözde değil özde söze teslim olunmalı.
Öğüt deyip de geçilmemeli. İnsanlık her güzel öğüdü öğüt bilmeli, ondan ders alıp uygulamalı. İnsanların ömürlerinin bir öğüt olduğu bilinmeli. Yaşanmış tarihi öğütlere kulak verilmeli.
Selçuklu devleti dağılmış, Anadolu da Türk beylikleri tedirgin bunların içerisinde Osman bey diye bir yiğit ata geleneğine uyarak yeniden Anadolu topraklarında devlet olmak için kolları sıvamış.
Yeni bir lider doğuyor, ülke kurmayı hedef biliyor, yıllarca sürecek bir tohumu toprakla buluşturuyor. Tohumu toprağa bırakmakla olmuyor, sulamak, gübrelemek çok çalışmak gerekiyor.
Ana doluya yeniden hâkim olacak, kıtaları birleştirecek hamur mayalanıyor. Hamurun mayası ahiler yurdu Kırşehir’de ahi geleneğinde eğitilmiş Şeyh Edibali bakın Osman beye ne güzel öğüt veriyor…
“Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül alma sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana.
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kem göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana.
Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.
Ey Oğul! İnsanlar vardır şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki, dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür.
Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek. Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul. Sakın ha kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın.
Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın. İşlerini ehil kişilerle, ehil kişilere danışarak tutasın.
Danışırsan yol alırsın, danışmazsan yolda takılıp kalırsın oğul. Oğul! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgârında savrulup gidersin.
Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun. Bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursun.
Güç hayvanda bile mevcut. Akıl sadece anahtar. Anahtara takılmayasın. Asıl olan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların ardında hazineler, kapıların ardında sır vardır.
Sırlar ki, ebedî muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp dünyadayken Cennet’in kapılarını aralayasın oğul.
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Azminden dönmeyesin. Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil.
Her işin gereğini vaktinde yap. Öfke ateş, öfke afet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir.
Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerekir”. Edibali, lider olacak, halkın yükünü üzerine alacak, halkın omurunu taşıyacak, insanlığı ne güzel öğüt.
Seçildim, atandım demekle bu işler olmuyor aldığın görevi hakkıyla yerine getiremiyorsan bırak talip olma. Taşıyamayacağın yükün farkında değilsen bırak omuzlama altında ezilirsin.
Gelin Allahın vahyine, peygamberin (s.a.v) ve onun yolunda ayrılmayan Salih kulların öğütlerine kulak verelim, yârin geç olmada güzel sözlere uyalım.