Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa

Esra Alkan

Kalbinizi titreten, ayaklarınızı yerden kesen, başınızda kavak yelleri estiren, uykularınızdan eden, içinizde yüzlerce kelebek uçuran, kalbinizin ritmini değiştiren; karşı konulamaz, ertelenemez, vazgeçilemez duygu nedir?

Uğruna şiirler yazdıran, şarkılar besteleten, savaşlara neden olan; AŞK...

Aşka atfedilen Sevgililer Günü’nü ticari bulsanız bile eşinize, yârinize, sevdiğinize bir başka ifade edeceksiniz sevginizi bu gün.

Tıpkı sevdalarını dizelerle dile getiren nice şair gibi.

Aşkı her şair kendi kalbince tanımlamış dizelerinde.

“Ben aşk nedir bilmem.

Eski kafalıyım.

Bir seni bilirim,

Bir de adın geçince sıkışan kalbimi.” diyen Atilla İlhan duygularını şöyle dile getirmiştir:

“Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.”

Nazım’ın yüreğindeki sevda sözleridir belki size tercüman olan;

“Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi”

“Çünkü sevdikçe beni, sen kendini tanıdın.” der Edip Cansever, ben’den biz olmayı tarif ederken.

“Terk etmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hain, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terk etmedi sevdan beni…”
demiş Ahmet Arif sevdaya dair.

Bedri Rahmi Eyuboğlu, hislerini resmeder rengârenk;

“Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar”   

Cahit Sıtkı’nın sevdasına kulak verin bir de…

“Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlerde yandığının resmidir.

Âşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin âlemde ne mevsimidir”

“Bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç…”
der Ahmet Hamdi aşkın gurbetinde sayıklarken.

“Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini”
diye seslenir imkânsız aşkına Cemal Süreya.

“Gözlerini sil ve bu sevda kadar koyu bir çay tutuştur ellerime. 
Yok, gitme! 
Gitme, sen gidince sevmek yüreğimde düğümleniyor, 
Özlemeyi yutkunuyorum” 
diyen Yılmaz Odabaşı mı daha çok sevmiştir, yoksa;

“Sarı saçlarına deli gönlümü 
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban 
Ayrılıktan zor belleme ölümü 
Görmeyince sezilmiyor Mihriban”
 diyen Abdurrahim Karakoç mu?

Cahit Sıtkı’nın aşka bakışından baktınız mı hiç peki:

“Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin.”

Ya mırıldandığınız o eski şarkılarda nasıl dökülmüş nağmelere aşk…

“Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini, yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara.

Bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı, dizlerinin yerine dayasaydım taşlara.”

“Gözlerinin içine başka hayal girmesin, bana ait çizgiler dikkat et silinmesin.”

“Mademki son şarkının kırık bir güftesiydim, neden yarım bıraktın, neden bırakıp gittin?

Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin.”

“Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım.

 Bakışından süzülen işvene kurban olayım.”

“Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben”

“Elbet bir gün buluşacağız
Bu böyle yarım kalmayacak
İkimizin de saçları ak
Öyle durup bakışacağız”

Âşık Veysel, sazının telinden "Seversin kavuşamazsın, AŞK olur.” der gönül gözünden bakarken sevdasına.

Ahir zamanın saman alevi aşklarına inat, Âşık Veysel’in sevdasına vefasını aktararak bitirmek istiyorum sözlerimi...

Veysel’in sol gözü çiçek hastalığından dolayı kör olmuştur.

Sağ gözü de bir süre sonra bir kazaya kurban gidecektir.

Âşık Veysel’i 25 yaşlarındayken köyün en güzel kızı Esma ile evlendirirler.

Esma istemez bu evliliği.

Komşusuna gönlünü kaptırır.

Veysel olanları göremez belki ama hisseder.

Esma’nın onu bir gün bırakıp gideceğinin farkındadır.

Esma bir gece Hüseyin’le kaçar.

Epeyce yol aldıktan sonra soluklanmak için dururlar.

Yol boyunca çorabının içerisindeki bir şey Esma’yı rahatsız etmiştir.

Ayakkabısını çıkarıp yol boyu kendisine dirlik vermeyen şeye bakar.

Veysel kaçacaklarını anlayarak Esma sefil olmasın diye onun çorabına uzun süre yetecek kadar para koymuştur.

                                                                                                                       Aşk’la…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.